6 - Otopark

76.9K 2.5K 226
                                    

Bir romanın ilk cümlesi gibidir hayat. Dünya'ya gözlerini nasıl açarsan öyle yazarsın sayfalarını. Sayfalara dökülen yorgun mürekkep gibi, doğduğun anda üzerinden akan kan misali saf ve acı..

İlk sayfasının imzasını doğduğunda atarsın, diğerlerini ilk kez gülümsediğinde sen ilk kez konuştuğunda açılır sayfalar. Hep ilkler devam eder diğer yapraklarda. Sen yazamazsın belki ama kader yeter seni kitap yapmaya.

Oysa şimdi hangi tozlu raflarda kaçıncı kitabın gizli satırlarında mürekkep döküyorum kim bilir...
Yazıyorum acılarımı kırmızı kalemle yazıyorum, sevinçlerimi çember içine alıyorum. Çığlıklarımın altını çiziyorum; sussunlar diye. Her bir cümlede yeniden hayat buluyorum.

Dipsiz kuytu köşelerde saklanıyor harfler peşinden gidiyorum. Dokunuyorum avucumun içinde yaşam, sonra sıra sıra dizip paragraf oluşturuyorum.

Yazdıkça artıyor, artıkça katlanıyor sayfalar büyüyorum ve sonra duruyorum ..

Sabah bunları düşünerek uyandım. Hizmetçilerden yeni okul üniformalarımı getirtmelerini rica ettikten sonra banyoya girip ılık bir duş aldım. Duştan sonra saçlarımı kurutup hafif dalgalı yaptım okul elbiselerimi giyinip makyaj masasına geçip hafif şeftali tonunda rujumla dudaklarımı renklendirdim, aynanın karşısına geçtim iste şimdi okula gidebilirdim hehehehe deyip hafif sırıttım.

Arabama atlayıp okulun yolunu tuttum. Otopark alanına geldiğimde bütün alanların dolu olduğunu gördüm.

Kahretsin! Şimdi ne yapacağım deyip etrafa tekrar göz gezdirdiğimde bir boş yerin olduğunu gördüm. Hemen park alanın boş olacağı sevinci ile arabamla oraya doğru yol aldım.

Park alanına vardığımda arabamı sola kırpıp tam park edecektim ki siyah BMV araba benden önce davranıp park yerimi aldı ve arabasını park etti. "Bu ne küstahlık ya" deyip sinirle arabadan indim. Arabasının camları siyah olduğu için bu kendini bilmez ukalanın kim olduğu pek anlaşılmıyordu.

Elimle arabanın camına vurarak, bu hadsize haddini bildirmek istiyordum. İki kolumu göğsümde kavuşturup, ayağımla yerde ritim tutup arabanın sahibinin arabadan inmesini bekledim.

Arabanın kapısının açılması ile küçük bir şok yaşadım. Bu Ateş'ten başka kimse değildi. Karamel saçları dağınık yine ve alnına doğru düşmüştü. Onun karamel saçları açık tenine çok ama çok yakışıyordu. Kaşları gür ve şekilliydi elmacık kemiklerinde yeni yeni sakaların çıkmaya başladığı yüzüne ayrı bir hava katıyordu. İnsanı rahatlatan ve heyecanlandıran bir tipi vardı. Her zaman ki gibi siyahlar içindeydi. Ellerini saçlarından gezdirerek saçlarının bir kaç asi tutamını geriye doğru savurdu, etrafta bir göz gezdirdikten sonra mavimsi gözleri gözlerimi buldu. Bakışları acı bir çikolata gibi yoğunken sadece dudaklarını kıpırdatarak, " bir sorun mu var ?" Dedi alaycı bir ses tonuyla.

Nefesi soluk boruma kaçarken, kalbimde cereyan eden yangın uçuşan küllerini bırakacak yada yeni yangınlara sebebiyet verecekti.
Adama bak ya bir de bir sorun mu var diyordu. En büyük sorun sensin be aptal ego yığını.

Dudaklarım aralandı ama derin bir nefes vermekten öteye gidemedim. Kaşlarını çatarak keskin bakışlarını benden ayırdı gözlerinin koyulaştığını fark ederken çok kibirli bir şekilde iki kolunu göğsüne birleştirerek arabasına yaslandı.

İlk defa bir erkeğin gözleri bu kadar güzel ve ürperticiydi. Kavisli kaşlarının hemen altındaki siyah ve gür kirpikleri güneş ışınlarının etkisiyle elmacık kemiklerine düşüyordu.

Burnumdan solurken, söyledikleri karşısında gözlerimi devirdim ve kafamı hafif kaldırıp ona baktım. Hala olduğu yerde durmuş beni izliyordu. Ah birde sorun mu var demiyor muydu çıldıracağım ya.
Şuan o kadar sinirliydim ki küplere binmek deyiminin karşılığı gibiydim.

ACIMASIZ  [ TAMAMLANDI ]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin