15!

401 44 24
                                    


Havanın güzel olduğu bir günde yuvasına dönüyor oluşunu sevinçle karşılamıştı Wonwoo. Böyle bir zamanda ait olduğu yere dönüyor olmak onu huzurlandırıyordu. Hele ki yanında kendi yarısı olan adamı da beraberinde götürüyor olmak onu daha fazla huzurlandırıyordu.

Mingyu'nun arabayı sürdüğü arazinin ilerisinde görüş alanlarına giren evle birlikte Wonwoo gülümsemiş ve başını cama çevirmişti.

Mingyu gözünü bir aralıkta ona dikmiş ve bu yüzden de gülümsemeden edememişti. Wonwoo'nun geçen günlerdeki hengameden beri sararıp solan yüzü sonunda eski rengine kavuşmuştu. Mingyu ondaki bu değişimi farketmiş olmakla birlikte bunu ona söylemek için fırsat kollamıştı.

"Yaşanan hadiselerden sonra daha bir güzelleştin. Yüzüne renk geldi." dedi Mingyu tam da arabayı park etmeye odaklanmışken. Ondan bir tepki beklediğinden kendini hepten sessizliğe vermişti. Sonunda tepki olarak Wonwoo kaşlarını çatarak ona baktı.

"Bu ne demek oluyor şimdi?Ne yani senin gözünde çirkin miydim?" diye huysuzca homurdandı.

Mingyu durağan haldeki arabanın içinde etmeleri an meselesi olan kavgayı iyiden iyiye hisseder olmuştu. Üzerine çöreklenen pişmanlıkla Wonwoo'ya döndü.

"H-hayır sen güzelsin,hep güzeldin de zaten. İnsandaki melek tasviri gibi geliyorsun bana." dedi Mingyu mahcubiyetle ona bakarken.

Wonwoo gülümseyerek ona döndü ve
"Az önceki şakaydı." dedi gevrek gevrek sırıtırken.

Mingyu rahat bir nefes alıp  yapmacıklıkla ofladı.

Ellerini direksiyondan ayırıp onun suratını tuttu. Yanakları Mingyu tarafından okşanırken Wonwoo hala sırıtıyordu.

"Hakkımda sahiden böyle mi düşünüyorsun?"dedi Wonwoo işveli işveli. Mingyu onun bu tavrına karşılık her zaman yaptığı gibi tebessüm etti.

"Bana zorluk yaşatmayı seviyorsun değil mi?" dedi Mingyu dudaklarını onun dudakları üzerine doğru konumlandırmışken.

"Zoru sevdiğini düşünüyorum Kim Mingyu."

"Öyle olmalı. Yoksa neden Jeon Wonwoo'ya bağımlı olayım?"

"Demek öyle..."

"Evet öyle."

Öksürük sesi işitmeleriyle korkuyla çevrelerine bakındılar. Bu öksürüğün sahibi arabanın başında duran Bay Jeon'du. Jungkook sahtelikle kusarmış gibi öğürtü sesleri çıkardı,babasının yanında dururken.
Mingyu ve Wonwoo utançla birbirlerinden uzaklaşıp, oturdukları koltuklarda küçüldüler.
Bay Jeon Jungkook'a döndü bir ara bakmak için.
"Jungkook şımarıklık yapma." diye ikaz etti Bay Jeon küçük oğlunun tavrı üzerine.

"Tamam baba." Jungkook başını eğip, sahte bir mahcubiyetle cevap vermişti.

Mingyu ve Wonwoo arabadan inip onlarla görüştüler. Wonwoo babasına sıkıca sarılmış rahat tavırlarla gülümserken Mingyu'da bir kenarda onu seyrediyordu. İkisinin gözleri buluştuğunda Wonwoo utançla kıkırdadı ve babasına taraf bakmaya başladı bu kez de.

Mingyu arabanın bagajından bavulunu almaya davranmışken yanıbaşında biten Jungkook'a yan bir bakış attı.
Jungkook'un suratında daha önce görmediği garip bir gülümseme bulmuştu Mingyu. Doğrusu ona yabancı gelen bu gülümsemeye bir tanım da bulamamıştı Mingyu. Genç Jeon'un ona söylemek istedikleri olduğunu ve bunun için başbaşa kalabilecekleri anı kolluyor olduğunu bilmiyordu.

"Hyung ile evlendiğinde sana yenge diye seslenecek miyim Mingyu hyung?"
dedi Jungkook,Mingyu bavulunu çıkarmakla boğuşurken. Mingyu derin bir iç çekerek ona sersemce gülümseyen gence döndü.
Jungkook'un yüzündeki gülümseme şimdi anlaşılmıştı. İçinde her zaman varolan fakat ailesi tarafından her seferinde bastırılan hinlikten kaynaklanan bir gülümseyişti bu.

"Eğer eşimin erkek kardeşini öldürürsem buna gerek kalmaz öyle değil mi Jungkook?" dedi Mingyu gülmemeye özen göstererek.

Jungkook bir anda boğazına çabuklukla  sarılan kolların boğazını gevşek bir biçimde sıkmasıyla yarı yarıya nefes alamaz hale gelmişti.

"Mingyu'ya bir yanlış yaptığını görürsem seni gebertirim Jungkook bilmiş ol." dedi Wonwoo kolunu kardeşinin boğazından çekerken. Gülümseyerek Mingyu'ya yanaştı ve işi fazlasıyla abartıp öksürük krizlerine giren kardeşine kül yutmaz bakışlarını yolladı.

"Aman hayatım ne uğraşıyorsun?Bırak bavulunu Jungkook taşısın. Hatta arabayı da o park etsin."

"İyi fikir aslında." dedi Mingyu sırıtarak.
Jungkook'la bu şekilde uğraşıyor olmaktan haz almışlardı her ikisi de. Sadece Jungkook mu dalgaya alabilirdi birilerini?

Mingyu ve Wonwoo kol kola girerek evin yolunu tutmuşlardı. Jungkook sinirle peşlerinden bakıp hayıflanıp durdu.

"Ben senin kardeşinim be! Yazık hem de çok yazık."

"Bak hala duruyor hergele herif!" diye bağırdı Wonwoo son kez ardına bakıp.
Yeniden Mingyu'ya döndüğünde ise ona gülümsemişti.

"Hala inanamıyorum..." dedi Wonwoo durgunlaşan surat ifadesiyle.

"Neye?" dedi Mingyu tüm ilgisiyle.

"Bu halde olmamıza işte. Bu şekilde, bu rahatlıkla davranıyor olmamız,ne bileyim hayal gibi."

"Alış artık Wonwoo,bundan sonra hiçbir anımızı korkarak geçirmeyeceğiz."
Mingyu kolunu onun omzuna atarak onu daha da yakınına çekti.

"Doğru ya." dedi Wonwoo yürüdükleri esnada başını bir anlığına onun omzuna yaslarken. Birlikte olduklarında saniyelerin nasıl akıp gittiğini anlamıyordular. Evin kapısına yaklaştıklarını bile farkedememişlerdi daha.

Wonwoo'nun gözü bir ara evin kapısına takıldığında yine babasını boğazını temizlerken,kaşları çatık halde kendilerini izlerken bulmuştu.

Mingyu daha olayı farkedememişken, Wonwoo tarafından itildiğinde Mingyu korkuyla ona baktı. Bu ani hareketinin nolduğunu sorar gibi bakıyordu.

Wonwoo'nun gözleri Mingyu ve babası arasında gelip giderken Mingyu sonunda Wonwoo'nun neden böyle garip davrandığını anlayabiliyordu.

Korkmadan yaşayacakları anları olacak mı demişti Mingyu? Durun biraz belki de Mingyu bunu söylemekle erken davranmış olabilirdi.


Smile FlowerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin