Bölüm 15
Saatlerce hareket halindeydi ve kafasından binlerce düşünce geçiyordu. Olayların bu noktaya gelecek olması konseyin kararıydı ancak kızın yaşadıklarını görünce sinirleniyordu. Bu kadar gaddar olmaları gerçekten onu çok yormuştu. Ama bu gerekliydi... En azından konsey başkanı öyle demişti. ''Topraklarımızı hayatta tutmak için bu gerekli...'' demişlerdi. Gerekli gördükleri çok şey vardı ama çoğu haklı değildi ki bunu ondan iyi kimse bilemezdi. Yere indiklerinde kıza dikti gözlerini, iç çekti. Çok genç... Diye düşündü. Son vaziyetin bu kadar kötü bir hal almasını istememişti ama zorundaydı...
Kızın yerde kıpırdadığını gördüğünde insan formuna dönmek için oradan uzaklaştı. Birkaç dakika sonra kendisine tonlarca soru soracak genç kızın uyanmasını bekledi.
Soğuk havanın yüzünü yalamasıyla gözlerini açtı. Kendini gökyüzüne bakarken bulduğunda neler olup bittiğini çok hatırlayamıyordu. Sağdan soldan gelen yaprak hışırtıları yerini dalga sesine bırakıyordu. Genç kız ise yıldızlı semanın altında öylece yatıyordu. Ciğerlerine dolan nefesi derin derin alıp verdiğinde bütün bedeninin hamlamış olduğunu hissetti. Kafasını kaldırmak için hamle yaptı ve bedeninin yarısını dikleştirmeyi başardı. Bedenindeki hamlama yüzünü ekşittirdiğinde elini omzuna götürdü ve ağrının geçmesini dileyerek oraya basınç uyguladı. Biraz daha zaman öldürürken yavaş yavaş nerede olduğuna bakmak için etrafa göz gezdirdi.
Gece ay ve yıldızlar tarafından aydınlanıyorken önündeki kırık dökük iskeleyi fark etti Elise. Daha sonra gökyüzünün, iskelenin karşındaki gölde yansıdığını gördü. Yavaş yavaş ayağa kalktı ve çokta tekin olmayan iskeleye doğru ilerledi. Burası tanıdık geliyordu ama bir türlü çıkaramıyordu genç kız.
Çok güzel... Diye aklından geçirdi Elise. İnsana huzur veren bir havası vardı bu yerin. Dalga sesleriyle dans eden ateş böcekleri, sazlıklarda birbiriyle konuşan kurbağalar ve kuşlar, dingin bir göl, parıl parıl parlayan bir gökyüzü... Genç kız elinde olsa hep burada kalabilirdi. Öne doğru biraz daha yaklaşıp iskelenin üstüne çıktığında arkasından gelen bir sesle irkildi.
''Yerinde olsam oraya adım atmazdım...'' dedi sesin sahibi. O sırada genç kız çoktan sesten dolayı tökezlemiş, yere düşmesine ramak kalmıştı ki kendini durdurmayı başardı. Arkasındakinin kim olduğuna bakmak için döndüğünde eskisinden çok daha garip hissediyordu. Bakışları hiç tanımadığı açık yeşil tonlarındaki gözlerle buluştu ve ister istemeden yutkundu. Birkaç santimetre ötedeki kadının kızıl saçları omuzlarına kadar geliyordu. Kadını incelemek için bakışlarını değiştirdiğinde önündeki kişinin keskin hatları olan bir yüze sahip olduğunu fark etti. Elmacık kemikleri, burnunu destekler niteliğindeyken çenesi ise kadının yüzündeki en keskin yer olabilirdi. Elise'in bakışları kadının dudaklarına kaydığında karşısındaki kişi boğazını temizledi. Fırsattan istifade genç kız kendini toparladı ve aklına gelen ilk şeyi söyledi.
''Uyarı için teşekkürler.'' Karşısındaki başıyla onayladı. Bir süre sessiz kaldıklarında siyah saçlı kız rahatsız olmaya başlamıştı.
''Bu da kim?'' dedi mırıldanarak ancak çokta sessiz sayılmazdı. Kızıl saçlı kadının duymasına yetmişti.
''En rahat burası olur diye düşündüm. Kimsenin rahatsız edeceğini sanmıyorum.'' Dedi kadın. Gen kız istemsizce sorgulamaya başlamışken hafızası yavaş yavaş geri geliyor, olan biteni kafasında toplamaya başlıyordu. Nefesi kesilerek geriye doğru sendeledi Elise. Onun ani hareketinden ötürü kızıl saçlı kişi yerinden kımıldadı.
''Bana hiçbirinin gerçek olmadığını söyle...'' diye söylendiğinde önündeki kızılın cevap olarak heykel gibi durduğunu gördü.
''Ben birini öldürdüm...'' İki eliyle kulaklarını kapadı Elise, gözleri ise büyümüş ve yere sabitlenmişti. Kızıl saçlı hala heykel gibi bekliyordu. Yüzünde tek bir ifade dahi yoktu.
''İlk sefer her zaman zordur.'' Dedi kadın. Elise inanamayarak bakışlarıyla kadını delip geçti. ''İnan bana önceliklerinin ne olduğunu hiç bilmiyorsun.'' Diye devam etti yeşil gözlü kadın. Ellerini siyah pantolonunun cebine sokmuş, önündeki genç kızı izliyordu.
''Öncelik mi? Tanrı aşkına birini öldürdüm diyorum sana! Katil oldum! Başka ne önceliğim var söylesene!'' diye bağırdı Elise dayanamayarak.
''Çiftlikte neler olup bittiğinin farkında mısın? Ya da ondan öncesini? Tarif edemediğin ağrılarının nedenini? Bir anda olan yangınları?'' kadın sakindi. Ancak Elise gittikçe strese giriyordu.
''Bilsem onca saçmalığa katlanır mıyım?'' diye bağırdı tekrar.
''Katlanamadığını binanın tepesinden atlarken gördüm zaten...'' diye geveledi kadın. Elise'in gözleri kocaman açıldı.
''Sen... Nasıl?''
''Detayları göz ardı ediyorsun. Bu senin için iyi değil.''
Elise gözlerini kadına dikti. Kızıl saçlı kadın da ona bakıyordu ancak tavrı sıkılmış gibiydi.
''Lanet olsun, hiç tanımadığım bir kadınla, hiç bilmediğim bir yerde çene çalıyorum! Saçmalık!'' diye patladı Elise birdenbire.
''Beni tanımadığına emin misin?'' diye sordu kadın. Sesi bir anda yumuşamıştı. Gözleri ise daha naif bakıyordu. Genç kız, kızıl saçlı kadının yüzünü sakladığını gördü o an. Keskin hatları yumuşamış, sıkılgan tavrının yerini az da olsa merak almıştı. Bu Elise'in gözünden kaçmadı.
''Tanıyor muyum?'' diyebildi Elise. Kadın bir süre kızın gözlerine kenetlendi daha sonra da kafasını sağa sola salladı. Bir süre etrafına bakındıktan sonra boğazını temizledi.
''Bak, her şey çok saçma gelebilir ancak senden bir süreliğine her şeye ara vermeni istemek zorundayım. Şu olaylardan korkup bağırıp çağırman hiçbirimize yardımcı olmayacak. Tabi pes ediyorsan ona bir şey diyemem.'' Dedi kadın. Elise, kızıl saçlının söylediklerini tek tek kafasında tarttı. Okuldaki olaydan beri kendini tamamen yapayalnız ve çaresiz hissediyordu. Hiçbir çıkış yolu bulamamıştı, genç kız. Kendini dar bir kutuda kapana kısılmış gibi hissetmekten alıkoyamıyordu. Başına neler geldiğini, neden bu duruma düştüğünü, hatta nasıl bunları yapabildiğini bilememek onu yıpratmıştı. Bu yüzden intihar etmeyi çok istemişti. Ancak uyandığından beri Elise'te bir farklılık vardı. Kadının kendisini nasıl buraya getirdiğini, neden yardım ettiğini bilmiyordu ama kadının kendisiyle ilgili bir şeyler bildiğinin farkındaydı. Garip bir şekilde içinde ufakta olsa bir umut tanesi filizlendi, genç kızın. Bu da onu pes ettirmeyecekti. Kızıl saçlı kadın Elise'in düşündüğünü gördüğünde onun kararını bekledi. Kız başıyla onay verdi.
Bir süre sessiz kaldıklarında Elise, kadının yavaş yavaş ona yaklaştığını ve cebindeki elini sakince dışarı çıkardığını gördü. Avucunda tuttuğu şeyi fark ettiğinde genç kız şaşırarak gözlerini kadına dikti.
''Bu senin sanırım...''
''Saat... T-teşekkür ederim.'' Diyerek öne doğru uzandı. Saati kadının elinden alırken kızıl saçlının ellerinin ne kadar soğuk olduğunu geçirdi aklından.
''Bana neler olduğunu biliyorsun değil mi?'' diye sordu genç kız. Yeşil gözlü kadın başıyla onayladı.
''Çok bir şey bildiğim söylenemez ama bazı konularda yardımcı olabilirim.'' Dedi kadın.
''Beni buraya sen mi getirdin?'' diye sordu. Kadın başıyla onayladı ancak başka bir şey söylemedi.
''Nasıl? Burası Londra'dan uzak bir yere benziyor. Gerçi sanki daha önce gelmiş gibiyim.'' Diye ağızında geveledi Elise.
''Az çene çok iş...'' dedi kadın arkasına döndüğünde. Siyah saçlı kız geriden onun gidişini izlerken önündeki kadına bağırmak istedi ama onun ismini hiç sormadığını fark etti.
''Hey! Dursana!'' diye bağırdı Elise. Sonra ona doğru ufak tempoyla koştu. Kadın ona doğru sıkılmışlıkla döndüğünde göz göze geldiler.
''Sana ne diye hitap edeceğimi bilmiyorum.''
''Violet.'' Dedi kadın.
Violet... Kafasında tekrar etti siyah saçlı kız.
''Ben de Elise.''
''Biliyorum.'' Kadın göl boyunca yürümeye başladığında, arkasında ona bakan kafası karışık siyah saçlı bir kız bıraktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Elise: Başlangıç
Fantasy''Her başlangıç zordur.'' Dünya çapında, oluşan doğal afetler ve felaket habercisi bir baykuş... Elise, yaptığı olağanüstü şeylere cevap ararken kendini daha da belaya bulaştırmaktan alıkoyamaz. 76 yılda bir görülen kuyruklu yıldızın, aslında her...