-17-
Dudaklarımdaki baskı geri çekildiğinde gözümden düşen tek damla yaşı elimin tersiyle sildim. Onu affedemezdim. Onu tanımıyordum bile. En sevdiği rengi bilmiyorum. Kahvesini sütlü mü sütsüz mü içtiğini bile bilmiyorum. Ne biliyorum ki? İçimde çocukça bir sevgi var sadece. Sevgi onun hatalarını telafi eder mi? Ona tekrar hiçbir şey yokmuş gibi davranmamı sağlar mı?
Hızlıca kucağından kalktım ve koşar adımlarla odama gittim. Oyalanmadan banyoya girdim ve elimi yüzümü yıkamaya başladım. Su taneleri yüzümle her buluştuğunda sanki üzerimden onun etkisini alıyordu. Ona karşılık vermemiştim evet ama bu bir şoktu. Şu an gelip beni öpse karşılık vermemem için ölü olmam gerekirdi. Odama geri döndüğümde onu yatağımda oturur bir vaziyette buldum.
Ağzımı açtım ve ardından tek harf çıkaramadan kapattım. Biri kapanma düğmeme basmıştı sanki. Nefes almam benim kontrolümde olmuş olsa onu bile yapamazdım. Gözlerini gözlerimden ayırmadan ayağa kalktı. Bana yaklaştığı her adım benim için uçuruma giden bir yol gibiydi. Dibimde durduğunda elini yanağıma koydu. Gözlerimi kapattım. Hafifçe okşadı yanağımı. Bu his tarif edilemez bir şeydi. Deniz kenarında gözlerimi kapatarak dalga sesi dinlemek gibi. Huzurlu. Sanırım en iyi bu şekilde anlatılırdı.
"Seni üzdüm" sesini duyduğumda gözlerimi açtım. Ela gözleri yumuşak bir tonda gözlerimi izliyordu. Sadece gözlerimi. Esir kalmış hissediyordum. Başımı onaylarca salladım. Konuşacak halim yoktu. "Bana karşı güvenini kaybettin ve paramparça oldun"
Kurduğu her cümle, her kelimesiyle beni tekrar yaralıyordu. Hala saplı olan bıçak döndürülerek daha derine batırılıyordu. Bana iyi gelen sesi ölümüme zemin hazırlıyordu.
"Özür dilerim" diye fısıldadı. Nefesini alnımda hissediyordum. Küçük bir öpücük bıraktı az önce nefesini hissettiğim yere. "Ha?"
Evet karşınızda sizden özür dileyen bir Ediz Ulaç bulmak sizi olduğunuzdan daha aptal yapabilir. Ağzımdan çıkan iki harf onun kıkırdamasına sebep oldu. Halim olsa büyük ihtimalle gülümserdim. Allahtan halim yoktu. Çok şükür.
"Beni öldürdün" sesim çok güçsüz çıkmıştı. "Hatta öldürmedin beni öldürmedin sen. Yaraladın. İyileşemedim. Öldürsen canım yanmazdı. Sen beni öldürmedin. Sana her baktığımda keşke ölseydim dedirttin. Gözlerimi her kapattığımda karşıma çıktın. Daha dün olay olayı sanki yıllardır yaşıyorum. Yıllardır ölmek istiyorum. Bu ne demek biliyor musun?"
Çenesinin gerilmesi ve dişlerini daha sıkı hale getirmesi beni korkutmuştu. Ona karşı gelmek zordu. Ama duygularımı tek başıma yaşamam doğru değildi.
"Senden nefret ediyorum. Ilk defa biriyle konuşmak istedim. Ilk defa birine karşı savunmasız oldum. Senden nefret ediyorum!" Bağırmıştım. Dün geceki gibi değildi. Daha etkiliydi. Belki de dün yapmalıydım. Gözlerimden akan yaşları elimle sildirdim ama bir işe yaramıyordu. Pes ettim ve ellerimi yüzümden çektim. "Sana ihtiyacım var! Lanet olsun sana ihtiyaç duymak kadar iğrenç bir şey. Sarıl bana!"
Birine aşık olmak güzel bir şey. Mutluluk hormonu salgılanıyor, devamlı bir pozitif haldesin. Bunu çikolata yiyerek de sahip olursun. Birine ihtiyaç duymak? O tamamen farklı bir olay. Ne kadar üzerse üzsün ona sahip olmak zorundasın. Onsuz yaşayamazsın. Onun yüzünden ağlarsın ama onunla beraber gülersin. Bence hayattaki en büyük sınav bu.
Dediklerimi gözünü kırpmadan dinledi ve hala tepki vermiyordu. Kendimi bir bilim projesi gibi hissediyordum. Beni anlamaya çalışıyor gibi duruyordu. Beni anlamasını istemiyordum. Kollarına ihtiyacım vardı. Ona, onun beni sarmalamasına ihtiyacım vardı.
"Sarılsana öküzün trene baktığı gibi bakıyorsun. Sen öküz olabilirsin ama ben tren değilim" Hala anlamsızca bana bakıyordu. "Ediz sarıl diyorum! Sarıl!"
Kollarını bana doladığında gözyaşlarımı onun omzuna akıtmaya başladım. Sabaha kadar ağlamıştım. Banyoda, salonda, odamda, mutfakta... Ama hiçbirinde rahatlayamamıştım. Şimdi ise gözyaşlarım aktıkça rahatlıyordum.
"Beni kendine aşık edecektin küçük kız" dedi gülerek. Gözlerimi devirdim. Bu çocuk gerçekten sorunlu ya. Dövceksin. Islak odunla ağzını burnunu kıracaksın.
"Başka kızlar yok" dedim. Sesim olduğundan daha kararlı çıkmıştı. Yüzümdeki tebessümü de yok edebilsem daha ciddi olacaktım. Ama Edizin bi etkisi de ona surat asamamam.
"Başka kızlar yok" diye tekrar etti ve güldü. Dirseğimi karnına geçirdiğimde acıyla inledi. Bana daha sıkı sarıldığında onu vahşice öldürme planlarımı tozlu raflara kaldırdım. "Bir saat sonra seni almaya geleceğim" dedi ve küçük bir kahkaha attı. "The walking deadten fırlamış gibi görünmemeni tercih ederim zaten çirkinsin"
---
"Ediz beni tutman gerekmez mi?"
Duş almış ve üzerime mavi kaprimi giymiştim. Onunda üzerine beyaz bol bir t-shirt. Ediz beni evimden alıp bir yere getirdi. Nereye mi? Güzel soru. Arabada gözlerimi bağlamasa bende bilebilirdim.
Ayağıma gelen taşla yere kapaklandım. Bildiğiniz yere kapaklandım. Romantik olcam diye bi yerlerimi kırdırcak. Madem bir işe başladın elimi tut bi de ki düşmeyeyim di mi ama yok.
"Sana da romantiklik yaramıyor baksana ayak uyduramıyorsun" dedi gülerek. Beni kolumdan tutarak ayağa kaldırdı. Öküz. Suçu benim üzerime atıyor bir de. Ben gerizekalıyım demiyorda. O ayağı alır... sakin ol Eylül.
"Romantiklik mi bu! Düşmemem için elimi tutabilirdin ama senin romantikliğin beni yerle öpüştürmekse tebrikler!"
"Üşütüp hasta olacaksın ört şunu" dedi ve üzerime krem rengi pikeyi attı. Öküzlükte çığır açmış resmen ya. Yüzüme gülümsememi taktım ve kaşlarımı kaldırdım. Ediz yeşil çimenlerden kalktı ve yanıma geldi. Az önce attığı pikeyi alarak yanıma oturdu. Beni yavaşça (!) kendine çekip üzerimize pikeyi örttü. "Hayır yani benden romantik olmamı istemen hata"
"Biliyorum öküz" dedim gülmemek için yanağımın içini ısırırken. Ediz beni kendine biraz daha çekti ve sıkıca sarıldı. Saçlarımda dudaklarını hissettiğimde gözlerim istemsizce kapandı. Ediz Ulaçtan romantik hareketler. Vay canına. Kafamı göğsüne iyice yasladım.
"Orası rahat bakıyorum" dedi. Güldüğünü yükselen alçalan göğsünden hissedebiliyordum. Kafamı biraz yukarı kaldırdım ve yanağına küçük bir öpücük kondurdum. "Tahmin bile edemezsin"
Beni tekrar yavaşça ki bu sefer gerçekten yavaştı göğsüne yatırdı ve saçlarımla oynamaya başladı. Saçlarımı eline doluyor bir süre sonra serbest bırakıyordu. Bu oldukça rahatlatıcıydı. Hayatımda hiç bu kadar rahat ve huzurlu hissetmemiştim. Ediz benim sığınağım gibiydi. Saçlarımdaki elini de beline yerleştirdi ve son kez saçlarıma öpücük bıraktı.
"Şimdi uyu diye fısıldadı" diye fısıldadı. Uykusuz bir gece geçirdiği ses tonundan anlaşılıyordu. Bu kaşlarımın çatılmasına neden olsa da hiçbir şey söylemedim. "Çünkü ben senin yüzünden sinirden bir dakika bile uyuyamadım.
Her ne kadar benim yüzümden uykusuz kalsada bu hoşuma gitmişti. Hayır sadist falan değilim. Sadece bana sinirli olması bile benim için bir duygu beslediğini gösterir. Sinir, öfke, nefret ve sevgi. Edizden gelecek her duygu için mutluydum.
"Iyi uykular romantik öküz" dedim gülerek. İç çekti ve hafifçe güldü. "Iyi uykular küçük kız"
Bilgisayarim acilmiyor ve telefondan yazmak gerçekten zor :(( moralimde bozuktu okullarin kapanmasina uzuluyorum halimi dusunun :DdDsdD gec kaldigi icin ozur dilerim :((((( Bolum sacma olmus olabilir gelisme bolumune gecicem artik zaten bu bolum icime sinmedi ama yenisini yazmak icin vaktim yoktu daha cok bekletmis olurdu :((
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bana Aşık Oldun.
Chick-Lit“Adın ne?” dedi elindeki sigaranın dumanını yüzüme üflerken. “Eylül” dedim kısaca. Bu konuşmayı bitirmek ve burdan defolup gitmek istiyordum. “Eylül” diye tekrar etti beni. “Ve sende Edizsin” dedim elimle dumanı sağa sola dağıtmaya çalışırken. “Umu...