‘’Ne tür bir geri zekalısın Jongin?’’
Evde endişeyle volta atarken aynı zamanda sinirle kardeşine söyleniyordu. Bu çocuk bir gün Baekhyun’un sonu olacaktı.
‘’Ne bok yemeye bulaştın şu lanet olası herife?’’
Baekhyun her zaman sinirlenmezdi. Ancak sinirlendiğindeyse, gerçekten korkutucu olurdu.
‘’Ona bulaşmadım.’’ Jongin mırıldandı. ‘’Yani, direkt olarak.’’
Jongin, kendine küfrederken, Baekhyun volta atmayı kesmiş, salondaki pencerenin önünde donakalmıştı. Onu fark eden Jongin, oturduğu yerden kalkarak yanına gitti. Pencereden baktığında, nefesi kesildi. Kırmızı saçlı çocuk, evlerinin önünde, Baekhyun’a gülümsüyordu.
Korkuyla olduğu yere sinen Jongin, Baekhyun’u izledi. Kardeşinin tepkisiz yüzünden hiçbir şey belli olmuyordu. Kısa olan yavaşça elini kaldırdı ve perdeyi çekti.
‘’Aferin.’’ Dedi usulca. Ses tonu sakin ancak bir o kadar sinirliydi.
‘’Hayatımız yeterince dibe batamazmış gibi, daha da batırıyorsun. Aferin.’’
Jongin, geri oturduğu yerde rahatsızca kıpırdandı.
‘’Kyungsoo’nun onun kardeşi olduğunu nereden bilebilirdim?’’
Kısa olan, kardeşinin konuşması bittiğinde ateş saçan gözlerini ona çevirdi.
‘’Ah, Jongin.’’ İsyan edercesine söylendi. ‘’Tanımadığın bir insana bu denli kötü davranmış olman bile beni utandırıyor. Ah Tanrım. Başımıza açtığın belaya bak.’’
‘’Özür dilerim.’’
‘’Özrün bir boka yaramıyor.’’
‘’Kyungsoo, onunla konuşacağını söyledi.’’
Jongin tek çare olarak bunları mırıldanabilmişti.
‘’Ne?’’
Şaşkınlıkla sordu Baekhyun.
‘’Kyungsoo bugün özür diledi ve onunla konuşacağını söyledi.’’
‘’Pek işe yaramışa benzemiyor.’’ Dedi, perdeyi aralayıp bakarken umutsuzca konuştu.
‘’Çünkü hala burada.’’
‘’Belki de konuşamamıştır, lütfen biraz daha bekleyelim.’’
‘’Umarım öyle olmuştur Jongin.’’
Konuştuktan sonra aşağıya son kere baktı ve ardında endişeli bir Jongin bırakarak odasına gitti.
FLASHBACK
‘’Chanyeol.’’
Küçük olan, ondan büyük olmasına aldırmadan seslendi.
‘’Hyung, Kyungsoo.’’
Karşısındaki onu düzelttiğinde, gözlerini devirdi.
‘’He neyse.’’
Kısa olanın saygısız olmasına alışmış olan Chanyeol, merakla sordu. Ne de olsa kardeşi onunla sık sık konuşmuyordu.
‘’Ne oldu?’’
Sıkıntıyla uzuna bakan çocuk, derin bir nefes aldı.
‘’Jongin ve Baekhyun’u rahat bırakmanı istiyorum.’’
‘’Hayır.’’
Chanyeol, normalde olsa kardeşinin istediği şeyleri yapardı ancak konu Baekhyun’a geldiğinde, bu değişiyordu.
‘’Ne? Neden?’’
Hafif kızgınlık ve şaşkınlıkla sordu Kyungsoo. Genelde, Chanyeol tekliflerini kabul ederdi. Bu biraz garipti.
‘’İstemiyorum.’’
Tamam, Kyungsoo kızmaya başlamıştı. Derdi neydi bu çocuğun?
‘’Jongin benden özür diledi ve Tanrı aşkına Baekhyun bana bir şey bile yapmadı!’’
Ona bağıran çocuğa sinirle baktı, kardeşi de olsa, kimse Chanyeol’u sinirlendirmemeliydi. Çünkü Chanyeol sinirlendiğinde kimseyi tanımazdı.
‘’Bağırma Kyungsoo.’’
Sesi, tehlikenin kırıntılarını barındırırken, sinirle mırıldanmıştı. Kısa olan korkuyla ürperdi. Sonrasında daha dikkatli olarak, sakin bir sesle devam etti.
‘’Lütfen, onları rahat bırak.’’
Kardeşinin ısrarı canını daha da sıkarken, ellerini kızıl saçlarına götürerek dışarıya sıkıntıyla bir nefes verdi.
‘’İstemiyorum dedim.’’
Elleri saçlarından ensesine doğru kayarken, aklına Baekhyun’u sinirlendirmenin çok fazla eğlenceli olduğu geldi. Kısa olanın sinirden kızaran yüzü ve dudaklarını ısırması. Kahretsin. Devam etmedi, ederse durumu iyiye gideceğe benzemiyordu. Yüzünde oluşmaya başlayan sırıtmayı anında yok ederek diğerine baktı.
‘’Senden nefret ediyorum Chanyeol.’’
Uzun olanın, bu cümleden sonra kalbi binlerce parçaya ayrıldı. Kyungsoo onunla ne zaman konuşsa, genelde bu oluyordu. Kendini buna hazırlamadığı pişman hissediyordu. Chanyeol, düzeltmek için ya insanları dövüyor ya da içiyordu. Ailesinden kalan tek kişi de ondan nefret ederken, bunları yapmak ona en doğrusuymuş gibi geliyordu. Üzgün olduğunu belli etmemeye çalışarak mırıldandı.
‘’Biliyorum Kyungsoo, biliyorum.’’
Kısa olan bunu duyduktan sonra, odayı hızla terk etti.
Ondan gerçekten nefret ediyordu.
FLASHBACK SONU
Chanyeol yavaş adımlarla sokakta ilerlerken, hayatını düşündü. Bir insan ancak bu kadar karanlığa batabilirdi. Hayatına giren herkes ondan nefret ederken, nefes almanın gitgide zorlaştığının bilincinde yaşamak, işte bu en zoruydu.
Birinin onu kurtarması lazımdı. En başında, birine ihtiyacı vardı. Ama o birisi hiç gelmemişti. Öz kardeşi bile ona yardım etmezken, diğerlerinden yardım beklemek aptallıktı.
Kötü biriydi. Kötü olmayı hem seviyor, bir o kadar da nefret ediyordu. Gerçi içinde yaşadığı dünya bu kadar kötüyken, Chanyeol hiçbir şeydi.
Nefes alabilmeyi özlemişti. Onu görene kadar, özlem içini kavuruyordu. Gördüğündeyse, saflığı gözlerini kamaştırdı. Karanlık yaşantısı için o, fazlasıyla aydınlık ve berraktı. Onu gördüğünde, nefes alabildiğini hissetti. Uzun süre önce unuttuğu duyguyu, sonuna kadar yaşadı. Ancak o da, herkes gibi Chanyeol’den nefret etti.
Sevgi, Chanyeol için çok uzaktı. Duygusuzdu. Çoğu zaman, boşlukta hissetti. Duygusuzluğu onu güçlendirdi. Sonucunda kötü adamı yaratmıştı, tek sorun bunu istemeyerek yapmış olmasıydı.
İnsanların ona olan nefreti, onun kendine olan nefreti yanında hiçbir şeydi. Hayatını, bu şekilde geçirdiği için, kendine lanet etmediği bir gün yoktu.
Daha sonra, ilerde birinin, bir kadını rahatsız ettiğini gördü. Kırılan kalbini düzeltmek için bu, kusursuz bir fırsattı. Adımlarını hızlandırdı. Adamın saçlarını kavradığında, kadın korkuyla bir nefes aldı.
‘’Git.’’ Kalın sesi, sokakta yankılanırken, kadın teşekkür bile etmeden, koşarak uzaklaştı.
Saçlarından tuttuğu adamı tek hamlede yere düşürürken, yüzüne korkunç bir ifade yerleştirdi. Ay ışığı, kusursuz yüzüne vururken, karşısındakinin korkudan gözleri dolmuştu. Acınası, karşısındaki adamın tek kelimeyle karşılığı buydu.
‘’C-chany-yeol..’’ yalvardı.
‘’L-lüt-tfen, a-acı b-ban-na..’’ Yumruğunu hiç acımadan yüzüne geçirirken, adamın yalvarmasını umursamadığını belirtti.
‘’NEDEN, SEN O KADINA ACIYACAK MIYDIN?’’
Soğuk sesi, her yeri kaplarken, dünyadaki nefreti sesiyle adama yöneltti.
Aynı zamanda, yüzüne attığı yumruklarla, onun yüzünü tanınmayacak hale getiriyordu. Adamsa yalvarmaya devam ediyordu.
‘‘O SANA BÖYLE YALVARDIĞINDA ACIYACAK MIYDIN LANET OLASI?.’’
Yerden kalkamayacağını anladığında, kendisi kalktı ve tekmelerini savurmaya başladı.
‘’DURMANI İSTEDİĞİNDE DURACAK MIYDIN?’’
Yerdeki, bayılacak duruma geldiğinde, son tekmesini attı ve adamı sokakta öyle bıraktı. Ona gidiyordu. Yani evinin önüne. Kalbini henüz onaramamıştı.
Evlerinin önüne vardığında, yüzündeki korkunç sırıtış hala duruyordu. Kısa olan pencereden görüldüğünde, nefesi kesildi. Daha sonra perdeyi çektiğinde, hüzün etrafını kaplamıştı. Biraz daha bekleyip, izlediğinde, perdenin biraz açılıp, kısa olanın hala orada mı diye kontrol ettiğini gördü. İçeriye doğru bir şey söyledi ve perdeyi tekrar kapadı. Ve Chanyeol oradan, sıcak evine doğru yola çıktı.
2 GÜN SONRA
Baekhyun kafedeyken, aklında Chanyeol’un onu birkaç gündür rahatsız etmediği vardı.
‘’Hey Baek.’’
Minseok’un sesiyle kendisine gelen Baekhyun, gözlerini kırpıştırarak arkadaşına baktı. ‘’Hala kovulacağını mı düşünüyorsun?’’
‘Hayır.’
‘’Evet.’’
Minseok ona tatlı bir gülümseme gönderdiğinde, ona aynı şekilde karşılık verdi.
‘’Saçmalama, bizi kovamazlar. Biz çok tatlıyız.’’ Baekhyun, onun haklı olduğunu biliyordu. Yani, kafeye sırf onlar için gelen kızlar, bazen gerçekten bunaltıcıydı ancak para kaynağıydı.
‘’Ah, evet.’’ Dedi. İç çekti.
‘’Bu arada Baek, patronu gördün mü şu sıralar.’’
‘’Hayır, neden?’’ Minseok’un patronu merak etmesini garipserken, kendi merakına yeni düştü. ‘’Demek doğruymuş.’’
‘’Ne? Doğru olan ne?’’ Merakı katlanırken, arkadaşını gelen müşterilere yol vermek için kenara çekti.
‘’Sanırım kafeyi biri satın almış.’’ Garip. Patronları kafelerini çok severdi.
‘’Öyle mi? Kim dedi bunu sana?’’
Minseok kızardı. ‘’Jongdae.’’
Baekhyun, karşısındakinin sevimliliğine kıkırdarken, yeni patronlarını düşündü. Jongdae dediyse, doğru olma olasılığı yüksekti. O çocuğun gerçekten iyi kaynakları vardı. Umutla mırıldandı.
‘’Umarım iyi birisidir.’’
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SHADOW
FanfictionTANITIM-1 ‘’O-o g-geliyor.’’ Dedi titreyen sesiyle. Karşısındaki adama uzun süre baktı Baekhyun. Kimden bahsettiğini bile bilmediği adamın, korkunç bir insan olduğunu o anda anlamıştı. Çünkü karşısında asla kimseden kormaz diyebileceği bir adam, ko...