Wonwoo akşam yemeğinde yemek tabaklarından çok Mingyu'ya bakmıştı. Mingyu yanlışlık eseri onunla göz göze geldiğinde Wonwoo kısacık bir an da olsa seviniyordu.
Mingyu ona bakmamakta giderek dikkatli davranıyordu. Bunun için basit bir strateji bile oluşturmuştu kafasında. Wonwoo nereye bakarsa o tam tersi yöne bakıyordu. Wonwoo artık ona bakmayan gençle umutsuzca önündeki yemek dolu tabakla oynuyordu kafasını dağıtmak için.
Masada ona söylenenleri dinlemiyor yalnızca dikkatini dağıtmakla uğraşıyordu Wonwoo.
Şiddetli bir biçimde kolundan dürtüldüğünü bile son anda farketmişti. Dikkati dağınıktı ve aklı hala Mingyu'daydı.
Yanındaki sandalyede oturmuş onu ısrarla dürten erkek kardeşine sonunda bakabilmişti Wonwoo.
"Hele şükür hyung!Aklın nerede senin? Babam sofradan kalkmış deminden beri seni çağırıyor." dedi Jungkook homurdanarak.
Wonwoo masadan kalkar kalkmaz ayakta dikilen babasına yönelmişti.
"Baba bir şey mi istemiştin?" Bay Jeon'un suratı asıktı ama Wonwoo buna neyin sebep olduğunu bilmiyordu.
"Oğlum Areum hastalanmış. Durumu epey kritikmiş" Bay Jeon bunu söylerken duraksamıştı. Oğlundan bir tepki bekliyordu ama Wonwoo'da hiçbir tepki oluşmamıştı.
Onun hasta olduğunu duyar duymaz donakalmıştı. Dili düğümlenmişti bu beklenmedik haberle."Baba hala bir şeyler yapabiliriz ama değil mi?" Wonwoo'nun dili sonunda çözüldüğünde ilk söylediği bu olmuştu. Gözleri dolmaya başlamıştı iyice. Bugün ağlamayacağına dair kendine söz vermişken bütün bu olanlar onu epey doldurmuştu. Wonwoo şu an patlamaya hazır halde bekliyordu. Geriye yalnızca piminin çekilmesi kalmıştı.
"Amca bu duyduğum doğru mu?"
Yanlarına gelen Mingyu'ya yaşlı gözlerini çevirmişti Wonwoo. Ardından yeniden babasına bakmıştı. Ona bakmakla hata yaptığını düşünmüştü.
"Eğer yapabileceğim bir şey varsa yaparım." dedi Mingyu."Az önce Seyis mesaj attı sofrada. Wonwoo'yu da yanıma alıp onu görmeye gideceğiz. İstersen sen de bizimle gel."
Bay Jeon,Wonwoo'ya baktı durgun ifadesiyle.
"Mingyu'nun denemesinden zarar gelmez ama ona faydası olacağını da sanmam. Üzgünüm Wonwoo." diyebildi oğluna yalnızca. Ona boşu boşuna umut vermek istemiyordu.Wonwoo gözyaşlarını artık tutamamıştı. Mingyu gözleri önünde onun bu kadar çok ağlamasına dayanamıyordu. Ona sarılmak istiyordu. Fakat gururu buna müsade etmiyordu. Ama Wonwoo'nun zor zamanında yanında olmak istiyordu. Ona destek olabilirdi gururunu bir kenara bırakarak.
Mingyu sonunda bu gurur saçmalığından vazgeçmişti. Elini yanında hıçkırıklara boğulan Wonwoo'ya uzatmıştı.Ama Wonwoo onu farketmemiş bile ve babasına sarılmıştı. Mingyu havada asılı kalan elini indirdi o anlık garip bir izlenim yaratmamak için.Wonwoo ve babası önden çıkmıştı. Mingyu ise onların ardından gelmişti. Baba oğul ahıra doğru giderken,Mingyu ise bahçedeki barakaya gitmiş oradan iğne, serum şişeleri ve daha bunlar gibi birçok tedavi aracı almıştı yanına.
Onlara yetiştiğinde hasta atı yerdeki samanların üzerine uzanmış,can çekişirken bulmuştu. Wonwoo ise onun yanıbaşında oturmuş ağzını tutuyordu hıçkırıkları son bulsun diye.
"Dün gece genç Jeon onu ziyaret ettiğinde gayet iyiydi bugün kötüleşmeye başladı." dedi Seyis telaşla.
"Aslında günlerdir rahatsızdı. Verdiğim haplar onu sadece belli bir süre idare ediyor olmalı." dedi Mingyu.
"Sürekli huysuzlanıyordu. Öyle ki bir keresinde Wonwoo'nun kaza geçirmesine neden oldu. Onu kurtarmasaydım başına bir şey gelecekti."
Wonwoo kızarmış gözlerini korkuyla Mingyu'ya çevirmişti onun bu sözleri üzerine. Babasından bu gerçeği saklamak için bin dereden su getirmişti ama Mingyu bunu bir çırpıda söyleyivermişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Smile Flower
RomanceŞimdi gülüyorum ileride çok güleceğimiz günler olacağını bilerek. # Okumaya devam etmenin imkansız olduğu fic. Bir dizi cringe ve aptallık.Okumayın sakın ola.