The walking deadin finalinde her şeyin Rick reisin komada gördüğü rüya olduğunu öğrenmiş gibi yıkıldım. Hatta yıqıldım. Q ile. Selin bir karış eteğiyle kıvırta kıvırta Adanın karşısına oturdu. Selin hani şu dövüp uzaklaştırma aldığım çok sevdiğim sınıf arkadaşım.
Arka fonda batsın bu dünya eşliğinde gözlerimi kıstım ve gülümsedim. Dexter kamyoncu oldu bunun mu üstesinden gelemicem be! Bence benim adım Eylül değil de diziwu falan olmalıydı. Okul üniformamın üzerine bağladığım önlüğü düzelttim ve saç örgümü sağ omzumdan sarkıttım.
"Su ve" dedim ve bu sefer yeniden kahkaha atmayacağımdan emin olduğumda Seline döndüm. "Ne istiyorsunuz?"
"Bi tane White Chocolate Mocha" dedi ve saçlarını geriye doğru savurdu. Bugün de coollutan ölmedi. Kahretsin. Yarına inşallah. Deanimiz süphaneke amen. "Hemem geliyor"
"Bir tane su bir tane de White Chocolate Mocha"
Suyla (!) Kahveyi götürdüğümde kahkaha atarak bir şeyler konuşurlardı. Nille ve Ilaydadan kaçıp biçızlara yakalandım. Nerelere gidem ben. Tepsiyi kafalarında parçalamadan içeri döndüğümde kendimi tebrik ettim.
Günün geri kalanı oldukça sessiz geçmişti. Genelde mutfakta oyalanmış kimsenin yemeyeceği -ya da yiyemeyeceği, birinin kafasına atsam ikiye ayrılır- kurabiyeler yapmıştım. Ve her zamanki gibi Edizi düşünmüştüm. Buraya zaten öğlen geldiğim için zaman hızlı geçmişti. Hava kararmaya başladığında Egeye haber verip çıktım.
Telefonum çalmaya başladığında belki Edizdir diye heyecanla çantamdan tefonumu çıkarttım. Şaşkınlıktan ağzım açıldı. Çünkü gerçekten o arıyordu! Sokağın ortasında sevinç dansı yapmaktan son anda vazgeçip -ki sol ayağımı kaldırıp 90 derece dönmüştüm- yeşil telefon simgesini kaydırdım.
"Hangi siktiğimin yerindesin!" Yüzünü görmesemde kaşlarını çatmış boynundaki damarların belirginleşmeye başladığını biliyordum. Ve damarları belirgin olan erkekler çekici teorisini kim uydurduysa tamamen saçmalık. Korkutucu oluyorlar. "Yoldayım" dedim son heceyi uzatarak. Telefondan bir hırlama sesi duyduğumda gözlerim şaşkınca açıldı. Aman tanrım Ediz aslında bir kurtadam ve bunu herkesten saklıyor mu! Ekşına bak! Scoot McCall gibi bir sevgilim olması için bir keresinde açlık grevi bile yapmıştım. Ama annemler benim yaşadığımı bile fark etmediklerinden sonuçsuz kalmıştı. Tabi fark edilsem kesin kurtadam sevgilim olurdu. Kesin.
"Yoldaymış" diye alaycı bir sesle konuştu. Hayır evdeyim mi deseydim. "Ediz ne oluyor?" Dedim bıkkın bir şekilde. "Okuldan mı kaçtın! Eve de gitmemişsin. Amacın beni delirtmekse başardın!"
"Yaptığım her şey de kendine pay çıkartma! Canım istedi kaçtım. Sana hesap vermek zorunda mıyım? Neyinim ben senin!" Yoldaki insanların dikkatini fazla çekmiş olacağım ki uzaylı görmüş masum köylü gibi bakıyorlardı. "Şimdi kapatıyorum beni bekliyorlar!"
Telefonu Edizin suratına kapattığımda yaptığımı idrak edebilme şerefine erişebilmiştim. Mal mıyım ben ya! Çocuğa bir küfretediğim kalmıştı. Küfürleri ondan yedim kesin ama konumuz bu değil şu an. Beni arayıp sormasın üzerine bir de meraba bile demeden küfürlü bir şekilde nerde olduğumu sorsun! Ok Ediz ok. Hakketti. Daha fazlasını yapmalıydım. Saçını başını yolarım ben bunun! Eylül kendine gel ya saçını başını yolarım ne? Bi de Ediz için. Allah belanı vermiş sen hala yaşıyon.
Eve geldiğimde ayakkabılarımı çıkarttım evin içine gelişi güzel fırlattım. Annemle babamın yurtdışı gezisi nedeniyle hizmetçileri de göndermiştim. Makarna-fastfood-patates kızartması döngüsü bile buna değerdi. Pizza söyledim ve american horror storynin ikinci sezonunu tekrar açtım. Izledikten sonra psikolojim bozulsa da korkmayı seviyordum. Bir AHS fani olarak üçüncü sezonu izlemeden dördüncü sezonu beklemeye başlamıştım. Ikinci sezondan sonra üçüncü sezon çok basit gelmişti ve izlememeyi tercih etmiştim.
Daha başlayalı yirmi dakika oluyordu ki kapı çaldı. Pizza kutusunu yanıma koydum ve gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım. En son testere izlediğimde biri gelmişti ve sonuç bir hafta kafası sargıda kalan bir adet Nildi. O psikolojiyle öldürmediğime dua etmeliydi. Kapıyı açtığımda karşımda elinde kanlı bıçak bir katil olsa sanırım bu kadar korkardım. Ağzımdan kaçan çığlığa engel olamadım.
"Oha! Ediz ağzını burnunu kim kırdı!" Dedim ellerim otomatik olarak ağzıma gitmişti. Kapıda olduğumuzu fark edince koluna girerek salondaki koltuğa yatırdım. Kanayan kaşı ve dudağındaki kanaması yeni durmuş yerin dışında diğerleri daha eski duruyordu. Insan bari yüzüne vurmaz. Kıyamaz. Bu kadar yakışıklı birini bulmuşsun bi namaz kıl hacca git olmadı peace yap fotoğraf çekil. "Ediz-"
"Kim ağzını burnunu kırdı dersen senin kırılan yerlerin ağız ve burundan ibaret olmayacak."
Hahaha sen bu halde kimi dövüyorsun diyip gülmek istesemde sustum. Hadi ama Edizin kas yok kasın Edizi var! Dudağımı ısrararak yavaşça yüzündeki yaralara dokundum. Parmağım teniyle temas ettiğinde hızlıca elimi geri çektim. Tam olarak değmesem bile onun canını yakma düşüncesi bile canımı yakıyordu. Ona zarar verenlerin hepsini öldürmek istiyordum. Acı dolu inlemeleri kulaklarımın içinde yankılandığında gözlerimden yaşlar akmaya başladı. Yanağımda hissetiğim parmaklarla ne zaman kapattığımı bilmediğim gözlerimi açtım. Bi eli boynumu kavradı ve beni kendine doğru çekti. Ona zorluk çıkartmadan ona doğru eğilsemde ağzından çıkan "ah" sesi kendime küfürler yağdırma isteğimi ortaya çıkarttı.
"Ben iyiyim küçük kız" dedi hiç de iyi olmadığını belli eden bir ses tonuyla. Yüzüm yüzüne paralel bir şekilde duruyordu. Biraz doğruldu ve dudaklarını alnıma bastırdı. Bu... dehşet vericiydi. Evet böyle tanımlamam biraz garip gelse de dehşet vericiydi. Ediz beni daha önce de öpmüştü ama bu daha özel daha güzel ve kelimenin tam anlamıyla dehşet vericiydi.
"Ama daha iyi olmam için sana ihtiyacım var."
Başımı hızlıca aşağı yukarı oynattım ve koşarak banyoya gittim. Ilk yardım setinden tentüdiyot ve pamuğu aldım, bir bezi ıslatıp tekrar Edizin yanına döndüm.
"Ilk başta yüzünü temizlemem lazım" dedim ağlamaklı bir sesle. Sesim titrek ve her an ağlayabilir alarmı gibiydi. Ama elimde olan bir şey değildi. Hiçbir şey söylemeyince yavaşça yüzündeki kanları temizledim. Elim titriyordu, umursamamaya çalıştım.
"Bugün kafeye gittim" kelimeler ağzımdan döküldüğünde tavanı izleyen bakışları beni buldu. Bulunduğumuz ortam çok gergindi ve ortamı yumuşatmaya çalışıyordum. "Ada ve Selin ordaydı. Ada karbonhidratsız,yağsız ve şekersiz alabileceği tek şey olan su aldı"
Güldüğünü duyduğumda bende gülümsedim. Gülme sesi acı bir inlemeyle yer değiştirdiğinde kanlı bezi masaya bıraktım. Pamuğa tentürdiyot damlatıp yüzündeki yaralara sürmeye başladım. Her değişimde çıkardığı seslerden dolayı sağ gözümden bir yaş düştü. Ardından sol gözümdende.
"Ada ve Selin mi?"
"Kurtadam olma ihtimalin var mı?" Diye sorusunu geçiştirdim. Ediz alayla güldüğünde sinirle elimdeki pamuğu dudağının yanına bastırdım. "Ahh!"
"Böyle ulunmuyordu diye hatırlıyorum" dedim yüzümü hayal kırıklığı ile buruştururken. Edizin beni dikkatlice incelediğini görünce kaşlarım istemsizce çatıldı. Yüzümde bir şey mi vardı? Kendini beğenmiş kibirli gülümsemesi dudaklarında belirginleşmeye başladığında kaşlarımı iyice çatmıştım. "Yüzüme neden öyle baktığını söylemen için sana beş saniye veriyorum. Yoksa kurtadam mısın diye daha bir çok deney yapabilirim."
Pamuğu elimde saklayınca gülümsemesi gözlerine ulaştı. Korkutucu olmayı bir türlü beceremiyorum.
"Ben sadece sanırım..." durdu ve derin bir nefes aldı. Benimse nefesim boğazımdaki bir yumru yüzünden yarı yolda kalmıştı. "Sanırım sana aşık oluyorum."
Dun didime geldiik ben c.tesi yani bugun yola cikariz diyodum ama dun cikinca yb gelmedi ozur dilerimmm asdfg Bilgisayarim yoook :((( Burda yapacak tek sey tv izlemek ve bolum yazmak :D yb ne zaman gelir bilmiyorum ama ilham periciklerim gelirse erken gelebilir :D Veeeee! Teen Wolf izliyor musunuz :D Yeni sezon başlıyor cok heycanliyim yaa :D
-Sudeee
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bana Aşık Oldun.
ChickLit“Adın ne?” dedi elindeki sigaranın dumanını yüzüme üflerken. “Eylül” dedim kısaca. Bu konuşmayı bitirmek ve burdan defolup gitmek istiyordum. “Eylül” diye tekrar etti beni. “Ve sende Edizsin” dedim elimle dumanı sağa sola dağıtmaya çalışırken. “Umu...