BÖLÜM-8

4K 287 18
                                    

SHADOW

BÖLÜM-8

Baekhyun sakince onun yaralarını temizlerken, Chanyeol ara ara acıdan tıslıyordu. Aklında hala Baekhyun'un söyledikleri vardı.

"Bitti."

Uzun süren sessizliği bozan Baekhyun, oturduğu yerden geride kalanları atmak için kalktı.

"Bunu neden yaptın?"

Chanyeol, koltukta otururken sordu. Hala anlayamamıştı.

"Seni o halde bırakmamı beklemiyordun, değil mi?"

Elindekileri attıktan sonra, Chanyeol'un oturduğu koltuğun yanına yaklaştı.
"Açıkçası bekliyordum."Sessizliği kuru bir öksürük bozdu."Yani benden nefret ediyordun, Baekhyun. Beni orda bırakabilirdin."

Rahatsızca olduğun yerde kıpırdanan çocuk, ağırlığını diğer ayağına verdi ve kollarını göğsünde topladı.

"Senden nefret etmiyorum Chanyeol. Kurcalama artık."

Ona garip bir şekilde bakan çocuğa aldırmadan, olduğu yerde gözlerini ona dikerek bekledi.

"Teşekkür ederim."

Chanyeol ayağa kalktı ve kapıya doğru yürümeye başladı.

Ondaki hâl değişimini fark eden Baekhyun, umursamadı. O Chanyeol'du, bu gayet normaldi.

"Ne için?"

Diğer çocuk duraksadı ve ona döndü. Gözleri eskiden olan tehlikeli parıltılarını tekrar kazanmıştı.

"Her ikisi için."

Ne demek istediğini bir süre düşündükten sonra ona gülümseme gönderdi.

"Önemli değil, her ikisi için." Baekhyun duraksadı. Bu kadar dayak yemesine rağmen bu şekilde güçlü görünen çocuğa baktı. Bedenini bir ürperti sararken devam etti. "Bu halde nereye gidiyorsun?"

Chanyeol ona gülümsedi. Normalde korkutucu ve önceden nefret edeceği bir gülünseme olsa da, Baekhyun şu an ondan gözlerini alamıyordu.

"Yarım kalan bir işim var."

------

KAISOO

"Emin misin Jongin?"

Endişeyle sevgilisine baktı Kyungsoo. Jongin birden abisiyle konuşmak istemişti. Onu aylarca tehdit eden çocukla.

"Kesinlikle, artık birlikte olduğumuzu bilmeli."

Kyungsoo, onu peşinde sürükleyen çocuğa ayak uydurmaya çalışırken, ne yapacağını düşünüyordu.

"İşte eviniz orda."

Jongin, kısa olana bakıp iç geçirdi. Bu kadar korkmasına gerek yoktu. Chanyeol ona bir şey yapamazdı. Son hallerini gördükten sonra ona olan korkusu azalmıştı.

"Tamam ama ilk önce orada mı bakayım olur mu?"

Kafasını olumlu anlamda sallarken, küçük bedenin hızla eve girişini izledi.

"Evde değilmiş."

Kyungsoo, Chanyeol'un evde olduğunu biliyordu. Ama Jongin için daha erkendi. Ona zarar gelmesini istemiyordu.

"Evde olduğunu biliyorum, Kyungsoo."

Karşısındaki çocuk ona doğru gelirken söylendi. Onunla konuşmak istiyordu.

"Jongin lütfen daha sonra konuşun, lütfen."

Ona yalvaran sevgilisine baktı. Bugün Chanyeol'le konuşacaktı. Kyungsoo'yla birlikte olduklarını söyleyecekti.

''Hayır. Şimdi söylemeliyiz."

Sıkıntıyla saçlarını karıştırdı. Chanyeol bugün farklıydı."Jongin, lütfen."

"Jongin, lütfen."

O sırada kapıda beliren beden ikisini de korkuttu. Chanyeol, sert bakışlarıyla ikiliyi süzerken yavaşça onlara yaklaşıyordu.

"Neler oluyor?"

Kyungsoo, aynı sert bakışlarla ona döndü."Jongin beni eve bıraktı, şimdi de gidiyor."

"Jongin beni eve bıraktı, şimdi de gidiyor."

Esmer olan sevgilisine baktı bir süre. Ne yapması gerektiğini düşünürken, iki kişinin de onu beklediğini unutmak üzereydi. Neyse ki Kyungsoo yalan öksürüğüyle onu kendine getirdi.

"Evet, şimdi gidiyorum. Görüşürüz sev-Kyungsoo"

Son andan kendini düzeltebilen Jongin, hızlı adımlarla uzaklaşmaya başladı. Kendine ve Chanyeol'u görünce kaçan cesaretine küfretmeyi de unutmadı.

"Aranız iyi gibi görünüyor."

Kyungsoo, Chanyeol'le diyaloga gitmek istemiyordu. Gerçi ne zaman istemişti ki? "Evet, ondan nefret etmiyorum."

Chanyeol, kardeşinin ona alttan laf sokmasına sırıtırken, eve girip kapıyı kapattı.

"Benden neden bu kadar nefret ediyorsun Kyungsoo?"

Kardeşi ona şaşkınca bakarken, Chanyeol korkutucu bir sakinlikle ona bakıyordu.
"Bu soruyu duymaktan bıktım."

"Cevap ver o zaman."

Kyungsoo, sinirle ellerini yumruk yaptı.

"Şu ana kadar arkadaşım olmadığı için! O kadar kötüsün ki kimse bana yaklaşamıyor Chanyeol, senin yüzünden, senden korkunçluğun yüzünden kimse benimle arkadaş olmuyor! Oldu mu? Yeterli mi?"

Chanyeol sakinliğini koruyarak doğruldu. Sinirli kardeşine doğru yürümeye başladı.
"Ya bu kadar korkunç olmasaydım Kyungsoo? O zaman bu kadar rahat olabilecek miydin?"
O yaklaştıkça gerileyen çocuk, korkmaya başlamıştı.

" Neden bahsediyorsun?"

Chanyeol, sert bir şekikde ona baktı.

"Küçüksün Kyungsoo. Savunmasızsın."

Kardeşinin kolunu tutup bıraktı."Kaslı bile değilsin. Bu rahatlığının sebebi ne sanıyorsun?" Kafası karışan Kyungsoo, sırtı duvarla buluşunca ürperdi.

''Açık konuş."

Hala anlamamış olan çocuğa dik dik baktı.

"Sen bir gaysin, bu kadar güçsüzken, böyle homofobik bir toplumda bu kadar rahat gezebileceğini mi sanıyorsun? Dayak yemeden durman bile normal değil."

Kaşlarını çattı. Chanyeol ne demek istiyordu?

"Jongin'de gay. Ama ona bulaşmıyorlar."

Chanyeol, kıkırdadı. Kardeşi hala onu anlamamıştı.

"O kendini savunabiliyor, aptal."

Kardeşine anlaması için birkaç dakika verdi.

"Eğer bu kadar korkunç olmasaydım, yine arkadaşın olmazdı. Her gün dayak yerdin, zorbalığa uğrardın. Bunu anlayamadın mı Kyungsoo? Ben olmasaydım, sen bu durumda olamazdın."

Kyungsoo şaşkınca büyük gözlerini kırparken, Chanyeol onu orada bıraktı ve dışarıya çıktı.
Telefonun çakmasıyla kendine gelirken, hızla çantasını aldı ve telefonunu açtı.
"Bir dahaki sefere kesinlikle konuşacağım."

-------

"Baekhyun."

Baekhyun, ona seslenen kişiye döndü ve normal bir şekilde onu karşıladı.

"Kızgın mısın hala?"

Masayı silme işinene dönerken aklında artık onu görünce eskisi gibi heyecanlanmadığı vardı ve az önce kafeden Luhan'la çıkan Chanyeol.

"Hayır, sadece işim var. Bekle şu masayı biritip geliyorum."Diğeri kafenin bir başka masasına oturup onu beklerken Baekhyun'u iç savaş halinde bırakmıştı. Chanyeol ve Luhan'ı kıskanmamıştı. Hayır, o Luhan'ın cesaretini kıskanmıştı. Chanyeol'e olan davranışlarını, belki.

Diğeri kafenin bir başka masasına oturup onu beklerken Baekhyun'u iç savaş halinde bırakmıştı. Chanyeol ve Luhan'ı kıskanmamıştı. Hayır, o Luhan'ın cesaretini kıskanmıştı. Chanyeol'e olan davranışlarını, belki.

"Bitti."

Uzun çocuk ona sevimli bit şekilde gülümserken aynı şekilde karşılık verip, boşta kalan sandalyeye oturdu.

"Xiu! Bize kahve yapar mısın?"

"Sen iste gün ışığı!"

Xiumin gitmeden ona göz kırptı. Arkadaşının bu haline gülerken, kaşlarını çatmış ona bakan çocuğa döndü. Bir süre konuşmayınca sırıttı.

"Sen kıskandın m?"

Diğeri kaşlarını daha da çatarken düşündü. Bu bir oyun olsa da Baekhyun onun sevgilisiydi.

"Evet, sen benim sevgilimsin. Bu normal."

Utangaç bir şekilde yüzünü gizleyen Baekhyun'a sırıttı.

"Xiumin en yakın arkadaşım. Kıskanmana gerek yok."

Muhabbetleri devam ederken, geç olduğunu anlamayan Baekhyun, aceleyle kalktı. Kapının önüne gelip kafeyi kilitkediğinde aceleyle Sehun'a baktı.

"Ah, saate bak. Jongin merak etmiştir. Görüşürüz Sehun!"

Sehun, onun bu hareketine anlam veremezken ters yöndeki bara doğru ilerlemeye başladı, arkasında ona doğru sırıtan Chanyeol'u bırakarak.

-------

Chanyeol, soğuk havanın onu etkilemesine izin vermeden, seri adımlarla yürüyordu. Hayatında belki de ilk defa dayak yemişti ve bu kesinlikle son olacaktı.

Baekhyun'un evinden çıktıktan sonra sürünerek geldiği yolu takip ederek -bu kolay olmamıştı- onu bulacağı yeri aramaya başladı.

Bu onunla karşılaştığı ilk sefer değildi. Ancak, uzun zamandır görüşmüyorlardı. Yani, Chanyeol onu hastanelik ettiği günden beri yaklaşık 6-7 aydır.

Sağ tarafında gördüğü bara tereddüt etmeden girdi. Yaraları sızlıyordu ancak dayanamayacağı bir acı değildi. Daha kötülerine katlanmıştı.

"Sen de hiç akıllı değilsin Chanyeol."

Barda ilerlerken arkasından gelen sesle durmuştu. Bu sesin kime ait olduğunu biliyordu ve burada işi bittiğinde bu sesin uzun süre çıkmayacağınıda.

"Kris."

Diğerine yaklaştı. Ondan uzun olsa da bu sefer Kris' in bu sefer hiç avantajı yoktu. "Dışarı, şimdi."

Bardan çıkarken, arkasındaki bedenin kendinden emin duruşu onu sırıtmaktan alıkoyamadı. Birazdan o duruş yerle bir olacaktı. Hem gerçek hem de mecazi olarak.

"Ne var?"

Chanyeol üstündeki ceketi çıkartırken diğerinin ona anlamsız bakışlarını önemsemedi. İçindeki siyah gömleğin kollarını dirseklerine kadar sıvadı. Kolundaki morluklar Kris'in gülmesini sağlarken, Chanyeol'de ona bakıp güldü.

"Dün soruna cevap verememiştim, değil mi?"

Bilmişçe ona sırıtan çocuğa tiksintiyle baktı fakat yüzündeki sırıtmayı silmedi. Bu çocuğun hayatını bitirdiğini sanıyordu. Bir daha ona bulaşmayacağınıda. Yanışmıştı ancak Kris'de kaşınmıştı.

"Evet burada ne işin olduğunu sormuştum."

Kris sıkıntıyla konuştuğunda, Chanyeol hala gömleğini kurcalıyordu. "Bilmem, hastaneden çıktıktan sonra hayatın nasıl diye bakmaya gelmişimdir belki."

Kris' e yaklaştı. Karşısındaki çocuk ürperirken tatminle ona baktı.

"İyiyim. Dünden anlamış olduğunu düşünmüştüm."

Ağzından bir kıkırtı kaçıran Chanyeol, ona baktı bir süre. Bu yüze zarar verecek olmak, acımasızcaydı.

"Eh, pek iyi düşünememişsin. Sarhoş ve mutsuz insanlardan yararlanmak ne bileyim birazcık..." kulağına doğru yükseldi. "Basitçe. "

Kris günün ikinci ürpertisini atlatırken, biraz korkuyla baktı. Ne kadar kötü olursanız olun ya da ne kadar cesur, karşınızdaki Chanyeol'se korkardınız.

"Mutsuz musun Chanyeol?" Kris konuyu değiştirmek için sordu. "Ne o, aşık mı oldun?"
"Seni ilgilendirdiğini sanmıyorum."

Sinirlenmeye başlamıştı bile.

"Vay canına Chanyeol."

Kris, birazdan başına geleceklerden habersiz sırıttı. "Sana yüz vemiyor mu?"

Chanyeol, ona en ürpertici bakışını yollarken, Kris biraz geriledi.

"Kes sesini."

Tehditkar sesiyle üstüne yürümeye başladığında, diğeri gerilemeye devam etti.

"Oh, yoksa o küçük bir sürtük mü?"

Baekhyun hakkında bunu demesi sinirini son raddeye çıkardı. Kris'i arkasındayi duvara yaşlayıp kolunu onun boğazına koyarken, diğeri şaşkınlıktan bir süre karşılık veremedi.

"Onun hakkında böyle konuşmaya nasıl cüret edersin?"Kris koruduğu cesaretle Chanyeol'e bakmaya devam etti.

Kris koruduğu cesaretle Chanyeol'e bakmaya devam etti.

"Bu kadar dramatik olma Chanyeol, sen aşık olmazsın."Kolunun sıkılığını artırırken, uzun olan oksijen sıkıntısı çekmeye başlamıştı.

Kolunun sıkılığını artırırken, uzun olan oksijen sıkıntısı çekmeye başlamıştı.

"Sana. Kes. Sesini. Dedim. Kris."

Kris, kolunu tutup onu kendinden ayırmaya çalıştığında, Chanyeol ona sinirle bakmaya devam etti. Nasıl olsa çabaları bir işe yaramayacaktı. Ancak onun çabaları değil, Chanyeol'un sızlayan yaralarıydı. Göz ardı etmeye çalıştı. Şu an önemli olan Kris'ti.

"Küçük sürtük sana yüz vermiyor diye bana eziyet edemezsin."Bu sabrının sonuydu. Kris'i tuttuğu gibi yere atarken, ne olduğunu anlamayan çocuğun üstüne atladı. Arka arkaya attığı yumrukları sayamayacak duruma geldiğinde, ayağa kalktı ve tekmeleriyle devam etti. En başında diğeri karşılık vermeye çalışsa da bundan kaçamazdı. Bağırdı. Onu kurtarmaları için bağırdı. Ancak ilkinde olduğu gibi onu kimse duymamıştı. Sesi kısıldığında ve bilincini kaybetmeye başladığında, Chanyeol onu saçlarından kavradı ve girmeden fısıldadı.

"Sana sesini kesmeni söylemiştim."

SHADOWHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin