14!

369 47 25
                                    


Mingyu kapıyı açtığında karşısında otel görevlisini bulmayı umarken Wonwoo'yu bulmuştu. Genişleyen gözlerini Wonwoo'ya diktiğinde onun kızarmış gözleriyle an itibariyle kesişmişti gözleri.

"Wonwoo burada ne işin var?"

"Bu soruyu sorması gereken asıl ben olmalıyım Mingyu."

Wonwoo eliyle onu göğsünden iterek içeriye zorla girmişti. Mingyu şaşkınlığını hala üzerinden atamamış olacak ki öylece kapıda dikiliyordu.

Wonwoo'nun dağınık yatağına oturmasıyla kapıyı kapayıp ona doğru ilerlemişti.

"Bir şeyler ister misin?" diye geveledi Mingyu.

"Böyle iyi..." diye geçiştirdi Wonwoo, Mingyu'nun sorusunu.

Mingyu onun yanına oturdu. Yüzünde bir gülümseme vardı ama en kırık olanlarından biriydi bu da. Wonwoo onun hüznünü saklayışını haklı bulmuyordu. Bunun aynısını Wonwoo yaptığında Mingyu onu bunun yanlış olduğu konusunda defalarca kez uyarmıştı. Mingyu'nun o an için empati kurmasını istemişti Wonwoo.  Bu yüzden onun bu yaptığı şeyden dolayı ona sinirlenmişti elinde olmadan.

"Neden evi terkettin Mingyu?" diye sordu Wonwoo. Mingyu,Wonwoo tarafından sorguya çekilmeye başlayacağını onun gelişinden bu yana sezmiş gibiydi. Sorgusuz sualsiz onu göndermek zaten Wonwoo'nun içini kemirmişti en başından beri.

"Yalnızca seni giderken görmek istemedim. Seni kendi ellerimle uzağa gönderemezdim. Bu kadar metanetli değilim Wonwoo." dedi Mingyu açıkca.

"Ya peki ben? Eve geldiğimde ne göreyim bana soğuk olan bir Mingyu. Oysaki eve seni görmek için bir an önce gelmeyi ne çok dilemiştim." dedi Wonwoo. Mingyu konusundaki hayalkırıklığı barizdi küçümseyici konuşma tarzından.

"Üstelik hiç vakit kaybetmeden çekip gittin. Senin aşkın bu mu yani Mingyu?"diye devam etti Wonwoo. Başını yana çevirmiş Mingyu'ya doğru bakıyordu konuştuğu sırada. Ses tonu konuşması boyunca dengesizdi.

"Seni korumak içindi bunlar. Neden anlamamakta hala diretiyorsun inatla?"

"Biliyor musun ben nefret ettim..." Mingyu onun bu sözünü anlamak ister gibi suratına baktı doğrudan.
"Beni terkedip giden senden ilk kez nefret ettim." diye tamamladı Wonwoo. Wonwoo söylediği yalana kendisi bile inanmamış, umarsızca hala onun buna kanabileceğini sanıyordu.

"Hala burada nasıl bulunabiliyor olduğumu anlamadın mı?" dedi Wonwoo. Sesi sinirliydi. Dedikleri ise tamamiyle gizemliydi. Öyle ki Mingyu bile meraka kapılmış,bunun nasıl olabileceğini bile yeni yeni düşünür olmuştu.

"Babamla konuştum buraya gelmeden önce. Ona her şeyi anlattım." Ağır ağır konuştu Wonwoo.

"Baban seni hor görmedi mi? Burada olman ne anlama geliyor Wonwoo?" dedi Mingyu heyecanla.

"Başta bunu kabul etmekte zorlandı. Eminim hala da öyledir ama mutlu olmamı istiyor. Beni mutlu edenin sen olduğuna inanıyor. Bize mani olmaktan caydı." dedi Wonwoo. Konuşmasına doğru soluğu kesilmiş gibi duraksadı. Heyecandan sözleri peşpeşe ağzından bombardıman halde çıkıvermişti.

"Wonwoo..." Mingyu'nun onun adını sarfettiği bu tek kelimesi binlerce anlama geliyordu. Sevindim. Rahatladım. Huzurluyum. Ve en önemlisi de, seni seviyorum bu gibi daha birçoğu...

Mingyu onu kollarıyla sarmış yakınına çekmişti. Wonwoo'nun sırtını okşadı her şey geçti der gibi. Wonwoo ise deminden beri sabırla tuttuğu yaşlarını azat etmişti. Köle olma sırası şimdi ise Wonwoo'daydı.

Mingyu ondan geriye çekildiğinde onun gözlerini silip gülümsedi. Onda yeni farkettiği bir şey varmış gibi duruyordu. Wonwoo'yu dışarda gözlük takmazken gördüğünü yeni farketmişti.

Smile FlowerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin