Bölüm 13

406 13 10
                                    


Tanrının gölgesine sığınmış bir kelebeğin canını tanrısından başka kim alabilir? Kanatlarımı kırıp kenara atan bir iblis mi? Sanmıyorum. Kırılmış kanatlarımı saran bir gölgenin elleri arasında uzanmış, sağlık terk barmen arkadaşı karnımı dikerken bir iblisten fazlasına ihtiyaçlarının olduğunu anlamıştım. Sızlayan yaramın acısını damarıma vurulan morfinle kesmiş tanrının gölgesinin elleri saçlarımı okşarken karnımın son kısmını diken Levent'i iyileştikten sonra paramparça edecektim. İki yaramı da karın boşluğuma aldığım için şanslıydım. Diğer bileğime bağlı kan torbasını eski barın üst katında damarlarıma transfer eden barmen dikiş işlemini bitirip bir sigara yaktığında acı içinde bir oh nefesi çekerken Aras da başımı yavaşça yastığa bırakıp kalktı.

"Nereye gidiyorsun?" diye sayıkladım.

"Azrail ile ufak bir işimiz var. Ben dönene kadar Levent'le kal."dediğinde öfkesi hissedilir haldeydi.

"Gi... gitme."

"Döneceğim."

"Kaçalım."

"Savaşmadan mı? Sen benim kadınımsın. Benim, tek kanat çırpışıyla kasırgalar yaratan kelebeğimsin. Savaşmadan, sana bunları yapanlara bedel ödetmeden öylece kaçacak mısın?" deyip yanıma çöküp yanağımı okşadı.

"Beraber, iyileşene kadar bekle."

"Dünya, sen üzerine düşen savaşı benim için o kurşunu yediğinde verdin. Sıra bende. Sen kasırgayı çıkardın, ben yıkıp dökeceğim." deyip alnımı öpüp "Seni seviyorum." deyip kalkıp sırtını dönerek giderken Levent öylece bize bakıyordu.

Levent'i sürekli bara geldiğimizde görürdüm ama adını öğrenme fırsatım olmamıştı daha önce, öğrenmeye de gerek duymuyordum. Aras'la bu kadar yakın olduklarını bile bu gece öğrenmiştim. Kızıl saçlı, ela gözlü uzun boylu, yirmilerinin sonunda bir barmendi ve bir de sağlık terk olduğunu öğrendim karınımı dikerken.

"Tanıştığıma memnun oldum." deyip elimi uzatınca sıktı.

"Bende öyle küçük hanım."

"Onu ne zamandır tanıyorsun?" dedim zorlanıyordum konuşurken.

"On dört yaşımdan beri ama bence kendini zorlamamalısın."

"Sorun değil, merak ediyorum."

"Neyi?"

"Onun hakkında ki her şeyi."

"Bilmen gerek kısmı anlattığını söyledi bana." deyip bir sigara yaktı.

"Bilmediğim şeyler de mi var?" dedim tuhaf bir surat ifadesi takındığımın farkındaydım.

"Dünya, cehennemin dibini gördüğünü sanırsın ama daha en dibe düşmemişsindir. Aras öyle adamlardan." deyip bir sigara yakıp bana uzatıp "Madem merak ediyorsun, anlatayım." deyip sigarayı bana uzattı.

"Bana anlatmadığı ne var?"

"Babasını kendi öldürdü ama bunu hatırlamıyor.Okulda tacize uğran Can diye anlatıp durduğu çocuk aslında kendisiydi. İntihar edip hastanede kaldığı gece babasını öldürdü. Zeki bir çocuktu kalp hastası babasına adrenalin verince adam nalları dikti ve o da okuldan atıldı."

"Aynı okulda mıydınız?" dedim, şaşkınlığımı gizleyerek.

"Ranza arkadaşıydık. Torbacılık yapmaya başladığımızda Adnan abi bizi bir genel eve götürdüğünde Derin denilen sürtüğe tutuldu. Derin, onula oyunlar oynuyordu. Onu hiç sevmedi. Hamile kalınca Derin'i zorla kaçırdı ama Derin ondan değil başkasından hamile kalmıştı. Çocuğu ortağı değil kendi öldürdü. Ortağını da öldürünce hapishaneye soktuklar ama Adnan abi denilen adam ruh sağlığı yerinde değil raporu alıp onu hastanede bir tedaviye sokturdu. O tedaviden çıktığında hikayenin parçalarını değiştirmiş kendi hikayesini kurmuştu. Adnan abi durumu fark edince ona olanların doğrusunu anlatmaya çalıştı ama adama öyle şeyler yapıyordu ki adam kendini astı."

Dumura uğramıştım. Elimde ki sigara yere düşerken denilenleri hazmetmeye çalışıyordum. Nefesim kesiliyordu. Karman çorman olmuştum. Ruhum çarmıha gerilmiş, nefeslerim boğazıma dizilmişti. Ne yapacağımı bilmiyordum. Tanıdığımı sandığım bir yabancının hikayesiyle sarsılmıştım.

"Bunları neden bana anlattın?" dedim gözümden düşen yaşlarla.

"Bilmek hakkındı. Kimin için ölümle baş ettiğini bilmelisin. Şimdi ne yapacaksın?" dedi elindeki viskisini kafasına dikerken.

"Onu seviyorum." dedim, kimi seviyorum bilmeden.

"Bende onu seviyorum Dünya.O benim dostum. Çocukluğunda gördüğü eziyetler, hastane de gördüğü ne olduğu belirsiz tedavi ya da aşık oldu diye onu şuçlayamam."

"O zaman neden anlattın?"

"Dünya, zihni ona sürekli oyunlar oynuyor. Onunla kalmak istediğine emin misin?"

"Bilmiyorum." dedim karnımdaki yaranın acısının da verdiği sızıyla hıçkıra hıçkıra ağlarken.

"Üzgünüm, hayatını tehlikeye atıyor olmasaydı, söylemezdim."

"Tek bildiğim, onu... onu çok sevdiğim."

"Dünya, bunları seni kaçırmak için anlatmadım. Bunları bilip ona göre karar vermeni istiyorum." deyip kalkıp gitti.

Karanlık odanın zayıf ışığında öylece ağlarken bildiğim tek şey ona aşık olduğumdu. Korkuyordum. Bir katile aşıktım. Hemde bir çocuk öldürmüş, bir sürü cinayet işlemiş bir şizofreni hastası katile aşıktım. Bir uyuşturucu bağımlısına. Beni korkutan bunlar değildi, onunla beraberken bu dünyaya yapabileceklerimdi.

Gri KelebekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin