İyi ve kötu. Sıcak ve soğuk. Aydınlık ve karanlık. Ses ve sukut. Şuan içinde bulunduğu tüm zıtlık ve derinlik bu birkaç kelimeyle özetlenebilirdi. Ne zaman hayatına kötü insanların girmesine izin vermişti ? Varoluşunun gerçekliğine ulaşması için zıtlıkların birlikteliğinin önemini kavramıştı fakat Baekhyun sadece aydınlıkları yaşamak istiyor, karanlık gölgelerin ona zarar vermesinden korkuyordu. Bunun için herzaman çatışmalardan uzak durmuştu. Ondan başka hiç kimsenin olmadığı karanlık ve nefes alıp veriş sesinin bile rahatlıkla duyulabileceği derecede sessiz yolda koşar adımlarla ilerlerken her 3 adımda bir arkasını dönerek birilerinin onu takip edip etmediğini kontrol ediyordu. Evden çıkaren aceleyle montunun cebine koyduğu telefonu büyük bir huzursuzlukla titreyerek mesaj geldiğini belirtti. Baekhyun kolumdaki saate bakarak adımlarını hızlandırırken gelen mesajı okudu.
' Sadece 5 dakikan kaldı Bay Byun. ' Bu saatte şu lanet olası yere gelmesi için sadece 15 dakika vermişti ve gelmediği takdirde ona yapacakları hakkında koca bir liste sunmuştu. İçinde onu öldüreceğini söylediği bir maddenin yazılı olduğu koca bir liste. Baekhyun soluk verişini kontrol etmeye çalışırken dönmesi gereken son sapaktan da başarıyla döndü " Geldim. "
Karşısında uzun boylu çocuk Baekhyun'un bacaklarını süzdükten sonra aptalca sırıttı. "Beklediğimden daha erken geldin. Açıkcası bacakların beni şaşırttı. "
" Umarım beni bu saçmalıkları söylemek için çağırmamıştırsın. " Chanyeol çocuğun çenesinden sertçe tutarak onun yüzünü kendine daha fazla yaklaştırdı. " Neden sana sürekli zarar vermek istiyorum ? "
" Sana hiçbir şey yapmadım. Beni rahatsız etmeyi kes! " Baekhyun içindeki nefreti kusarken Chanyeolun içki kokan kıyafetlerine bukadar yakın olması miğdesini bulandırmıştı. " Ama o lanet olası kardeşin kyung soo' ya bulaştı. "
" Jong in ondan defalarca özür diledi. Ve şuan araları iyi. " Baekhyun ona baktığında buz gibi görünen görsel bir armağan olduğunu düşünmüştü. Chanyeol alayla gülümsedi ve sıcak nefesini Baekhyun'un boynuna üfledi. " Nedense onun özür dilemiş olması benim için birşey ifade etmiyor. "
Chanyeolun nefesi boynunu gıdıklarken Baekhyun aniden geri çekildi. " Öyleyse şuan, burda , etrafımızda kimse yokken beni tüm gücünle döv ve sonrasında rahat bırak. "
Chanyeol başını iki yana salladı ve Baekhyun'un saçını eliyle kavrayarak geri çekti. " Sencede bu yöntem Park Chanyeol için fazla basit değil mi ? " parmakları aşağı inip Baekhyun'un belinde dolaştı. " Neden o güzel vücudunla bu gece beni biraz eğlendir miyorsun ? "
" Lanet olsun ! " Baekhyun geri çekildi. " Benden uzak dur Park Chanyeol. İğrenç bir pisliğin tekisin. "
" Öyleyse hayatına girip seni nasıl ele geçirdiğimi görmek istiyorsun. " Yaptığı herşeyde, söylediği her cümlede Chanyeol'un kararlılığını, isteğini ve gücünü hissedebiliyordu. Fakat birkaç gün öncesini kadar adını , hatta onu neden sürekli bir gölge izlediğini dahi bilmediği bu çocuğun hayatına girip herşeyi berbat etmesine izin veremezdi. " Bunu yapamayacaksın. "
" Göreceğiz Byun Baekhyun, sadece biraz sabret. "
Flashback.
Baekhyun soğuktan kızaran ellerini ovuşturarak içeri girdiğinde karanlık oda da tedirginlikle onu bekleyen Jong In ile göz göze geldi. Uzun parmakları ışığı açmak için duvara yönelirken Jong in 'in birer inci tanesini andıran gözleri telaşla telaşla açılıp dudaklarından ufak bir " Dur ! " uyarısı yayıldı. " O evimizi buldu. "
" Baekhyun titreyen kardeşine baktı. " Kimden bahsediyorsun ? "
" O-o çocuk. "
Baekhyun perdeyi aralayarak aşagıda bekleyen siyah giyimli çocuğu işaret etti. " Bu o mu ? "
Jong in penceren dışarı bakarken kafasını olumlu anlamda salladı. " Adı Chanyeol, Park Chanyeol. "
" Sokağın başında onunla çarpıştık. Özür dilerken nazik birine benziyordu. " Baekhyun dışarıdaki çocuğu süzmeye devam ederken şaşkınlığını gizlemeye çalıştı. " Seni rahat bırakması için onunla konuşacağım. "
Karşısındaki " Hayır! " yanıtı verirken soluğunun yanı sıra ruhunu ve endişeyle titreyen bedenini de tamamıyla hissetmişti. " Lütfen bu işe karışa Baekhyun, onun sana zarar vermesini istemiyorum. "
Baekhyun tekrar pencereden dışarı baktığında o an Jong in ' in içinde bulunduğu durumla alakası olmayan birşey tüylerini ürpertmişti. Bu, duygularının giderek karışacağını haber veren huzursuzluktu. Bir kez daha kaçınılmaz kaderini kulağına bir şeyler fısıldarken yakalamıştı. " Eğer o çocuğun sana zarar vermesinden korkuyorsan okul çıkışı kafeye gel. Eve birlikte dönelim. "
Jong in derin bir nefes alarak büyüğüne gülümsedi. Chanyeol onun hakkında evinin adresine kadar herşeyi öğrendiğine göre bir müddet yalnız dolaşmaması oldukça mantıklıydı.
Flashback sonu.
Jong in Kyung soo 'dan ona doğru atılan basket topunu tuttu. Bu, uzun zamandır ilk defa oluyordu. Jong in Kyung soo ile dans klübünün başkanlığı için atıştığından beri sınıf maçlarında ona hiç pas atmamış hatta bazı durumlarda ona rakip oyuncuymuş gibi davranmıştı. Jong in Kyung soo dan gelen topu basket attığında Kyung soo gülümseyerek ellerini çırptı. Kyung soo gerçekten ona mı gülümsemişti ? Etrafına bakındı ve oyun devam ederken Kyung soo yu izlemeye başladı. Ve sonra onunla dans klübünde, Chanyeol'un kardeşi olduğunu öğrenmeden önce dalga geçtiğini hatırladı. Boyunun kısalığı bile kalçalarına oturan dar bir eşofmanın onu kusursuz göstermesine engel olamamıştı.
" Ah!! " Jong in kafasına doğru hızla yaklaşan toptan habersiz Kyung soo' yu izlemeye devam ettiğinde yere yığılmıştı. " Hangi lanet olası attı o topu kafama ? "
Topu atan kişi özür dilerken bir çift kolun ona yerden kalkmasında yardım ettiğini hissetti. " Benim suçum. O topu tutsaydım sana çarpmayacaktı. "
Jong in nefessiz kaldığını tam anlamıyla şuan hissetmişti ve bir anda tüm sahanın başına toplanması utandırıcıydı. Kyung soo ona neden iyi davranmaya karar vermiş olabilirdi ki ? " Ö-önemli değil. Ben..dalgındım. "
Kyung soo onun kolunu bırakmamakta kararlı gibiydi. " Sahadan çıkarken sana eşlik edeceğim. " Jong in kendini, yalnız yürüyemeyecek kadar kötü hissetmiyordu fakat Kyung soo ' nun ona yardım etmesinden şikayetçi değildi. Birlikte yedek klübesine oturduktan sonra Kyung soo , Jong in ' in şişen alnına baktı " iyi görünmüyorsun. "
Jong in elini şişlikte gezdirdikten sonra Kyung soo ya gülümsedi. " Sorun değil. "
" Özür dilerim. " diye mırıldandı kyung soo bakışlarını Jong in den uzaklaştırdığında.
" Ne için özür diliyorsun ? "
" Açıkçası birçok sebep var. " açıklamaya koyuldu. " Chanyeol ' un abini rahatsız ettiğini duydum. Seninle kavga ettiğimizde gidip ona şikayet etmeseydim bunların hiçbiri olmayacaktı. Ve ayrıca o kavga için de özür dilerim. Haksızdım degil mi ? "
Jong in yanındakine baktığında klüp başkanlığı için kavga eden o şımarık çocuğun değiştiğini farketti. " Aslında tam anlamıyla haksız sayılmazdın. Sana çok fazla hakaret ettim. "
Kyung soo başını sağa çevirdiğinde Jong in 'in terden ıslanmış teninin daha önce hiç farketmediği kadar güzel olduğunu düşündü.
‘’ Genelde biri hakaret ettiğinde onu aldırmam ama senin sözlerin şaşırtıcı bir şekilde canımı acıttı. Fakat Chanyeol konusunda gerçekten üzgünüm. Bazı şeylere gerçekten fazla takabiliyor. Abinin ondan kolay kolay kurtulamayacağı için üzgünüm. ‘’
‘’Be-ben bilmiyorum. ‘’ Jong in mırıldandı ‘’ Bunların hiç olmamış olmasını dilerdim. ‘’
‘’ Chanyeol’u sizi rahat bırakması için ikna etmeye çalışacağım.’’ Kyung soo başını utançla aşağı eğdi ve kendinden emin olduğunda kaldırarak Jong in‘e baktı ‘’ Yine de her şeye rağmen arkadaş olmaya ne dersin ? ‘’
***
Flashback.
Kafenin yeni promosyonunu tanıtmak için giymek zorunda oldukları marsupilami kostümü yetmiyormuş gibi Xiumin Baekhyun’u orada birkaç saatliğine yalnız bırakmıştı. Hem de en yoğun oldukları saatte.
Baekhyun hem sipariş edilen kahveleri yapmakla hem de onları servis etmekle uğraşıyordu. Neyse ki Jong in biraz sonra okuldan çıkıp buraya gelecekti. Abisi bu haldeyken ona yardım edebilirdi.
Baekhyun alnındaki teri kostümünün yünlü koluna sildi ‘’ Hemen getiriyorum efendim. ‘’ Eline aldığı tepsi ile ilerlerken ayağı tezgaha takıldı ve düşmekten son anda kurtuldu. Bir haftadır şu kıyafetle dolaştığı halde hala alışamamıştı. Her şey yolundaymış gibi gülümseyerek ilerlemeye başladığında bu sefer de kostümünün boyundan uzun olan kuyruğu yan masaya çarpıp üzerindekilerin devrilmesine neden olmuştu. ‘ Lanet olsun Baekhyun. Şimdi gerçekten bittin. ‘
‘’ Ö-özür dilerim efendin. Tamamen benim hatam. ‘’
Karşısındaki kadın onu rahatsız edecek derecedeki iğneleyici bakışlarını doğrulturken Baekhyun susup yiyeceği azarı beklemeye başladı.
‘’ Bir servisi bile doğru düzgün yapamıyor musunuz ? ‘’
‘’B-ben üzgünüm. Hatamı telaf¬¬….’’
Yanında beliren uzun kollu çocuk masaya bir miktar para fırlattı. ‘’ Onu rahat bırakıp kahvenizi başka yerde için. ‘’
Baekhyun azar yerken eğdiği başını merakla kaldırarak bu kalın sesin sahibine baktı. Adı tam olarak neydi ? Chanyeol ? Jong in onun adını dün akşam söylemişti. Baekhyun yine de doğru hatırladığından emin olamadı. Masalarını dağıttığı çift kahve için ödedikleri paranın neredeyse 3 katı olan parayı masadan şikayetsiz alıp oradan ayrılırken Baekhyun kahve hazırladığı tezgaha geri dönmek istedi. Fakat bu istek, tanımadığı birkaç parmağın bileğiyle buluşmasıyla anında yok oldu.
‘’ Bay garson, dalgın görünüyorsunuz. ‘’
Jong in o çocuğun kötü olduğunu söylemişti. Öyleyse niye onunla konuşacaktı ki ? Bileğini rahatsız edici parmaklar arasından çekti ‘’ Adım Baekhyun efendim, bay garson değil. ‘’
‘’ Uzun zamandır seni izliyorum Baekhyun. Sence de sabahtan beri yeterince bardak kırmadın mı ? ‘’
‘’Sizi rahatsız ettiysem üzgünüm. ‘’ Ciddiyetle cevap verdi. ‘’ Bir şey mi isteyecektiniz ? ‘’
Chanyeol kafasını sallayarak onayladı. ‘’ Sadece biraz dinlenmenizi. ‘’
‘’ Neden siparişinizi verip masaya dönmüyorsunuz ? ‘’
‘’ Adım Chanyeol ‘’ Chanyeol gülümseyerek elini uzattığında Baekhyun omuz silkti. ‘’ İsminiz umrumda değil. ‘’
‘’ Peki, öyleyse bana telefon numaranı ver. ‘’
Baekhyun dudaklarını dişleri arasına alıp burnundan soludu. Bu çocukla neden muhatap olmak zorundaydı ki ? Hemde Jong in birazdan onun olduğu bu kafeye gelecekken. ‘’ Lütfen git buradan.’’
Chanyeol altında sinirini gizlediği alaycı gülümsemeyi suratına yerleştirdi. ‘’ Sana dokunmadım bile. Neden gitmemi istiyorsun. ‘’
Olması gereken de tam olarak bu değil miydi ? Baekhyun artık müşterilerin onun adını seslenmelini dinleyemiyor, aklı sanki yükselip başka taraflara dağılıyordu. Sonunda karşısındakinin yakaran bakışlarını gördüğünde kendini toparlayıp tehlikeli sulara daldı. ‘’ Burdan hemen gitmezsen kötü şeyler olacak, PARK CHANYEOL ! ‘’
‘’ S-sen adımı tam olarak nerden biliyorsun ? ‘’ Chanyeol ifadesini anında ciddileştirdi. ‘’ Soy adımı söylediğimi hatırlamıyorum.’’
‘’ Yüzümü dikkatlice incele. Sence de birilerine çok benzemiyor muyum ? ‘’
Chanyeol onun yüzünün her santimini dikkatle incelerken uzun süredir fark ettiği ama bir türlü itiraf edemediği şeyi düşündü. Buraya Kim Jong in ‘i rahatsız etmek için gelmişti fakat son birkaç gündür sadece bu çocukla ilgilenip, onun çalıştığı kafeye geliyordu.
‘’ Baekhyun !! ‘’ ikisine de ait olmayan yabancı bir ses Baekhyun’a seslendi. Baekhyun bu sesin kime ait olduğunı biliyordu ve Chanyeol’un bu sesi tanıdığına emindi.
‘’ Sana bu çocukla konuşmamanı söylemiştim Baekhyun.’’
Chanyeol önce yanlarına gelen çocuğa ve sonra da Baekhyun’a baktı. ‘’ Onu tanıyor musun ? ‘’
Baekhyun sesinin titrememsi için tanrıya dua etti fakat bir işe yaramayacağını biliyordu. Chanyeol’a söyleyeceği bu birkaç sözde sesi mutlaka titreyecekti. ‘’ Buradan gitmeni söylemiştim Chanyeol. Kardeşimi ve beni rahat bırak ‘’
Chanyeol sinir ve şaşkınlığını yüklediği ses tonuyla sordu ‘’ O piç senin kardeşin mi ?’’
‘’Hemen defol buradan Park Chanyeol,hemen! ‘’ Baekhyun hüzünlü bir sinirle gününü alt üst eden bu gereksiz karşılaşma saçmalığına son vermek istedi.
‘’ Ah! Delireceğim. ‘’ Chanyeol Jong in ‘e nefret dolu bakışlar atarken saçlarını karıştırdı. ‘’ İkinize de beni herkesin önünde buradan kovmanın ne demek olduğunu göstereceğim. Yerinde olmak istemezdim Baekhyun. Başına büyük bir bela aldın. ‘’
Flashback ve bölüm sonu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SHADOW
FanfictionTANITIM-1 ‘’O-o g-geliyor.’’ Dedi titreyen sesiyle. Karşısındaki adama uzun süre baktı Baekhyun. Kimden bahsettiğini bile bilmediği adamın, korkunç bir insan olduğunu o anda anlamıştı. Çünkü karşısında asla kimseden kormaz diyebileceği bir adam, ko...