20. olduğunu düşündüğüm mağazadan da çıkarken elleri poşetlerle dolmuştu. Nasıl taşıdıkları konusu hala aklımı kurcalarken artık ayaklarım ağlamaya başlamıştı.
"Bir yerlerde oturup dinlensek mi artık?" Kızlar kafalarını sallarken Gaby'de bize ayak uydurmuştu. Alışveriş merkezinin yemek katına geçerken sesli bir nefes verdim. Gerçekten yorulmuştum. Masalardan birisine geçerken garson gelerek siparişlerimizi almıştı.
"Ee Madison, görüşmeyeli neler yaptın?" Kaşlarımı çatarak tabağıma bakmaya devam ettim.
"Çalıştım, bir ev satın aldım. Eskiden arkadaşımla yaşıyordum fakat şu an farklı bir ülkede. Ben de şu anda sevgilimle yaşıyorum." Sanırım onlara verdiğim en uzun ve düzgün cümle buydu. Terslememiştim ya da laf sokmamıştım. Olivia gülümserken Amber da ona katılmıştı.
"Peki...Siz ne yaptınız?" Bu konuşmayı yapmak, tuhaf hissettiriyordu işte. Bir evin içinde birbirimize yabancı büyümüştük ve şimdi her şeyin normal olmasını bekleyemezlerdi.
"Şey, ben üniversite ikinci sınıfım." Kafamı ağır bir şekilde salladım.
"Ben de bu sene üniversite son sınıfım." Yarım şekilde gülümsedim ve tabağımdakiyle oynadım. Bir lokma alıp ağzıma atarken telefonumun sesi yankılandı. Ekranda Zayn'in ismi belirince gülümsedim ve izin alarak masadan kalktım.
"Selaam." Sağa sola sallarırken konuşmuştum.
"Selamm. Nasılmış bakalım benim güzelim?" Kıkırdadım be suratımdaki gülümsemeyi genişleten sese iç çektim.
"Katil olmadım. Şey, söylemesi tuhaf ama, sanırım iyi anlaşıyoruz?" Kıkırtısı melodi gibi kulaklarıma dolarken volta atıyordum.
"Aferin benim sevgilime. Hapisaneye girersen ne yaparım sonra? Hem onlarla iyi anlaşman kötü bir şey değil sevgilim." Görmediğini bilsem de kafa salladım ve birkaç onaylayan mırıltı da kafama eşlik etti.
"Neyse boş ver onu. Sen ne yaptın?" Derin nefes veriş sesi kulaklarıma dolarken yorgunluğunu burdan bile hissetmiştim. Dudaklarımı büzerken sıkıldığını belli eden bir ses tonuyla konuştu.
"Dosyalar, dosyalar ve dosyalar. O kadar sıkıldım ki... Bir an önce eve gelip dinlenmek istiyorum. Ve seni özledim." Ağzımdan bir 'aawee' çıkarken onun kıkırtısını duydum.
"Ben de seni özledim." Tekrardan nefes sesini duyarken arkadan seslenilmesiyle konuştu.
"Üzgünüm sevgilim kapatmam gerekiyor. Seni seviyorum." Mırıldandıktan sonra hızlıca konuştum.
"Ben de seni seviyorum, film sözünü unutma, eğer sekreterine iş atarsan kafanı kırarım, görüşürüz." Kahkaha sesi kulaklarımı doldururken gülümsemiş ve 'görüşürüz' dedikten sonra telefonu kapatmıştık. Masaya geri dönerken suratımda salak bir gülümseme vardı. Masadaki yerime geri dönünce kızların gülerek bana baktığını gördüm.
"Ne?" Hafif güler şekilde sorarken çatalım ve bıçağımı elime almıştım. Gaby masada yoktu ve büyük ihtimalle tuvalete gitmişti.
"Yaa, çok sevimlisiniz." Amber hülyalı hülyalı söyleyince gülümsedim.
"Teşekkür ederim." Bu sefer Olivia söze girerken bakışlarım onu bulmuştu.
"Ya Madison abla." Abla demesine gülerken devam etmesini bekledim. Utana sıkıla tabağındakiyle oynarken konuştu.
"Şey umarım Zayn abiye sulanmamıza kızmamışsındır. Bi aramızda hep birbirimizin sevgililerini deneriz. İlk defa senin sevgilinle tanışıyoruz bir anlığına yapalım dedik. Umarım kızmamışsındır." Gözlerim hafifçe sulanırken kafamı iki yana salladım ve gülümsedim. Onların bir suçu yoktu. Onlar küçüktüler ve hala daha küçükler. Babam yüzünden onları suçlayamazdım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DADDY || ZM
FanfictionDiğer kızlar gibi olmadığım kesindi. Lanet olsun, cehennemde yanacaktım. || +18 ve küfür içerebilir.