Wonwoo kahvaltıdan önce sabırsızlıkla Areum'ı ziyarete gitmişti. Daha henüz kimsenin ayakta olmadığını düşünmekle erken davranmıştı ki Mingyu da onun gibi erkenden uyanmış ve ondan önce ahıra gitmişti.Wonwoo ahırda onu gördüğünde şaşkınlığa uğramıştı fakat onu bundan daha çok şaşırtan bir şey vardı ki bu da Areum'ın iyileşmiş olmasıydı.
Onun eski haline döneceğine canı gönülden inanıyordu ama bu kadar erken toparlanabileceğini hayal edememişti. Bunun da Mingyu'nun sayesinde olduğunu düşününce gülümsemeden edememişti.
Areum'ı seven Mingyu'nun yanına vardığında,Mingyu'nun,onun başından beri kapıda olduğunu bilirmiş gibi bir hali vardı.
Onu gördüğüne şaşırmış bir hali yoktu.Wonwoo da sessizlik içerisinde Areum'ı sevmeye koyuldu. Mingyu'nun kenara çekilmesiyle Wonwoo daha çok atıyla ilgilenir olmuştu. Mingyu'nun gideceğini düşünürken kendine sarılan kollarla onun varlığının hala burada olduğunu anladı Wonwoo.
Mingyu çenesini onun omzuna koymuş,kollarınıysa onun karnında kavuşturmuştu.
Wonwoo onun kokusunu daha yakından alıyordu. Bunun başını döndürdüğünün bile farkına varamamıştı bir türlü.
"Teşekkür ederim Mingyu. Hoş sana ne kadar teşekkür etsem az kalacaktır ama bunu söylemezsem de olmaz. Sayende Areum hala yaşıyor." Wonwoo biraz önce atını seven ellerini bu seferde karnındaki elleri sevmeye verdi.
"Eğer ona bir şey olsaydı kim bilir benim sevdiğim nasıl harap olurdu? Buna izin veremezdim."
Wonwoo yanağında hissettiği dudaklarla kendi dudaklarını ısırdı. Gergindi. Fakat bu sefer ki yakalanma korkusundan değil hissettiği arzudan kaynaklıydı. Mingyu'ya dair bu tarz şeyler hissetmekte daha yeniydi. Ve bunun tek taraflı olmadığını da anlayabiliyordu, Mingyu'nun ona hissettirdiği somut kabartıyla.Mingyu derin bir nefes alıp geriye çekildiğinde Wonwoo'da boğazını temizleyerek gözlerini kaçırdı ondan taraf. Eğer gözlerini biraz daha aşağıya indirse aralarında rezil bir an yaşanabilirdi.
"Şey daha uyanalı çok olmadı. Sabahları istemsiz olan bir şey bu..." Başını kaşıdı Mingyu utandığını gizlemek ister gibi. Böylelikle dikkat dağıtabileceğini düşünmüştü.
"Sorun değil. Anlayabiliyorum seni, sonuçta ben de erkeğim." Wonwoo bu seferde tırnak kenarlarındaki etlerle meşgul olmaya çalıştı ona bakmamak için. Mingyu hırkasını rahatsızca indirdi önünü kapayabilmek adına.
"O halde kahvaltıya gidelim." diyerek kapıyı gösterdi Mingyu. Az önceki olaydan sonra hızla, bozuntuya vermeden önden çıkan o olmuştu bu sefer.
'Tanrım ne utanç verici,kendimi bu kadar ele vermemeliydim o an.' diye içinden sızlanadurdu Mingyu.
Sonunda Wonwoo da ona yetişmiş ve birlikte eve doğru yürümeye koyulmuştular.
Buldukları ıssız bahçeden faydalanmak için Mingyu'nun elini tutmuştu Wonwoo o anlık.
Mingyu ilk başta buna hayret etmişti fakat sonunda o da buna memnuniyetle kaldığı yerden devam etmişti. Rahat bir şekilde başbaşa kalabildikleri anlar onlar için huzur verici oluyordu. Kimseye görünmeden el ele eve yürümenin tadını çıkardılar eve varana dek.
Evin kapısına yaklaştıklarında ellerini gönülsüzce birbirlerinden ayırmıştılar. Bu güzel bir andı fakat her güzel şeyin bir sonu olduğu gibi bunun da sonu olmuştu.
Mingyu ve Wonwoo mailecek yiyilecek olan kahvaltıyı beklemeye koyuldular salonda otururken.
Evdekiler uyanmasın diye fısır fısır yaptıkları konuşmalarına sinsice sızan kıkırtıları salonda turlamaya başlayan hizmetçilerle son bulmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Smile Flower
RomanceŞimdi gülüyorum ileride çok güleceğimiz günler olacağını bilerek. # Okumaya devam etmenin imkansız olduğu fic. Bir dizi cringe ve aptallık.Okumayın sakın ola.