Belki de şeytan o kadar da kötü değildi, belki de onu bu kadar kibirli ve bencil yapan Tanrısına olan aşkıydı. Tıpkı şu an zehirle çırpınıp duran kanatlarımın nedeni olan bir tanrımın gölgesine duyduğum aşk gibi. Kendi genlerimi zehirleme isteğimle dolup taşarken affetme duygumu tamamen yıkan belki da ona duyduğum aşktı. Tüm varlığımın nedeni olan ailemi yok edip tanrımın gölgesine karışma arzumun nedeni olan bu aşktı ya da bu duygu aşkla anlatılamayacak kadar aşktan da karmaşıktı. Yoğun ve tutkuluydu. Tehlikeliydi. Babama bakan yüzümden kusulan öfkenin nedeni belki de bu kadar aşırı olması onu incitme ihtimalineydi.
"Anlaşma anlaşmadır. Onu bırakacaksın." deyip koltuğa oturup bir sigara yaktım.
"Hoş buldum yok mu?" deyip karşımda ki koltuğa kuruldu.
"Onu bırakacaksın."
"Dünya!" diye gürledi.
Yerimden fırlayıp yanımda duran bardağı parçalayıp bir cam parçası alıp boğazına dayadım.
"Onu bırakacaksın, yoksa şah damarının kanında ellerimi yıkarım anladın mı?" diye bağırırken içeri gelen adamlarına aldırmadan camı biraz bastırıp "Ara hemen bıraksınlar!" diye gürledim.
"Savaş söyle bıraksınlar pezevengi. Sende çekil üzerimden küçük orospu."
Üzerinden çekilip koltuğuma yeniden dönerken üzerime gelen adamlarına gelme işareti yapıp boğazını temizledi. Ben bir sigara daha yakarken o da bir içki alıp karşıma oturdu. Bir baba kız sohbetimizin daha sonuna gelmek üzereydik.
"Eğer, kaçarsan o pezevengi de seni de öldürürüm."
"Beni öldüremeyeceğini ikimizde biliyoruz."
"Bu kadar emin olma."
"Şimdiye kadar öldüremedin, bundan sonra da öldüremezsin. Aşk böyle bir bela işte.. Annemi sevdin baba, ona söz verdiğin için bana dokunamazsın. O mektubu hatırla ne diyordu annem " Seni tek bir şartla affederim, sen yaşadığın sürece Dünya'da yaşayacak." deyip kafasına sıktığı o mektubu hatırla. O yüzden eminim." deyip gözlerimden akan yaşları usulca silip "Ama gitmeyeceğim. Seninle aynı nedenden bende ona aşık olduğum için... O yaşasın diye gitmeyeceğim." deyip sigarayı elimde söndürüp derin bir nefes aldım.
Koltuktan kalkıp "Şimdi iznin olursa odama çıkıyorum." deyip salondan çıkarken yüzüme bakmıyordu.
Ne zaman anneden bahsetsem olduğu gibi yüzünü boş duvara çevirirdi. Koca evin merdivenlerini tırmanıp bu evde hoşuma giden tek şey olan odama çıkıp kapısından içeri girdiğimde her şey aynıydı. Kapıyı arkadan kilitleyip yatağa uzandı. Soğuk yorganımın altına girip kulaklığımı takıp Aras'ın listesinden sevdiğim şarkıları dinleyip göz yaşlarımın arasında boğulup gözlerimi kapayıp onu hayal ettim. Klasik bir müziğin ölüm notlarına kendimi asarken bir kaç uyku hapı almak için çantama uzanıp çantamı açtığımda bir hediye paketi buldum. Üzerinde küçük bir notla bırakılmıştı.
Tenine ve ruhuna sürekli
dokunmak dileğiyle kelebek.
Aras
Kutuyu açtığımda içinden çıkan küçük kelebek kolyesini boynuma takıp bir gün yine onun ellerinin dokunacağı tenimde soğukluğunu hissederken kendimi öylece hayallerine kaptırdığım gölgenin güzelliğinde uykuya yatırdım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gri Kelebek
Romance"Bu gece bir şey oldu, kötü kötülüğünden utandı iyilik kötülüğe karıştı. Doğru neydi? Yanlış neydi? Cehennemin dibinde cennetin ne işi vardı? Tanrı, gölgesine sarmalamıştı şeytanı bu nereden bakarsan bak tanrının dünyaya merhamettiydi."