Media : Zakum - ikimizde yorgunuz
Göz kapaklarımdaki ağrıyı umursamayarak gözlerimi zorlukla da olsa açmayı başardığımda zifiri bir karanlık kucakladı beni.
Karanlık...
Her yer karanlıktı.
Ve ben hiç bir şeyden korkmadığım kadar karanlıktan korkuyordum.
Bedenime endişe kelimesi yavaş yavaş ruhuma göndermeye başlamıştı. Ruhum ise bu kelimeyi gözyaşları eşliğinde izliyordu.
Saç diplerimden ayak parmaklarıma kadar korkuyor ve korktuğum için de titriyordum. Karanlıktan hiç mi hiç hoşlanmıyordum. Duraklarım benden hareketsiz olumsuz duyguları belli eder şekilde büzülmüş, harelerim acıyla parlıyordu.
Hemen uzandığım yerden korkuyla kalkarak bu karanlıktan kurtulmayı amaçladım. Ancak ayağa kalkmam ile ayağımın sert bir darbe eşliğinde neresi olduğunu bilmediğim bir yerle buluştuğunda saniyeler içinde yere düştüm. Dudaklarımdan acı dolu bir inilti yükseldi. Sanki tökezleyerek bir enkazın altına itilmiş gibi hissediyordum. Tam da şu anda, bu hisler beni yakıyordu. Zihnimi dün geceye aldığımda olanlar film şeridi gibi canlandı göz kapaklarımın hemen önünde, en son Ateş gelmiş beni kurtarmıştı sonra ise onun kolları arasında yığılıp kalmıştım. Ve beni buraya sanırım o getirmişti.
"Hazan?" Diye bir ses işitiğimde kulaklarım duyduğum şey karşısında şiddetle sarsılıyor, hiç durmaksızın çınlandıkça çınlıyordu.
Bu Ateş'in sesiydi. Sevdiğim ses tam da bu sesti. Bu sesi duyduğum zaman kendimi hiç olmadığım kadar güvende hissediyordum. Bir insan bir kişinin sesiyle huzur bulabiliyor muydu? Ben buluyordum işte. Onun sesine büyüleniyor, nefesinde can buluyordum.
Birkaç saniyenin ardından Ateş ışığı açmış ve yanıma hızla gelmip yanımda diz çökmüş ve endişeli gözlerle bana bakıyordu.
"Ne oldu?" Diye sordu telaşla. "Iyi misin?" Yüzümde gezinen yumuşak dokunuşlar hissi gezindi ruhumda. Gözlerim kapalı olduğu halde yanıyordu.
Sorusuna karşılık başımı salayıp, "iyiyim" diye mırıldandım. "Sadece karanlıkta birşey görünmüyordu ayağımı masaya vurdum." Ayağımı vurduğum masayı elimle göstererek.
"Kahretsin" diye kükredi aniden. "Geceler boyunca evinin bütün ışıklarının yanmasının sebebi korku olduğunu Anlamalıydım" diye devam etti nefesim gırtlağıma takıldı ve genzim yandı. "Karanlıktan korktuğunu bilmeli ve ışığı kapatmamalıydım."
Ateş konuşmaya devam ederken ben hala geceleri evimin bütün ışıklarının açık olduğunu nereden bildiği kısmında takılı kalmıştım.
"Canın acıyor mu?" Sesinde acının birnir türlü şekli bulunmaktaydı. Bana acıyor muydu, beni benimsiyor muydu, beni önemsediği için mi böyle bakıyordu hiçbir şey, hiçbir şey bilmiyordum.
Canımdan çok buram acıyor dedim elimi kalbimin üstüne koyarak. "Kalbim acıyor, ruhum acıyor" hüzünle karışık ses tonuyla konuşmuştum. Hüzün, hayal kırıklığı ve acı hepsi şu anda bende mevcuttu.
Ateş ayağa kalkarak yatağın baş ucundaki çekmeceleri karıştırmaya başlarken konuşmaya devam ettim.
"Beni kaçıran kişiler," diye mîmırıldandım hüzünle. Gözlerim dolmaya başlamıştı bile. "Ailemi öldüren kişilermiş" sözcüklerimin her bir kelimesinde çaresizlik damlıyor, ses tonum bile yaşananların acizliğini açıklığa kavuşturuyordu. "Ailemi öldürüp sonra da kaza süsü vermişler." Sanki dünyadan soyutlanmış gibi, yaşadığımı hiseetmiyordum. Vardım ama yoktum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ACIMASIZ [ TAMAMLANDI ]
Ficção AdolescenteBir adam, beni yangına çevirmişti. Bir adam, benliğimi bozmuştu tereddütsüz. Ve bir adam benim cennetimin ateşi olmaya ant içmişti ansızın... O adam acımasızdı. Acımasızlığın zirvesini yaşıyordu. O adam, karanlığın elli tonunda nefes alıyordu, acıy...