4.Bölüm • Ortaya Çıkan Gerçekler •

347 15 3
                                    

Medyadaki Alice. :)

Tamam bunu söyleyeceğim. Yapmak istemiyorum ama söyleyeceğim.

Bugün lokantaya erken gittim. Aslında bu saatlerde pek kalabalık olmaz ama bugün çok kalabalıktı. Lokantaya girer girmez biri elime önlük tutuşturdu ve 'Bugün hızlı olmalıyız. Çok yoğun bir gün.' deyip gitti. Bu patrondu.

Önlüğü taktım ve işe koyuldum. Bir sipariş gidiyor hiç durmadan diğer masadan siparis geliyor.

Saat ilerledikçe insanlar da azalıyordu. Son olarak belirli kişiler kaldı lokantada. Bu belirli kişiler her gün lokanta kapanana kadar burada dururlar. Hatta onlarla birlikte lokantayı kapatıp çıkarım.

Zaten hepsi birbirine benziyor. Hepsi aynı.  Tek yaptıkları iş geç saatlere kadar içmek.  Hepsinin çocuğu var karısı var. Ama hiç onları düşünmüyorlar. Özellikle biri aldığı bütün parayı buraya verip gidiyor. Eğer benim de babam bu adamlar gibi olacaktıysa hiç olmaması daha iyi.

Son iş olarak mutfağı temizlemek kaldı. Mutfağa girdiğimde James işe başlamıştı. Evet artık söylemenin zamanı geldi.

Yanına gittim. 'Nasıl gidiyor James ? Hiç konuşmadık bugün.' diye başladım söze.

'Her zamanki gibi Devonne. Evet bugün çok yoğundu.' dedi kısaca.

Tamam artık söyleyeceğim. 'James hiç biriyle çıkmayı düşünmüyor musun ?' diye sordum bulaşıkları yıkarken.

Biraz sustu. 'Neden böyle bir şey sorduğunu anlayamadım. ' dedi kısık sesle.

'Yanlış anlama sadece meraktan soruyorum.' dedim. Yalandı bu tabii ki.

'Hayır düşünmedim.' dedi.

Uzun süre aramızda sessizlik oldu. En sonunda konuşmaya başladı. Ama konuşurken hiç bana bakmadı.

'Aslında bir kaç sene önce biri vardı. Evet onu seviyordum. Her şeyden çok seviyorum. Bir gün birlikte dışarı çıktık. Arabayla gidiyorduk. Arabayı ben kullanıyordum. Bir an icin ne olduğunu anlayamadım ve başıma bir ağrı saplandı. O an için hiç bir şey göremedim. Bana dikkatli ol, kendine gel diye sesleniyordu ama çok az geliyordu sesi bana. Bir süre sonra başımı kaldırdım. O sırada karşıdan bir kamyon üstümüze doğru geliyordu. Ne yapacağımı bilemedim. Donup kalmıştım sanki. Sadece bize doğru yaklaşan kamyona bakıyordum. Ve ne olduysa o zaman oldu işte. Benim yüzümden öldü. Onu ben öldürdüm..' dedi ve son cümlesini bana bakarak daha yüksek sesle söyledi.

Şaşırmıştım. Neden böyle sessiz bir insan olduğunu şimdi anlıyorum. Kimseyle konuşmazdı. Sadece söylenen işleri yapar, parasını alıp giderdi.

'Kendini suçlama. Bu senin hatan değil.' dedim. Ona bakmıyordum.

Şimdi Welma ' yı nasıl söyleyebilirim ki ? Acelesi yok bu durumun. Daha sonra da söyleyebilirdim.

Mutfaktan çıktığımızda lokantada kimse kalmamıştı. James ile birlikte dışarı çıktık. Hiç konuşmadan evime doğru yürümeye başladım. Onun arabası vardı. Arkamdan seslendi.

'Gel seni evine bırakayım.'

Bir şey demeden ona doğru döndüm. 'Gerek yok teşekkür ederim.' dedim gülümseyerek.

Yağmur yağmaya başladı. Çok şiddetli bir şekilde yağıyordu.

'Yağmur yağmaya başladı. Hadi gel bırakayım.'  dedi tekrar.

Mecburen kabul ettim ve arabasına bindim. Evimin Nerede olduğunu biliyordu. Arabada giderken hiç konuşmadık. Evin önüne geldiğimizde arabayı durdurdu ve bana baktı.

'İşte geldik.' dedi gülümseyerek.

'Teşekkür ederim.' dedim ve arabadan inip eve doğru yürümeye başladım.

KUMARBAZIN KIZIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin