Merdivenlerden aşağıya doğru ayak sesleri duyuluyordu. Usul usul ve kendinden emin adımlarla hatıralarına yürüyen bir adamın ayak sesleriydi bunlar. Ayak seslerine damla sesleri eşlik etmeye başladı. Spiral dönen merdivende önce bir çift ayak ucu belirdi sonra bu ayaklar bir adım daha ilerledi ve bıçağın iki yüzü aynı anda parladı. Taze kan yeni bilenmiş bıçağın üzerinden merdivenlerdeki ayak uclarına aheste aheste damlıyordu. Her şey o kadar yeni olmuştu ki kolluk kuvvetleri olaya müdahele etmeye çalışmadı. Ne olduğu anlaşılamayan soğuk bir andı.
Aralık olan sokak kapısı içeri doğru esen ılık rüzgarla hafifçe ileri geri sallanıyordu. Kolluk kuvvetleri olayın olduğu eve yan evde yaşayan kadının ihbarı üzerine gelmişti. Evden kadın çığlıkları ve tehditler yükselmeye başlayınca kadın hemen yetkilileri aramıştı ve söylediğine göre adam karısının onu aldattığını düşündüğü için tehdit ediyordu.
Adam usulca hamle yapıp bir basamak daha indi ve artık yüzü seçilebiliyordu. Memurlardan biri adamı elindeki bıçağı yere atması için uyardı. Ancak adam şokta gibiydi ve bir kaç basamak daha aşağıya indi. Memurlar yine kıpırdamaması ve elindeki bıçağı yere bırakması için uyardı. Adam bu kez daha kendinden emin bir halde merdivenleri bitirdi.
Duyulan bir kaç el silah sesi ve yerde yatan ölü bir beden.
Bunlar Samuel Cane'in notlarının arasında bulunanlardan bazılarıydı. Cane'in annesi, babası tarafından vahşice katledilmişti. Babası da kolluk kuvvetleri tarafından öldürülmüştü. Cane başından geçen olayları hikayeleştirmek konusunda çok başarılıydı ancak bunları kitaplarına hiç yansıtmamıştı. Şimdilerde ise güneye kaçtığı üzerine söylentiler vardı. Cane artık psikolojisi bozuk olan bir katil olarak aranıyordu. Kitap ise Cane'in ününün altında çoktan unutulmuştu. Cane kaçmadan önce yazarı bulacağına ve kendisini aklayacağına yemin etmişti. Arkasında bir kaç not ve kendi ailesi de olmak üzere bir çok faili meçhul cinayet bırakmıştı.