Günün ağarmaya başlamasıyla Wonwoo ve Mingyu'da eve dönmüşlerdi nihayet. Wonwoo duş almaya gitmişken Mingyu koca salonda yapayalnız hissetmiş gibiydi. Evin sakinleri kendi odalarına çekilmişti. Ortalıkta sıkıntı veren boğucu bir sessizlik hakimdi. Bu Mingyu'ya rahatsızlık vermiş,onu odasına gitmeye yöneltmişti.Mingyu ayaklarını sürte sürte merdivenleri çıktı. Koridorda yürürken kendi odasının hemen solunda duran kapısı yarı aralı,Wonwoo'nun odasına baktı. Gözleri Wonwoo'yu aramıştı refleks olarak. Onun duştan çıkmış olduğunu anladı.
Wonwoo'nun havlusuyla aynanın önünde kendisini kuruladığını farketti.
Wonwoo'yu yarı çıplak haldeyken izlemiş olmanın mahcubiyetiyle kendi odasına yangından mal kaçırır cinsten bir giriş yapmıştı. Kapalı tuttuğu kapısına yaslanıp aklından o anı geçirmemeyi denedi.
Yüzüne yayılan sıcaklık hissinden dolayı kendisinden utandı. Bir insanın çıplak olmasından bu kadar etkilenmiş olmanın yanlış olduğunu düşündü. Üstelik bu insanın bir erkek olması durumu daha da zor bir hale sokmuştu o an.
Fakat Mingyu zihnine söz geçirmekte pek başarılı sayılmazdı. Wonwoo'nun tenini gözleri önünde sanki yeni baştan görüyor gibiydi. Hem de canlı kanlı detaylarını incelemiş kadar olarak.
Kapısının tıklatılmasıyla aniden korkuya kapılmıştı. Sanki zihninde işlediği yanlışın yakalanmasından endişe duyar gibiydi.
Kapıdan uzaklaşıp kulbuna asıldı her iki eliyle de. Sanki eli ayağı boşalmış gibiydi korkudan. Gücü en aza inmiş olan elleriyle kapıyı açtığında,omuzlarına saç havlusu asmış olan,ıslak saçlı Wonwoo karşılamıştı onu.
'Aman Tanrım o burada.' diye içinden geçirdi Mingyu. Huşuyla kasılan çenesine elini götürdü düzeltmek ister gibi. Aslında bu dolaylı olarak yaptığı suçun üstünü kapatmak gibi bir şeydi. Yüzü ve vücudunu tamamiyle işbirliği içinde tutmaya çalışıyordu,Wonwoo karşısında açık vermemek için.
Wonwoo onun yüzünde yeni bir şeyi farketmiş gibi uzun ve dikkatlice baktı dik dik. Elini bir anlığına Mingyu'nun alnına koyduğunda Mingyu daha da rahatsız hislerle boğuşmak durumunda kalmıştı. Mingyu'nun saklama çabaları boşa çıkmıştı. Wonwoo bir şeyler olduğunu en nihayetinde anlayacak diye düşünüyordu Mingyu.
"Yanakların al al olmuş. Ateşin de yok gibi ama. Garip doğrusu..."
Mingyu zihninden geçenlerin öğrenilmesinden endişe duyuyordu. Wonwoo'nun onun hakkında kötü şeyler düşünecek olmasından korkuyordu."H-hava değişikliğinden kaynaklı sanırım." Mingyu zorlukla konuşabildi sonunda.
"Sen öyle diyorsan öyle olsun." Wonwoo şüpheli bir biçimde onu süzdü. Mingyu derin bir nefes alabildi nihayetinde. Wonwoo'nun tek düşünebildiği ise Mingyu'nun rahatsızlığını bariz gizliyor oluşuydu. Aslında olan bitenden tek haberdar olan Mingyu idi ve buydu olayı her iki taraf arasında adaletsiz kılan.
"Sen neden gelmiştin? Bir sorun mu var?" Mingyu gözlerini ondan kaçırarak sordu.
"Akşam yemeği için özel olarak istediğin bir şeyler var mı diye sormaya gelmiştim ona göre bilgilendirecektim aşcıyı." dedi Wonwoo. Onun gelişinin gizemi de böylelikle çözülmüştü.
"Sağ ol ama özel olarak istediğim bir şey yok." Mingyu keyifsizce cevapladı. Deminden beri zihninden geçen-onun açısından yanlış olan-şeyler kafasını allak bullak etmişti.
"O halde akşam yemeğinde görüşürüz." Wonwoo hafif bir tebessümle söyledi.
Wonwoo ona sırtını dönmüş,tam da adım atmaya yeltenmişti ki Mingyu onun ellerinden birini yakalayıp onu durdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Smile Flower
RomanceŞimdi gülüyorum ileride çok güleceğimiz günler olacağını bilerek. # Okumaya devam etmenin imkansız olduğu fic. Bir dizi cringe ve aptallık.Okumayın sakın ola.