on

3K 316 74
                                    

"Dene beni."

Duymam gereken tek cümle buydu. Karşıma geçmiş bana meydan okuyordu. Sırıtıp ayağa kalktım ve elimi ona uzattım. "Hazırsan," dedim göz kırparak. "Başlayalım Min Yoongi."

Kendime olan güvenim nereden gelmişti bilmiyorum. Ama denemek istiyordum. Bana aşık olmasını sağlamak ve o duygu yok, lafından tamamen kurtulmak istiyordum. Bana para vermeyi de kesebilirdi. Bir iş bulabilirdim. Borcu daha yavaş öderdik ama sonuçta yine ödeyebilirdik. Sıkılmıştım. Gerçekten neredeyse dört aydır yaşadığım bu hapis hayatı hiç bana göre değildi. Gönüllü olduğum için de kimseyi suçlayamazdım kendimden başka.

Elimi tuttuğunda onu çekip ayağa kaldırdım. Bilmiyordu. Beni hiç bilmiyordu. Elini tutarken dedim ki, "Dışarı çıkalım."

Öyle de yaptık. Hazırlanıp dışarı çıktığımızda nereye gittiğimizi bilmiyordu.

"Buraları bilir misin?" diye sorduğumda hayır anlamında kafasını salladı.

"Ben," dedim biraz iğneleyici bir ses tonuyla. "Senin gelmeyeceğini bildiğim saatlerin çoğunu ya bilgisayarda oyun oynayarak ya da bu sokaklarda dolanarak geçirdim. Neler olduğunu görsen aklın durur. Çıkmaz sokaklarını bile biliyorum."

Elini hala bırakmıyordum ve o da bırakmıyordu. Sadece sakin bir şekilde beni takip ediyordu. Sandığından çok daha fazlası olduğumu gösterecektim ona. Sonra sürekli gelip köpek sevdiğim parka getirdim onu. Sabah saatleri olduğu için çok insan yoktu. Buraya genelde insanlar akşamüstü gelirlerdi.

Bir banka oturduk. Sakin tavrı ilgi çekiciydi. İnsanların içinde olmaktan hoşlanmadığını sezmiştim ve bu benim gülümsememe sebep olmuştu. Ben de onu insanların olmadığı yerlere götürürdüm o zaman. Şu anda bulunduğumuz yerde çok az insan vardı zaten. Ona döndüm.

"Oyun oynayalım," dedim.

"Ne?" dedi. Şaşırmıştı. İnsanları tanımakla ilgilenmediğinin farkındaydım. Ama beni tanımak için gösterdiği çaba çok şirindi.

Güldüm. "Cesaretle ilgili bir oyun Yoongi ve sana yemin ederim ki hiç yenilmediğim bir oyun bu."

Tek kaşı havaya kalkmıştı. "Cesaret?" diye mırıldandı.

"Cesaret..." diye fısıldadım birden kulağına yaklaşıp. "Bugün birbirimize istediğimiz şeyleri söyleyeceğiz. Mesela, diyeceğim ki şu uzakta oturan kadının numarasını al, en basitinden. Yapabilir misin?"

Yoongi böyle şeylerle uğraşmayan bir adamdı tahminime göre. İlgilenmiyordu aslında. Bu onu sıkabilecek bir oyundu ama ben onu eğlendireceğimden emindim. 

"Görelim bakalım," dedi ve ayağa kalkarak uzaktaki kadına doğru yürümeye başladı. Başarılı olacağını düşünüyordum. Bu çok cesaret gerektiren bir şey değildi zaten. Beş dakika kadar sonra eline yazılmış bir numarayla döndüğünde güldüm.

"Yaptın," dedim şaşırmış gibi görünmeye çalışarak.

"Şimdi," dedi. "Sıra bende."

"Söyle bakalım," dedim dudaklarımı yalayıp. İlgisi dudaklarıma odaklanınca bir kaç saniye sustu. Bu bir yönlendirme yöntemiydi. Benden isteyeceği şeyleri aslında benim istediğim şeylere dönüştürebilirmem için. Yani dudaklarımı yalamam onun benden isteyeceği şeyin yönünü değiştirecekti ve bundan emindim. Yakınlaşmayla ilgili bir cesaret isteyecekti benden.

"Beni söylediğin çıkmaz sokaklardan birine götür," dediğinde şaşırmıştım. Çünkü onu öpmek istiyordum ve onu o yöne çekmeye çalışmıştım ama yanılmış olmalıydım. "Bu cesaret gerektirmiyor ki," diye mırıldandım.

"O zaman," dedi. "Beni buranın en ıssız yerine götür."

Güldüm. Götürebileceğim yer birden aklıma gelmişti. Issız bir ev vardı. Onu oraya götürecektim. "Gidelim," deyip elinden tuttum. Tozlu ve kimsenin yıllardır uğramadığı eski bir evdi. İki katlıydı ve aslında yenilenirse gerçekten güzel bir ev olabilirdi. Ama içine daha önce hiç girmemiştim.  Oraya yürüyerek gitmemiz yaklaşık bir saatimizi aldı. El ele girdik ıssız evin içine.

Etraf tozluydu beklendiği gibi. Gizemli ve sessiz bir ortamdı. 

Beni buraya getirmesinin altında bir plan olduğunu seziyordum ve merağım iyice artmıştı.

"Evet," dedim. "Dediğini yaptım." Evin oturma odası olduğunu tahmin ettiğim boş bir odasında yan yana yere oturmuştuk evi bir kaç dakika gezdikten sonra. Şimdi sıra bendeydi. Ne isteyeceğimi aklımda tartmaya başladım. Biliyordum ki biraz heyecan katmazsam bu oyundan sıkılacaktı ve ben de ikimizin de hoşlanacağı bir şey yapmaya karar verdim. Ona biraz sokuldum. "Sıra bende."

"Bekliyorum," dedi yüzündeki hafif sırıtışla.

"En sevdiğin yerimden öp beni."

Tahmin ettiğim olmamıştı. Beni sadece cinsel olarak 'sevdiğinden' dolayı öpeceği yerin de cinsel kısımlarımdan biri olacağını düşünmüştüm. Ama o bunu yapmadı. Yüzündeki ani şaşkınlık ifadesi kayboldu ve yerini daha önce hiç görmediğim bir ifadeye bıraktı.

Boynuma, şah damarımın üzerine doğru yaklaştı ve oraya minicik bir öpücük bıraktı. Geri çekildiğinde "Neden?" diye mırıldandım şaşkınlıkla. Cevap vermedi.

"Tek soru hakkın vardı," dedi kıkırdarken. Yakınlıktan dolayı o da şaşkındı, kendi yaptığı onu şaşırtmıştı. Cinsel bir iç güdü gütmeden ilk defa öpmüştü boynumu ve bu inanılmaz güzeldi. Boynum, onun yumuşak dudaklarını asla unutmayacaktı. Onun en sevdiği yerim olduğunu da.

Şimdi sıra ondaydı. Bekledim heyecanla. Artık cesaret oyunundan çok birbirimize istediklerimizi yaptırma oyununa dönmüştü. "Kucağıma gel," dediğinde ikiletmeden kucağına oturdum ve bacaklarımı beline doladım. 

Onu şaşırtmaya devam etmek istiyordum. Beklediğinin dışında bir şeyler sunmak. Bu yüzden sordum ve gerçekten şaşırttım. Ama aldığım cevapla, ben daha çok şaşırmıştım.

"Neden kıskandın beni?"

"Çünkü sen," dedi belime dolanan ellerini sıkılaştırarak. "Buraya en çok sen aitsin."

Kızardım ve başımı boynuna gömdüm. Ah, kızarmanın hiç sırası değildi. Havamı korumalıydım.

"Söyle bakalım, güzel Taehyung..." dedi kulağıma dudaklarını değdirip fısıldarken. "Bana karşı duygu besliyor musun?"

Beni zorluyordu ve bu hoşuna gidiyordu. Ama konu duygulara gelince asla kaybetmediğim bu oyunda ilk defa hile yapmayı düşündüm. Olmazdı, ona istediğini verecektim. Hala boynundayken gülümsedim. "Evet, güzel Yoongi. Dün gece de söylediğim gibi."

Çevremdeki kolların kaskatı kesildiğini hissettim. Başımı boynundan çekip gözlerinin içine baktım. Şaşkın değildi, sadece ne yapacağını bilemez bir şekilde duruyordu.

"Şimdi sıra bende," dedim dudaklarına dudaklarımı yaklaştırırken. "Sana meydan okuyorum Min Yoongi. Cesaretin varsa," diye mırıldandım dudaklarım dudaklarına dokunmaya başladığında. "Hayatında bir kez kontrol etmeye çalışma ve beni sev." Geri çekildim ve şaşkınlık dolu gözlerine baktım. "Bana karşı hiçbir şey hissetmediğini söyleyemezsin, çünkü burası," dedim boynumu göstererek, "burası unutmayacak."

-

2.3k okuyucu? inanılmazsınız! çok teşekkür ederim, sizi seviyorum!

normalden kısa bir bölüm yazdığımın farkındayım. okul ve motivasyon eksikliğinden dolayı bölümlerin arasına normalden uzun zaman girdiğinin de farkındayım ama anlayışla karşılayacağınızı umuyorum. iyi ki varsınız. ♡ 

boys like u | taegiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin