"Ellerin yok mu senin?" Diye sinirle gözlerimi yatağımı işgal eden Edizin gözlerine diktim. Gülümsemesi ortaya çıktıkça ben kaşlarımı çatıyordum. Yalandan bir öksürükle gülümsemesini bastırdı. "Yaralıyım" dedi sokakta kalmış yavru köpek bakışıyla. Yaralı olma konusu ayrı bir şey zaten. Sana ne oldu diye her sorduğumda ya beni ilgilendirmediğini söylüyor ya sessiz kalıyor ya da sapıklaşıyor utanıyorum ve konu kapanıyor. "Elin sağlam hala" dedi dişlerimi göstererek yapmacık gülümsememle. Dudaklarından küçük bir kahkaha döküldü. Bu sesi telefon zil sesim olduğunu düşündüm bi an. Sonra bu hastalıklı Ediz düşüncelerim yüzünden kafamı sağa sola salladım. Elimdeki peynire batırılmış çatalı tam ağzına sokuyordum ki tabağa geri bıraktım. Kaşlarını çatan bu sefer Ediz olmuştu.
"Bana ne olduğunu anlatacaksın." Sesim otoriter çıkmıştı. Hissettiğimin aksine güçlü gibiydim. Edizin ağzı hafifçe aralanmıştı. Dudakları kibirli gülümsemesiyle büküldüğünde bana cevap vermeyeceğini anladım. Henüz. Cevabımı alacaktım ve buna hiçbir şey engel olamazdı.
"Şu an aklımdan geçenleri sana anlatmamı ister misin o kadar-"
"Çeneni kapa ve bana cevap ver! Senin için ne kadar endişelendim haberin var mı" ilk başta bağırsamda sonradan sesim ağlamaklı bir hal almıştı. Gözlerini yumdu ve bir süre öyle kaldı. Gözlerini açtığında sonunda bana cevap vereceğini anladım.
"Kavga ettim" dedi dişlerinin arasından. Gerçekten mi? Ben merdivenden düştüğünü ya da kapıya falan çarptığını sanmıştım. "Birini dövdüm aslında ama sonra beni adam toplayıp beni tek yakalayınca işler biraz değişti."
Gözyaşlarıma dur emrini verdim ve geçmeye başlayan yaralarının üzerine dokundum. Hiçbir tepki vermemesi beni rahatlatmıştı. Demekki canı yanmıyordu. Edizin benim onun canını yandığını görmemem için kendini zorlayabileceği geldi aklıma. Dudağının sağ kenarındaki yaraya küçük bir öpücük kondurdum.
"Bu kadar mı?" Dedi sırıtırken. Gülümsememe engel olamadım. Bu sefer onu gerçekten öptüm. Dudakları aralandı ve bana karşılık vermeye başladı. Elim ensesine gittiğinde geri çekildim. "Sorum hala geçerli, bu kadar mı?"
Edizin bu hallerine gülümseyip gözlerimi devirdim. Daha fazla şey merak ediyordum. Ama Edizden öğrenebileceğimi sanmıyordum. Yinede şansımı denemek istiyordum. Onu bu halde görmek zaten acı vericiydi. Bir de merak işin içine girince daha da çıkmaza giriyordum.
"Neden kavga- yani demek istediğim neden birini döndün?" Yüzü gerilse de tepki vermedi. Boynundaki damarlar belirginleşmişti. Bana söylemek istemediği belliydi. Elimi elinini üzerine koydum ve güven vermek istermişçesine sıktım. Elimi iyice elinin arasına aldığında küçük elim onun eli arasında kaybolmuştu.
"İnsanlar konuşuyorlar" dedi dişlerinin arasından. Hala bir şey anlamamıştım. Benim bakışlarımdan anlamış olacak ki gülümsedi. Bu içten bir gülümseme değildi. Gergin olmasa olabilirdi belki ama şu an gerginlik ön plandaydı. "Senin hakkında. Oldu mu? Ve o piç herif de senin hakkında konuşunca..." sesi kesilmişti. Gözlerini kapattı ve birkaç saniye sonra açtı. Rahatlamış görünüyordu. "Bugün ne yapmak istersin?"
Sorusu üzerine biraz afallamıştım. Romantik komedi bir filme gidip Edize sarılarak bir film izleyebilirdim. Bu düşünce her ne kadar hoşuma gitsede omuz silktim. Canı sıkkındı ve onu romantik olmaya zorlamam saçmaydı. Berki özledigimi fark ettim bir an. Dün okulda değildi ve onu birkaç gündür görmüyordum.
"Bowlinge gidelim mi? Hem bizimkiler de gelir?"
Bu sefer içten olduğuna inandığım bir gülümseme gönderdi bana. Eriyebilirdim.
"Gidelim güzelim"
----
"Kardeşimi çağırmak zorunda mıydık? Beni sinir etmek için dünyaya gelmiş sanki! Sen ne zaman gidiyordun?"
Ilayda Edizi kızdırdıktan sonra hep beraber gülmeye başlıyorduk. Biz gülerken Ediz mızmızlanıyordu. Ilayda Edizin yanaklarını sıkmaya başladığında kahkahalarımız artmıştı. Ediz ise kıpkırmızıydı. Gittikçe sinirleniyordu. Ediz en son bowling topunu attı ama devirdiği tek şey kemdine güveniydi ve Ilaydanın diline düştü.
"Kaydımı buraya aldırmaya çalışıyorum gitmiyorum bir yere" dedi gülerek. Hala Edizin yanaklarını sıkıyordu ve dudağını büzüyordu. Dediklerini anladığımda küçük bir çığlık attım. Ilaydayı seviyordum. Film zevklerimiz, müzik zevklerimiz, hayran olduğumuz bir çok ünlü aynıydı. Ikizim gibiydi. Biz ikiz kardeş olursak Ediz benim abim olacağına göre.. Ne saçmalıyorum ben! Edizin gözlerini pörtlemiş olduğunu gördüğümde kaşlarımı havaya kaldırdım. Nilin tepkisi de benimkimden farklı değildi. Ilayda ikimizede hafifçe sarıldıktan sonra omzuna düşen saçlarını geriye doğru attırdı. Ve elini alnına koydu. "Biliyorum beni çok seviyorsunuz biliyorum biliyorum"
Biz tekrar kahkaha atarken Ediz sinirlenmiş görünüyordu. Berk biz sustuktan sonra tekrar kahkaha atınca hepimiz ona döndük. Düzeltiyorum Ediz dışında herkes çünkü o bana bakmakla oldukça meşguldü. Berk hala gülüyordu.
"Ediz... se-seni...kıskandı" kahkalarının arasından konuştuğunda vücudumdaki tüm kanın yanaklarıma toplandığını hissettim. Ediz hala sinirli bir şekilde bana bakıyordu.
"Sana aşık oluyorum dediğimde böyle tepki vermedin!" Diye dişlerinin arasından tısladı. Berkin oha dediğini duyar gibiydim ama Edize odaklanmıştım. Tıslamasından yılan olabileceğini düşündüm. Belki kurtadam değildi ama yılanadam olabilirdi? Olamaz mı? Hiç mi? Peki tamam. "Ben şey ımm" kelimeler bir araya gelemiyordu. Ilayda kurtarıcım olarak Edizle aramıza girdi.
"Eylüle aşık mısın! Aman tanrım! Tweet atmam lazım! Hatta sizin fotoğrafınızı çekip instagrama atmalıyım!" Edizin homurdanmasıyla yüzümdeki aptal gülümsemeye engel olamadım. Tamam beni kıskanması hoş bir şey ama bu kıskançlıklar çok komik.
Ve Ediz o sözcükleri bana söylediğinde içimden halay çekiyordum. Hatta o kadar çok halay çektim ki flash tvde halaybaşı olabilme potansiyelim vardı. Küçük bir kahkaha attığımda herkes bana döndü. İçimden espri yapıyorsun da neden içinden gülmüyorsun! Gerizekalıyım tamam kabul napalım yani Allah da beni yaratmış. Uzaylı da olabilirdim. İnsan bi düşünür beni böyle kabul eder. Nil yeni bir bowling topu almak için kalktığında Ediz de kalktı. Ama çıkışa doğru gidiyordu. Hızlıca kalktım ve Edizi kolundan tutup durdurdum. Durdurmaya çalıştım. Denedim. Durmadı! Dişlerimi koluna geçirdiğim de sonunda bana bakabildi.
"Yenmiyor o obur olduğunu biliyordum ama bu kadar da olmaz" dediklerine yüzümü buruşturdum. Edizin espri yaptığı yerde adeta bir Cem Yılmazdım. "Biliyoruz heralde hem sen nereye gidiyorsun?"
"Bara giderim büyük ihtimalle" dedi. Gidişin olsun dönüşün olmasın. Ya da dönüşün olsun gidişin olmasın. En iyisi ben öleyim ya. Valla. "Bana görüşürüz öpücüğü vermeden mi?"
"Burda bana bağırman ya da kovman gerekmiyor muydu?" Dedi alayla ama şaşkınlığını gizleyemiyordu. Tabi demem gerekiyor. Ama zeki görl olup seni şaşırtmak daha zevkli. O bana hala şaşırmadım bakışlarını atarken parmak ucumda yükseldim ve dudaklarına masum bir öpücük kondurdum. "Sana karışmıyorum seninde bana karışmadığın gibi" dedim ve göz kırptım. Amacım ne benim? Biri beni öldürmeli artık! Gülümsememi gözler önüne serdim ve arkamı döndüm.
"Siktir! Tamam gitmiyorum bi yere!" Diyerek beni kolumdan tutup kendine çekti. Gülümsemem çoğalırken Ediz sadece sinirli görünüyordu.
"Haberler doğruymuş Ediz Ulaç bir kıza kapılmış" yanımıza dövmeli ve serseri tipli biri gelince tırsmadım değil. Tamam altıma edeceğim komik değil. Dövmeli, giyim ve kaba ses tonunun aksine elimi tuttu ve yavaşça öptü. "Ben Batı. Batı Ulaç"
Selaamm :D gece gece yeni bi bölüm geldii :D İstek üzerine bi adet daha Ulaç geldi :D ismini düşünmeden seçtim aslında asdfh Batı... güzel gibi :D okuyan, yorum yapan ve oy veren tum okuyucularima tesekkur ederimm eski bolumlerdeki yorumlara cevap veremiyorum bazen ozur dilerimm hepsine cevap vermeye calisiyorum :D cok cok optuumm :***
-S.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bana Aşık Oldun.
ChickLit“Adın ne?” dedi elindeki sigaranın dumanını yüzüme üflerken. “Eylül” dedim kısaca. Bu konuşmayı bitirmek ve burdan defolup gitmek istiyordum. “Eylül” diye tekrar etti beni. “Ve sende Edizsin” dedim elimle dumanı sağa sola dağıtmaya çalışırken. “Umu...