Bölüm 7
Okul arazisindeki ormana girdiğimde kara kara düşünmekten başka bir şey gelmiyordu aklıma. Sırtımdaki çantam, kollarım hatta bütün bedenim ağır gelmeye başlamıştı. Bir ay içinde bu kadar şeyin olmasını hiç beklemiyordum. Kim düşünebilirdi ki? Babamın saati çocuğun eline nasıl geçmişti, aklım ermiyordu. Daha önemlisi ise nasıl onu geri alacaktım? Evdeki birkaç parça eşyamı satıp, çocuğa para teklif edebilirdim. Tabi kabul ederse... Eski olmasına rağmen çok hoş bir saatti ve bunu herkes fark edebilirdi. Büyük bir meblağ isteyeceğine emindim.
Yaprakları dökülmüş, dalları kurumaya yüz tutmuş bir çınar ağacının altına oturdum. Düşünmeye ihtiyacım vardı. Okul çıkışı çocuğu bulup teklifimi yapmam gerekiyordu, kararlıydım. Ama ilk önce nerden bulduğunu soracaktım. Tabi ki saatin eskiden benim olduğunu ve bana vermesi gerektiğini söylesem vermeyecekti. Yüzünden okunuyordu, kurnaz olduğu. Belki Mia onunla konuşabilirdi...
Ah! Bu kadar çaresiz olamazsın! Dedim içimden. Birinden yardım beklemenin anlamı neydi? Kendi işimi kendim halledebilirdim. Kafamı yerden kaldırmamla önümde asılı duran siyah baykuşu görmem bir oldu. Bir anda gördüğüm için irkilmiştim. Refleks olarak kafamı geriye çektiğimde acıyla inledim. Arkamdaki ağacı unutmuştum bile...
-Lanet olası, aptal kuş! Diye küfür savurdum, bir elimle başımı ovuyordum. Kuş bağırmamdan ürkmüş olacak ki kanatlarını hızlı hızlı çırparak yerinden hareket etti. Kalktığım gibi okula doğru adımlarımı sıklaştırdım. Bir yandan da hala kuşa içimden sövüyordum. Başım ağrımaya başlamış, boynumdan aşağı bir acı vardı. Garipti... Komadan beri bu tür ağrıları görmezden geliyordum. O günden beri ne zaman sinirlensem vücudumda yanma oluyordu. Doktorum travmadan ötürü olabileceğini söylemişti, o yüzden çokta umursamıyordum.
Koridordan içeri girdiğimde sınıfın çoktan boşalmış olduğunu fark ettim. Beni gören dersteki birkaç öğrenci fısıldaşmaya başlamıştı. Tam da ihtiyacım olan şey! Diye söylendim. Ama bunu ben istemiştim, matematik öğretmenine karşı çıkmak benim suçumdu. Dolapların olduğu bölüme gittiğimde cebimden telefonumu çıkardım. Mia öncesinden dolabımın hangi numara olduğunu ve şifresini mesaj olarak yollamıştı. Çantamı dolaba attıktan sonra çocuğu bulmak için okulun içinde tur atmaya başladım. Yanından geçtiğim üniformalı öğrenciler bana bakıp gözlerini kaçırıyorlardı. Heh! Şimdiden dedikodular başlamıştı işte...
-Baya şaşırtıcıydı! Arkamda birinin söylendiğini duydum. Bakışlarımı sese doğru yönlendirdiğimde hedefimi bulmuştum.
-Şaşıranın bir tek sen olmadığını bilmen gerek. Sesim sinirli çıkmıştı ama umursamadım.
-Öyle mi? Nedenini sorabilir miyim?
Siyah saçlı, uzun boylu çocuğun yüzünde aptal bir gülümseme vardı. Beni çok rahatsız eden bir gülümsemeydi bu...
Kendini beğenmiş!
-Çok fazla dikkat çektiğinin farkında mısın? Dedim.
-Ne konuda? Yan tarafımızda beliren öğrencileri fark ettiğimde içimden lanet okudum. Bu çocukla konuşmam niye bu kadar önemliydi?
-Sersemin teki olduğun çok açık ama ''yakışıklı ve havalı'' tavırlarınla üstünü kapatmaya çalışıyorsun.
Konuşurken yan tarafımdaki kızları göstermemle çocuk kahkahayı patlattı.
-Her neyse, asıl konu bu değil- Sözümün kesilmesinden nefret ediyordum. Hele ki bu çocuğun sözümü kesmesi sinirlerimi hoplatmıştı.
-Numaramı mı istiyorsun? Diye sesini yükseltti genç, yanımızdakilere duyurmaya çalışarak.
Şaka yapıyor olmalı!
İnanmayarak ona baktığımda çocuğun iyice sırıttığını gördüm. Fısıldaşmalar çoğalmıştı. Hala almam gereken bir saat olduğunu hatırladığımda yapacak tek bir şeyimin olduğunu fark ettim.
-Bu soruyu görmezden geleceğim. Daha müsait bir ortamda konuşmak isterdim ama belli ki seni çekemeyeceğim.
Çocuğun yüzündeki gülümseme soldu. Arkamızdaki kalabalığın derslere dağıldığını gördüm. Fırsattan istifade öne atıldım, kolunu tuttum ve saati gösterdim.
-Bunu nerden buldun?
Şaşkın bir şekilde bakıyordu, beyaz tenli çocuk.
-Ne?
-Saati nerden buldun? Kaşlarını çattı, kolunu sinirli bir şekilde benden sıyırdı.
-Bunun için mi beni oyalıyordun? Saatin ne önemi var?!
-Bana satar mısın? İstediğin fiyatta anlaşabiliriz.
Gülmeye başladığını duyduğumda sinirlerime hakim olamıyordum. Kahkahası gitgide artıyordu, benim içimdeki asabiyetle birlikte...
-Kendini satsan alamazsın kızım! Ama dur bir saniye, belki satabilirsin.
Önüme eğildiğini görüyordum ama kıpırdayamadım. Kafasını orada koparabilmeyi çok istiyordum çünkü. Elimden bir kaza çıkacaktı. Bu da onun için iyi bir şey değildi.
-Şu aptal kapüşonunu takmasan aslında çok çekicisin. Birkaç gün benimle takılmak ister misin? Saat konusunda anlaşabiliriz.
Gözlerim kafasını delip geçiyordu ama farkında değildi. Bütün vücudum yanıyordu, nefes alış verişim hızlanmıştı. Öne doğru eğilmeye başladığında belimden yukarıya akın eden bir şey hissettim. Başıma ağrılar giriyordu ve git gide artıyordu. Gözlerim acımaya başlamış, en kötüsü de bütün bedenim titriyordu.
-Heyecanlandın mı? Diye sordu çocuk. Gerçekten belasını arıyordu.
Geriye doğru adım attım ama üstüme doğru geldi. Ellerini omuzlarıma koyduğunda çocuğun acıyla inlediğini duydum. Geriye doğru sendeledi ve kıçının üstüne yere düştü. İşin garip tarafı ben de aynı şekilde yerdeydim. Dizlerimi karnıma çekmiş acıyla kıvranıyordum. Çocuk ellerini havada tutmaya çalışıyor, soğukluk arıyor gibiydi.
-Lanet olası ne yaptın bana? Diye bağırmaya başladığında oradan çıkmam gerektiğini anladım. Çocuğun haykıran sesini kesin birileri duyacaktı. Bedenimi sürükleyerek ilerlettim. Ayaklarımın üstünde durmak için çabaladım ve duvardan tutunarak çıkışa ulaştım. Bütün vücudum yanıyordu. Tıpkı siyah saçlı gencin elleri gibi...
Korkudan kendimi toparlayamıyordum. Okul kapısından çıkmaya hazırlanırken güvenliğin tuhaf bakışlarını gördüğümü hatırlıyorum. Titreyerek yolun karşı tarafına geçip ormana doğru ilerlediğimi hatırlıyorum. Asabiyetin ve korkunun beni tamamen ele geçirdiğini hatırlıyorum.
Ağaçlardan birinin altına kıvrıldım. Düşünemiyordum bile... Acıdan inliyor, dişlerimin tıkırtısından ürküyordum. Gözlerim kapanmadan önce siyah bir baykuşun bana doğru kanat çırptığını gördüğümü hatırlıyorum. Ama sonrası tamamen karanlık... Tabi arkamdaki çınar ağacının alevler içinde yanmaya başladığını saymazsak...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Elise: Başlangıç
Fantasy''Her başlangıç zordur.'' Dünya çapında, oluşan doğal afetler ve felaket habercisi bir baykuş... Elise, yaptığı olağanüstü şeylere cevap ararken kendini daha da belaya bulaştırmaktan alıkoyamaz. 76 yılda bir görülen kuyruklu yıldızın, aslında her...