SHADOW
BÖLÜM-9
Tezgahı sakince silerken, içindeki karmaşayı, işine yansıtmamaya çalışıyordu. Hepsi onun suçuydu. Son bir aydır, sürekli aklındaydı. Çıkmıyordu, çıkmaya çalışmıyordu bile. Belki de Baekhyun, böyle kendine eziyet ediyordu. Son bir ayda değişen çok şey vardı. Sehun'un ona karşı olan tavrı, Chanyeol'un 'gölge' haline geri dönmesi, Kyungsoo ve Jongin. Baekhyun'u en çok etkileyeni Sehun'du. Ona karşı olan duygularından emin olamıyordu. Ya da kabul edemiyordu.
Sehun, ne kadar yakın olmaya başlasa da Baekhyun o kadar uzaklaşmış hissediyordu. Artık kelebekler yoktu, yüz kızarması da. Tezgahı ovalaması sertleşirken, içeriye giren beden yavaşça ona yaklaştı. "Biliyorsun Baekhyun, orası lazım oluyor." Kalın ses, onu yerinden zıplatırken, kendini bu kadar dalgın olduğu için azarladı. "Ah! Gölgem gibisin Chanyeol." Baekhyun duraksadı. Gerçekten, onu takip ediyor ve sürekli bir yerlerden çıkıyordu. Ürperdi.
"Beni çocukluğuma döndürüyorsun." Chanyeol, onun elinden bezi alırken şaşkınca ona baktı. Böyle bir tepki beklemiyordu. "Biliyor musun Chanyeol, ben küçükken gölgemden korkardım."
-------
"Bilmiyorum aklım çok karı- BENİ DİNLİYOR MUSUN SEN?"
Küçüğün bağırmasıyla ona yönelen Xiumin, onun neden bu kadar stres altında olduğuna karar veremiyordu. Tamam, belki sevgilisi varken başka birini düşünmek insanları strese sokardı. Baekhyun'a baktı ve gözlerini devirdi. "Evet, Baekhyun. Yarım saattir anlattığın her şeyi dinledim ve düşünmen saçmalık. Ondan nefret ediyorsun, yani en son ediyordun." Baekhyun, başını eğdi ve parmaklarıyla oynadı.
"Artık etmiyorum." Xiumin, onun sırtına destek olmak için vurdu ve gelen müşteriye bakmak için giderken, Baekhyun'un aklını daha da karıştıracak cümleyi söyledi. "Eh, senin sorunun ona aşık olmanmış."
-------
Chanyeol, kafeden çıktıktan sonra yürümeye başladı. Depresif halinden kurtulmuştu. Tekrar eski haline dönmüştü, bu Baekhyun sayesinde olmuştu. Ve biraz da insan hırpalama sayesinde. Hayatında sadece kötü adamlara zarar vermiş olsa da, Chanyeol iyi biri değildi. Bunu kendisi de kabul etmişti. Yağmur yağmaya başladı, son üç gündür olduğu gibi. Avuçlarını gökyüzüne doğru kaldırdı ve damlaları hissetti. Yağmuru seviyordu. Ona yenilenmiş hissettiriyordu. Bir süre nefes almasını bile sağlıyordu.
Islak toprak kokusunu ciğerlerine çekti. Islanmayı umursamıyordu, hasta olmayı da. Kendine bakabilirdi.
"Ne yapıyorsun orda?"
Yağmurun ona getirdiği keyfi kaçıran ses kendini duyurduğunda, ne kadar zamandır aynı yerde dikildiğini düşünüyordu. Sırılsıklam olmuştu bile.
"Seni ilgilendirmez."
Diğeri yavaş adımlarla ona doğru gelirken, sabırsızca onu bekliyordu. "Bende Baekhyun'u almaya gidiyordum. Biliyorsun hassas biraz." Chanyeol, yumruklarını sıktı. Aptal çocuk, onu hala sinirlendirmeyi başarabiliyordu. "Bunun da beni ilgilendireceğini sanmıyorum."
Sehun, ona doğru sırıttı. "Ne o, Baekhyun'u bıraktın mı?" Aptaldı, kesinlikle aptaldı.
"Hayır, Sehun. Hala ona aşığım. Beni ilgilendirmeyen taraf ilişkiniz. Umurumda değil. Umurumda olan tek şey Baekhyun."
Sehun, cevap verecekken arkadan gelen sesle sustu. "Chanyeol! Sırılsıklam olmuşsun!" Luhan, Sehun'un omzuna çarparak geçerken, Chanyeol'u şemsiyesinin altına almaya çalışıyordu. Sehun'un kırılan kalbini duymamıştı, tabii ki.
"Önemli değil Luhan, yağmuru seviyorum." Luhan, ona sevgiyle gülümserken, cebinden çıkardığı mendille diğerinin yüzünü siliyordu. Sehun'u görünce ona doğru yürüdü ve mendil uzattı. "Sende ıslanmışsın Sehun."
Onun mendilini alıp, gizlice cebine atarken, karşısındaki manzarayı daha fazla izleyemeyeceğine karar verip oradan ayrıldı. Kafeyi arkasında bırakarak yürürken, Baekhyun'u unuttuğunu anımsadı ancak devam etti. Şu an Baekhyun umurunda bile değildi. Baekhyun, onu Sehun'un alacağını unutarak kafeden çıktı ve aklına gelenlerle markete yürümeye başladı.
Daha sonra, karşısında gördüğü manzarayla arkasına döndü ve kafenin yakınındaki değil, evinin yakınındaki markete gitmeye karar verdi.
-------
"Tamam Luhan, iyiyim. Gidebilirsin artık."
Endişeyle ona bakan çocuğu gönderebilmek için elinden geleni yapsa da, Luhan gitmiyordu ve Chanyeol çileden çıkıyordu. "Sana çorba yapmalıyım." Ayağa kalkarken, kolunu tuttu ve mutfağa gidemeden durdurdu kısa olanı.
"Luhan, git artık." Hayal kırıklığıyla ona baksa da, işe yaramayacağını bildiği için, son kez Chanyeol'e bakıp kapıdan çıktı. Aklına gelen fikirle hızlandırdı adımlarını. Tanıdık bara girdiğinde, tanıdık bedeni aradı gözleri. Sehun, ona doğru gelen bedene baktı. Ona gülümsedi, karşılığında bir gülümseme kaptı. Elindeki mendili yavaşça cebine koyarken, doğruldu ve tamamen ona döndü. "Sehun, sana bir şey isteyebilir miyim?" Hızlanan kalbini gürültüden duyulmayacağını bildiği halde, kontrol etmeye çalıştı ancak başarılı olamadı.
"T-tabii." Luhan, kabul etmesini umarak ona baktı.
"Erkek arkadaşım olur musun?"
-------
KAISOO
"Kyungsoo, bu sefer gerçekten söylemeliyiz." dedi Jongin okuldan çıkarken.
Kyungsoo, endişeyle parmaklarıyla uğraşırken, diğeri onu elinden yakaladı ve onu durdurdu. "Sevgilim, artık öğrenmeli." Gözlerini birkaç kere kırptı ve Jongin'e baktı. Bir aydır zaten erteliyordu. Artık gerçekten söyleme zamanı gelmişti.
"Tamam. Söyleyelim."
Sevinçle Kyungsoo'ya sarılıp onu nefessiz bırakan Jongin, daha sonra geri çekilip sevgilisini öptü. "Hadi gidelim."
-------
"Chanyeol, sana söylememiz gereken bir şey var."
Kafeye uğrayıp, Chanyeol'u de çağıran çift, oldukça gerilmiş bir şekilde karşılarındaki çocuğa bakıyordu. "Ve bize bir şey yapmayacağından emin olmak için Baekhyun'u da çağırdık." Chanyeol sırıtınca daha da gerilen Kyungsoo ve Jongin, yanlarına gelen bedenle rahat bir nefes aldı.
"Merhaba."
Tek boş yer olan Chanyeol'un yanına oturdu.
"Merhaba Baekhyun."
"Selam hyung."
"Hoş geldin hyung." Çocukların gerginliğine bakıp gülerken, yanındaki bedenin onu izlediğini biliyordu ve o da en az çocuklar kadar gergindi. "Şimdi sana söyleyeceğiz."
Jongin masanın altından Kyungsoo'nun elini tuttu. "Sevgili olduğunuzu biliyorum. Gerilmenize gerek yok. Bir şey yapmayacağım." Chanyeol konuşunca ona dönen üç çift gözden rahatsız oldu. "Çok belli ettiniz. Anlamamak için aptal olmak gerekirdi."
Baekhyun, sırıttı. Gerçekten çok belli ediyorlardı. "Chanyeol haklı, baya belli ettiniz." Jongin, ilk önce abisine daha sonra Chanyeol'e baktı. Ve abisinin onunla otururken bu kadar rahat olmasına şaşırdı. "Tamam o zaman." Çift ayaklanırken, Baekhyun'da onları takip ederek kalktı.
"Siz gidin. Hesabı ben öderim." A
rkadan gelen gür sese aldırmadan devam eden Kyungsoo ve Jongin, kafeden çıkarken, Baekhyun'un da ardından çıktığını gördüler.
-------
"Çok basit oldu." Jongin, Kyungsoo'yla her zaman oturdukları parka geldiğinde konuştu. "Evet. Gerçekten çok basit oldu. Aslına bakarsan altından bir şey çıkar diye korkuyorum." Abisine karşı neden bu kadar nefret dolu olduğunu asla anlamayacaktı Jongin. Sonuçta, Chanyeol onu korumuştu. Aynı Baekhyun'un ona yaptığı gibi. "Bu kadar güvensiz olma Kyungie. O senin abin."
Kyungsoo, ona baktı. Jongin haklıydı. Ancak konu Chanyeol olunca bu elinde değildi. "Ne düşüneceğimi bilmiyorum Jongin, o gerçekten karmaşık biri." Güç vermek için elini sıktı. Sonunda Kyungsoo, Chanyeol'e biraz da olsa yumuşamıştı, hissedebiliyordu. "Ondan bu kadar nefret etme."
Yüzünü kısa olana çevirdi. Ne düşündüğünü bilmiyordu ama bu fikri gözden geçirdiğini düşünüyordu. "Tamam. Ondan bu kadar nefret etmemeyi deneyeceğim." Sevgiyle ona baktı. Karşısındakinin de aynı şekilde ona baktığını görünce, içinde çırpınan kelebekleri saldı ve ellerini onun yüzüne yöneltti. "Seni seviyorum Jongin."
Jongin onu öpmeden önce fısıldadı. "Seni seviyorum Kyungsoo."
-------
Baekhyun, kafenin kapısını kilitledi ve ağır adımlarda evine yürümeye başladı. Bugün olanları düşünürken, yüzünde buruk bir gülümseme belirdi. Chanyeol'un, Kyungsoo'yla konuşurken ses tonundaki şefkati ya da onlar giderken orada öyle tek başına oturuşunu. Adımlarını daha sert atmaya başladı, aklından çıkması gerekiyordu. Sevgilisi varken Chanyeol'u düşünmek rahatsız hissettiriyordu.
Geçen gün Xiumin'in dediği şey aklının bir köşesinde parıldıyorken, onu kabullenmemek için elinden geleni yaptı. Sabah uyanınca, kafede, evine giderken ya da günün başka vakitleri, sürekli onu düşünüyordu. Onun yalnızlığını, saçlarını, belki de ses tonunu. Birden, kabullenme hissiyle durdu. Olduğu yerde bir süre durdu.
"Aptalsın Baekhyun."
Kendi kendine konuştu.
Etrafında ne olduğunu umursamadan…
"Chanyeol'e aşık olduğun için tam bir aptalsın." Yürümeye başlamadan önce, arkasındaki adımları duymasıyla sırtından bir ürperti geçti. Bunu sağlayan kişiyi biliyordu. Onu duymamış olması için yalvarırken, duyduğu cümleyle umudunu kaybetti. "Bende bir aptal mıyım Baekhyun?" Ona doğru dönerken, gözlerine bakmamaya çalışsa da, diğerinin gözleri onunkileri yakalamıştı bile. "Sana aşık olduğum için, bende aptal mıyım?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SHADOW
FanfictionTANITIM-1 ‘’O-o g-geliyor.’’ Dedi titreyen sesiyle. Karşısındaki adama uzun süre baktı Baekhyun. Kimden bahsettiğini bile bilmediği adamın, korkunç bir insan olduğunu o anda anlamıştı. Çünkü karşısında asla kimseden kormaz diyebileceği bir adam, ko...