11!

406 49 52
                                    


"Bu seneki hasat son yıllara göre gayet iyi durumda öyle ki küf hastalığına uğrayan tek bir mısır koçanı bile mevcut değil. Bu sene yurtdışından özel ilaçlar getirttik. Tabii bunda önceden tedbirlerimizi almamızın da çok yardımı oldu anlayacağınız üzere." dedi Wonwoo karşısındaki fabrika görevlisine. "Tamamiyle zehirmiş gözüyle baktığımız kimyasal gübrelerdense doğal gübre kullandık. Dışkıdaki azot oranı daha yüksektir. Asıl bitkiler için faydalı olan da budur." diye ekledi Wonwoo.

"Çiftliğinizi ve tarım alanlarınızı inceledik gerçekten çalışma alanlarınız bizim firmamızın ölçütlerine bire bir uyuyor. Sizinle anlaşma yapmayı canı gönülden istiyoruz."

"Bunu bizde çok istiyoruz Bay Sung." dedi Wonwoo.

"Ailenizin,Kim pirinç fabrikasıyla ortaklığı olduğunu duydum. Ülkede bataklıklardan pirincin en iyisini çıkartan sizsiniz,işleyen de onlar."

"Biz bir ortaktan dahasıyız aramızdaki yakınlık uzun yıllara dayalı. Aramıza belli mesafeler girdi. Fakat bu hala sürüyor." Wonwoo bu kez yanında duran babasına dönerek,
"Değil mi baba?" diye sordu.

"Oğlum haklı Bay Sung." dedi Bay Jeon gülümseyerek.

"Yazık oldu,oysa buraya gelmişken sizinle daha fazla anlaşmalara da girmek isterdim. Neyse payımıza düşen buysa kabul etmek gerek yanılıyor muyum Bay Jeon?" dedi Bay Sung gülümseyerek.

Wonwoo iki yaşlı adamın tarlada baş başa başka yöne doğru yürümeye başlamasıyla kafasını onu uzaktan arabasının kaputuna yaslanmış halde izleyen Mingyu'ya çevirmişti.

Wonwoo Mingyu'ya doğru ilerlerken bacağında hissettiği acıyla sendeledi. Bacaklarına baktığında bunun bir yılan olduğunu farketmişti. Yılan hızla onun bacaklarından kurtulmuş ilerlerken Wonwoo bacakları üzerine düşmüştü güçsüzce.

Mingyu uzaktan onun düştüğünü görünce ona doğru koşmaya başladı. Yanına vardığında bir şeylerin ters gittiğini anlamıştı. Wonwoo'nun hiçbir şey olmadan yere düşmüş olması fikri Mingyu'ya makul görünmemişti.

"Neyin var Wonwoo?" diye sordu Mingyu.

Wonwoo bir an bile tutmaktan vazgeçmediği bacağından bakışlarını ayırdı ve ona baktı.

"Mingyu bacağım...Onu bir yılan soktu." dedi Wonwoo acıdan kıvranırmış gibi bir suratla.

Mingyu gözleri pörtleyecekmiş gibi bakmıştı bu söz üzerine. Wonwoo'nun bacağı için ilk müdahaleye bile nasıl başlayacağını bilememişti.

Wonwoo'nun pantolonunun paçasını iyice yukarıya doğru katladı ve ısırığa göz attı. Korkusu bunun zehirli olmasındaydı. Mingyu onun bacağında ısırığın olduğu bölgeyi sıktı. Sıkmasıyla kanın dışarıya yayılması bir olmuştu. Mingyu olası bir zehrin Wonwoo'nun damarlarında yayılmasını geciktirmek için tedbir amaçlı onun boynunu örten fulara uzandı bu seferde.
Onun boynundan aceleyle çözmüş olduğu fuları bacağına bağladı ve ona destek oldu yerden kalkabilmesi için.

"Yürüyebilir misin bu şekilde?" diye sordu Mingyu yerde kıvranan Wonwoo'ya.

"Sanırım hayır...Ah!"
Mingyu olduğu yerde eğilerek Wonwoo'nun bacakları ve sırtının altına yerleştirdiği kollarıyla onu havaya kaldırdı. Onu kolları arasında tutarak göğsüne sabitledi vücudunu. Wonwoo sıkıntıdan terlemiş olan başını onun omzuna koydu.

Onu arabasına taşırken onları izleyen Bay Jeon'dan habersiz durumdaydılar.

Bay Jeon onlara yetişmek için koştu. Ortada neler olduğunu anlamıyordu. Oğlunu Mingyu'nun kucağından arabaya bizzat onun tarafından yerleştirildiğini görmüştü. Mingyu onun için arabanın kapısını kapayıp arkasına bakmadan arabaya bindi.

Smile FlowerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin