"TANRIM NE DEMEK ARTIK ONUNLAYIM!" kulağımı ovuştururken gözlerimi devirdim."Fazla mı tuhaf?" çığlık atarak oturduğu yerde yuvarlandı.
"O tanrı gibiydi." kaşlarımı çatarak ona baktım ve bacağına sert bir şaplak attım.
"Düzgün konuş." gözlerini devirdi ve telefonunu eline alarak mesajları açtı.
"Anthony, bu gece çıkalım mı diyor?" kafamı yana eğdim. Emin değildim. Ve şey, ona sormalı mıydım?"Emin değilim." gözlerini devirdi. Ve oturduğu yerde dikeldi. Bana gerçekten sıkılmış bir ifadeyle bakıyordu.
"İlk geceden sevgilim var triplerine mi gireceksin. Eğlenceni hemen kaybetme. Bir mesaj atıverirsin olur biter."
"Ondan dolayı değil. Sadece. Anthony ile aynı ortamda olmaktan rahatsızım. Bana nasıl baktığını gördün." haklısın dercesine kafasını salladı.
"Onları ararım." kafamı sallayıp kafamı koktuktan aşağıya sarkıttım.
"Hoparlöre al" fısıldayarak onu uyarınca kafasını sallayarak onayladı ve hoperlöre aldı.
"Hey, Fiona. Geliyorsunuz değil mi?" gözlerimi devirdim ve ağzımı eğerek taklidini yaptım. Fiona gülmemek için kendisini zorlarken konuşmaya çalıştı
"Um, şey. Aslında maalesef. Madison kendisini yorgun hissediyor." karşıdan düşünürmüş gibi sesler gelince heyecanla bekledim.
"O zaman biz gelelim." sinirden neredeyse çığlık atmak üzereydim. Yorgunsam, evde de yorgunum. Fiona bir şey söyleyemeyerek geçirtirdi ve telefonu kapattı. Zaten dikeldiğim koltukta ayağa kalkarak onun üzetine atladım ve boğuşmaya başladık. Biz yerde boğuşmaya devam ederken çalan telefonumun sesiyle durarak aynı anda telefona baktık. Bir panikle kalkarak telefona koştum. Zayn'in aradığını görünce her ne kadar nefesimi düzene sokmaya çalışsam da başarılı olamayarak telefonu açmaya karar verdim.
"Efendim." nefes nefese konuşuyordum ve anlamaması için dua etmeye başlamıştım.
"Madison, neden nefes nefesesin sen." neredeyse hırlayarak konuşunca gözlerimi kırpıştırdım.
"Wow, sakin ol. Sadece Fiona'yla biraz boğuştuk." birkaç saniye sessiz kalırken takım elbisesinin altında gerilen kollarını düşününce dudağımı ısırdım ve bekledim.
"Tamam, bu gece dışarı çıkmıyorsun değil mi?" gözlerimi devirdim. Kontrol manyağının tekiydi.
"Hayır, ama arkadaşlarım gelecek."
"Oh, tamam." onu çağırmamama bozulduğunu düşünerek yüzümü buruşturdum ve koca çenemi açarak onu da davet ettim
"Hey baksana, sen de gelmek ister misin? Biramız var!" son cümleyi söylerken neşeyle konuşmuştum ve karşıdan o mükemmel kırırtısını duymuştum.
"Söz veriyorum, eğer işim erken biterse uğrayacağım." kıkırdadım
"Tamam, bekliyorum." telefonu kapatarak arkama dönünce Fiona'nın çığlık atmaya hazır ifadesini gördüm. Çığlığını bırakırken kulaklarımı tıkadım. Elimle ağzını kapatmaya çalışırken susmasını söylüyordum. Kapının çalmasıyla susarak kapıya doğru ilerledi. O kapıya giderken ben de panikle koltuğa uzanarak üzerime bir pike aldım ve rolüme büründüm. Anthony içeriye girerken çaktırmadan gözlerimi devirdim.
"Madison, iyi misin?" zorlukla gülümsedim
"Evet iyiyim. Sadece sesi kaldıracak kafam yoktu." kafasını salladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DADDY || ZM
FanfictionDiğer kızlar gibi olmadığım kesindi. Lanet olsun, cehennemde yanacaktım. || +18 ve küfür içerebilir.