-Die Bitch Die!-

4.6K 155 12
                                    

-4-

“Bence oraya girmemelisin” dediler aynı anda. Nil ve Berk erkekler soyunma odasının kapısında durmuş beni engellemeye çalışıyordu. “Çekilmeniz için iki saniyeniz var” dedim kendimden emin bir şekilde. Biz tartışırken önlerinde durdukları kapı açıldı. Kapı açılınca birden çekildiler.

Ediz üzerinde sadece eşofman altıyla karşımda duruyordu. Saçlarından anladığıma göre duştan yeni çıkmıştı. Ona doğru adım atınca geri çekildi. İçeri girip kapıyı kapattım. “Hayırdır güzelim ne oluyor” dedi buruk bir gülümsemeyle. “Senden nefret ediyorum” dedim. Kaşlarını çattı ve sağ eliyle saçlarını karıştırdı. Gözlerim birden vücuduna kaydı. Oha yani. Yememiş içmemiş kas yapmış. Dünyaya düşen ilk kas tanesi mübarek. “Beni izlemeyi bitirdiysen nefretinin sebebini sorabilir miyim?”

“Seni izlemiyorum” diye yalan söyledim. Bana bende yedim gibisinden bir bakış attı. Şu an ona salyalarımı akıtarak bakmak yerine sinirli bir şekilde bakmam gerekiyordu. Elimde sıktığım Berkin telefonu gözlerine sokuyordum az daha. Telefonu elimden aldı ve kahkaha attı. “Çok mu komik gerizekalı” dedim sinirle.

“Sence?” dedi bir saniye bile olsa bana bakarak. Sonra tekrar telefona baktı ve kahkahalarına devam etti. Telefonu elinden aldım ve ona vurmaya başladım. Ellerimi tutuyordu ama sonra gülerken elinden kaçırıyordu. Çıplak ve oldukça kaslı –bunu burada neden söylediğimi bilmiyorum- vücuduna vurmaya başladım. Birkaç adım geri gitti ve sırtını duvara yasladı. Onunla birlikte ona vurarak bende geriye gittim. Ona attığım bilmem kaçıncı yumruktan sonra –çok şükür- kendine geldi. Gülmeyi kesti ve ben tam bir yumruk daha geçiriyordum ki belimden tuttuğu gibi pozisyonlarımızı değiştirdi. Sırtım soğuk duvarla buluştuğunda ürperdim. Ediz artık gülmüyordu.

“İçindeki cadıya durmasını söyle” dedi beni duvarla arasında biraz daha sıkıştırırken. Ellerim ona vurmaya çalışırken böyle bir duruma geldiğimiz için nemli vücudunda duruyordu. Yüzünü bana biraz daha yaklaştırdı. “Yoksa ben durdururum.”

“O fotoğraf komik değil” dedim gözlerim dolmaya başladığında. Ela gözleri gözlerime bakarken yumuşamıştı sanki. Derinlerde bir yerlerdeki Edize ulaşmış gibiydim. “Beni senin…” devamını getiremedim. Yüzündeki kaslar kasıldı. Fotoğraf Edizle beraber koridorda benim ona atar yaptığım ama dışardan öpüşüyormuşuz gibi görünen ana aitti. Altındaki yazıdan bahsetmiyorum bile. Ediz Ulaç gelir gelmez okulumuzun asosyal prensesini ağına düşürdü. Depoda geçirilen anlardan sonra gelen bu öpücükle belki asosyal prensesimiz artık kimseyi reddetmez.

“Ağlama” dedi bir eliyle gözlerimin altını silerken. O söyleyene kadar ağladığımın farkında değildim. “Senden nefret ediyorum” dedim hiç de nefret eder gibi çıkmayan ses tonumla. Edizin dudakları hafifçe yukarı kıvrıldı. Senden nefret etmem gerekiyor diye geçirdim içimden. “Senin yüzünden okuldaki asosyal prenses konumumdan sürtük konumuna düştüm” dedim sinirle. Ağzımdan çıkan kelimeye lanet okuyarak dudaklarımı sımsıkı kapattım. “Sana kimse öyle diyemez” dedi gözlerini kısarken. Gözleri bir an dudaklarıma kaysa da tekrar gözlerime odaklandı. “Söz veriyorum kimse öyle bir şey demeyecek”

Ağlamam hıçkırıklara dönüşürken kafamı Edizin omzuna koydum. Ona güvenmek istiyordum. Kimsenin bana öyle bir şey demesini istemiyordum. Ama diyorlardı! Herkes bu mesajla bana böyle diyordu! Gözyaşlarım artık akmamaya başladığında kafamı omzundan çektim. Omzundaki ıslaklık gözyaşlarımdan kaynaklanıyordu. “Özür dilerim” dedim titrek bir sesle. İlk başta ne söylediğimi anlamasa da yüzündeki gülümsemeden anladığını anladım. “Önemli değil küçük kız ama biraz daha bu şekilde durup bir şey yapmazsak önemli olabilir” sözleriyle gözlerim birden büyüdü ve onu hafifçe ittirdim. En sevdiğim şarkının melodisi gibi bir sesle güldükten sonra geri çekildi. “Şimdi ağlamıyorsun ve bahçeye çıkıp beni bekliyorsun. Tabi giyinirken beni izlemek istiyorsan o ayrı” dedi muzipçe.

Bana Aşık Oldun.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin