Filmi başlatıp izlemeye başladım, bu tür filmleri izleyen kızlar genelde ağlıyordu, bende tık yoktu, "nesine ağlıyorsunuz arkadaş!" demeden gözümden yaş gelmeye başlamıştı, bu iş gerçekten fazla olmaya başlamıştı, bu ağlamakta neyin nesi böyle?
Yaklaşık yarım saat geçmişti, ve tamı tamına 1 kutu peçeteyi bitirmiş sayılırdım. Tam bi peçete almaya yönelecektim ki kapıdan gelen kilit sesi beni duraksatmıştı. İrem bu saatte gelmezdi, eh Poyraz da gelemezdi, sonuçta İrem evde yoktu, şaşkınlıkla kapıya gözlerimi dikmiştim, daha doğrusu korkuyla. Bu saatte bu da kimdi böyle?***
Elime geçirdiğim vazoyla gözlerimi kapıya dikmiştim. Kapı açıldığında bi an duraksadım, bunun burada ne işi vardı be?
İremin Hollanda'da yaşayan kuzeni Afra gelmişti. Bu kıza her ikimizde sinir oluyorduk, çok kendini beğenmiş, ne yaptığını bilmeyen, kıskanç, gerizekalı bir kızdı.
"Merhaba Doğa", diyerek samimiyetsizce gülümsedi.
Merhaba Afra, senin burada ne işin var?", diyerek direk lafı kondurdum, herkes yerini yurdunu bilmeli, ne o öyle çat kapı girmeler?
"Neden hiç sevinmemişe benziyorsun Doğa? Hem benim canım kuzenim nerde?"
"Yok canım ya ne sevinmemesi ahahaha, İrem gelir ya birazdan, nerden esti böyle Türkiye'ye gelmek?"
"1Ay izin aldım da, iyi değerlendireyim dedim! O yüzden de kendimi burda buldum! Güzel düşünmemiş miyim sence de?"
"Çok iyi düşünmüşsün de keşke haber verseydin canım ya" diyerek istemsizce tebessüm ettim, sinir oluyordum işte sinir sinir şey!
"Süpriz yapayım dedim! Neyse ben bir duş alayım sonra konuşuruz bolbol tatlım"
"Hıhı yeterince zamanımız var zaten maalesef"
"Efendim canım? Bişey mi dedin? "
"Yok canım sen git duşunu al", diyerek onu duşa yolladım, elime direk telefonu aldığım gibi İremi aradım. Açmıyordu.
Oturup Afranın 1 saat süren duşunu beklerken bu sefer kapı çaldı. Kalkıp kapıyı bu sefer ne olacaksa olsun diyerek açtım. Karşımda Doruk vardı, kapıyı tekrar kapatmaya yöneldim, ama elini kapıya tutup kapatmamı engelledi.
"Ne istiyorsun Doruk?"
"Konuşmak."
"Konuşacak birşeyimiz kalmadı bizim, olsa bil ben konuşmak istemiyorum."
"Beni dinleyeceksin Doğa, ondan sonra istediğin gibi yargıla, umrumda değil, ama önce dinleyeceksin!"
"Mecbur değili-" derken içeriye havluya sarılmış halde olan Afra girdi, Doruğun gözleri Afra'ya kaydı, tabi Afra'nın bakışları da ona. Sinir küpüne dönmüştüm, Allahım bu bir kabus mu?
"Merhabaa ben Afra", diyerek iğrenç bi şekilde gülmeye başladı, bu kızdan nefret ediyordum.
"Merhaba", dedi Doruk ve gözlerini tekrar bana çevirdi, sanki Afra'yı hiç umursamıyormuş gibi bi hale büründü, açıkcası hoşuma gitmişti.
Afranın gözleri hala Doruğun üzerindeydi;"İçeri girsene tanışırız, hem bu arada adını hala bilmiyorum?"
"Doruk", dedi umursamaz bi tavırla, gözlerini bana çevirdi, girebilir miyim anlamında, gözleriyle izin istiyormuş gibi bana bakmaya başladı. Elimle 5dakika işaret ettim, oda tamam şeklinde kafasını sallayıp, tebessüm etti.
"Otursana, ben üzerimi değişip geliyorum" dedi Afra, lan çocuk sanki sana geldi, derdin ne kızım senin?
Ben tekli koltuklardan birisine geçtim, Doruk 2li olana geçip, benimle olan biteni konuşmak istediğini söyleyecekti ki, içeriye Afra girdi. Bi yandan konuşmaya başlarken bi yandan da Doruğun yanına oturmaya yöneldi. Kızdığımı belli etmemeye çalışsam da Doruk farketmiş olacak ki sırıtıyordu. Sanki onu kıskanıyoruz arkadaş! Beni sinir eden şey kız, yoksa otursun konuşsun yani banane.
Oturup hiç bişey yokmuş gibi Doruk'la konuşmaya başladılar, hadi kızı anlarım gerizekalı da, Doruk sana ne oluyor ya? Artık dayanamayıp ayağa kalktım, "Size iyi akşamlar."
Doruk'ta bi anda benimle ayağa kalkarak, "Nereye gidiyorsun ya?", dedi.
"Arkadaşımla buluşucam, ben sizi bölmeyeyim devam edin", diyerek sırıttım onu sinir edercesine.
"Kimmiş-" diye soracakken, "Tanımazsın ya, zaten yeni tanıştık, neyse geç kalıyorum!"diyerek odama girdim.
Hemen o gece tanıştığım, beni kurtaran çocuğa mesaj attım, buluşabilir miyiz diye. Oda sorun olmadığını, buluşabileceğimizi söyledi. Hemen üzerimi (mutlimedia'ya bakın!) giyindim, saçlarımı ilk kez açık bırakıyordum. Saçlarım belime kadar geliyordu, aslında çok hoş saçlarım vardı, ama açık bırakıp gösteriş yapmayı sevmiyordum, aslında kendim de sevdiğim tek şey, saçlarımdı. Biraz da makyaj yaptım, tabi ki abartmadım, çünkü Doğa'nın şartları bunu gerektirir!
En son kendimi aynada 1-2sn süzüp, odadan çıktım. Doruğun gözleri bana çevrildi, beni süzerken yüzü halden hale giriyordu, sanki gelinlikle çıkıyordum karşısına, altı üstü biraz makyaj yaptım ne vardı bunda yani?
"Ss-en kimle gidiyorum demiştin?"
"Arkadaşımla, neyse size iyi eğlenceler!" diyerek evden attım kendimi, altta bekleyen Onur'a kaş göz işareti yapacaktım, hadi hemen gidelim diye, o sıra da onun da beni süzdüğünü farkettim, ne yani gerçekten sende mi? Sanki eskiden erkekmişim de, kız oluşumu yeni farketmişler. Ha bu arada Onur'un adını nerden biliyorsun diyeceksiniz, bu sefer 6. hissimden dolayı değil merak etmeyin, o gece arkadaşı ona öyle seslenmişti, ordan biliyorum.
"Nereye gidiyoruz?" diye sordu.
"Sadece kafamı dinlemek istiyorum, sessiz sakin bi yere gitsek, olmaz mı?"
"O yüzden mi böyle giyindin, saçlar, makyaj falan?"
"O uzun mesele", diyerek gülümsedim.
"Kokoreç sever misin?"
Bi an ona döndüm ve 1-2 saniye durakaldım.
"BAYILIRIM" diye bağırınca yüzü gülmeye başladı.
"Bana bi an ne kokoreçi, ben kokoreç yiyecek kıza mı benziyorum diyen zengin kızlar gibi bağıracaksın sandım."
"Sence bakınca öyle bi kıza mı benziyorum?"
"Dur bi bakayım, kesinlikle hayır."
Biraz yürüdükten sonra sahil kenarına gelmiştik, dalgaların kayaya çarpışı, araba kornalarının olmadığı bi yerdi, kötü yanı fazla ıssız olmasıydı, burda bağırsan duyulmazdı.
"Hadi gel şu yukarda bi kokoreççi olması lazım" dedi, bende onu takip ettim.
Kokoreç alıp, sahilde bi kayanın üzerine oturup yemeye başladık. Gitar sesleri gelmeye başlamıştı, merak edip o yöne doğru yürümeye başladık. Bi grup ateş yakmış, gitar çalıp söylüyorlardı.
Onur bana döndü ve oturalım mı diye işaret etti gözleriyle, bende kafamı salladım olur anlamında.
Onur gitar çalanlara gidip bizim de katılıp katılamayacağımızı sordu. Onlarda tabii ki diyerek onay verdi. Bi yastığın üzerine Onur'la beraber oturduk. Gitar çalan çocuk, yıldızların altında çalmaya başladı, yanındaki kız Onur'a kaş göz işareti yaptı. 2-3 saniye sonra Onur'un sesi yankılandı, Onur bildiğimiz şarkı söylüyordu.
Şarkıyı bana bakıp söylüyordu, arada gözlerini kaçırıyordu tabii. Onun bu kadar güzel sesi olabileceği aklımın ucundan geçmezdi ama sesi harbiden çok güzeldi. Şarkı bittiğinde ona döndüm,
"Sen ciddi misin ya? " dedim.
"Bakma bana öyle, söylediğime pişman etme beni", diyerek gülümsedi.
"Ama sesin çok güzel."
"Abartılacak kadar değil Doğa abartma lütfen."
Gitar çalan çocuk bana döndü, sende söylemek ister misin anlamında, kafamı direk sağa sola salladım. Sesim berbattı.
Neyse diyip onlar devam ettiler, saat 11i geçiyordu, uykum da gelmeye başlamıştı. 5-10 dakika sonra uyanırım diyerek başımı Onur'un omzuna yasladım.
Evet uyumuştum, ama 5-10dakika değil.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAZ OKULU BELASI. #Wattys2018
Romance"Bu yaz bi farklı geçecek sanırım, ha sence de öyle değil mi?" Diyerek pis pis sırıttı. "Yo geçen yazda uyuyodum, bu yaz da uyuycam" dedim, çünkü Doğa olmak bunu gerektirir. İki farklı dünyadan, iki farklı insan, iki farklı kalp. ...