10

12 2 0
                                    

Adana...

Taşıyla toprağıyla,tarihsel dokusuyla,insanlarıyla ve tüm o kendine has doğallıyla etkilemişti herkesi. Başak eşliğinde karış karış gezilen bu güzel şehirde Seyhan Nehri'nin üzerinde tüm ihtişamıyla duran Taş Köprü'den tut,Bebekli Klise'ye kadar her yeri görmüşlerdi. Şimdi ise sıra da karın doyurmak kalmıştı.

Ömür'ün uzun zamandır kopamadığı iş hayatından kopup,keyifli ve kaliteli vakit geçirmeyeli uzun zaman olmuştu. Bu şehir turunu her ne kadar arkadaşlarıyla beraber olarak hayal etsede aralarına katılan sürpriz misafirler de,itiraf etmeliydi ki onu çok eğlendirmişti. Önder Pars'ın kız kardeşi olan Ladin Şen'e her ne kadar mesafeli davranmak konusun da kararlı olsa da kızın bitmek tükenmek bilmeyen enerji ve doğal komikliği üç kadının da gönlünü feth etmişti.

"Yenge ben çok acıktım yaaa ! Ne zaman yemek yicez ?" Ladin küçücük boyu ve kıvırcık saçlarını attırarak Başak'ın yanına gelirken,genç kadın kendisini çoktan gelin olarak benimsemiş Ladin'e güldü.

"Hemen şurası Ladin'cim. Geldik sayılır." Güzel hava da en son gittikleri yerden,zaten yakın olan restorana yürüyen kalabalık grup,nihayet Başak'ın dedesinin arkadaşı olan Salim Bey'ın kebapçısına gelmişlerdi.

"Aa Başak Abla hoşgeldin ! Çağırıyım mı ustayı ?" Daha kebap salonundan girer girmez,genç garsonlardan biri Başak'a selam verirken diğerleri artık bu duruma alışmış gibiydiler. Sabahtan beri gittikleri her yerde Başak'ı tanıyıp,dedesine selam gönderen bir sürü insanla rast gelmişlerdi.

"Hoşbulduk Murti,sana zahmet bi çağırıverse Salim Amcayı." Genç çocuk koştur koştur içeri doğru giderken,Başak büyük ama lüks olmaktan oldukça uzak mekanı gözleriyle tarayıp uygun bir yer aradı.

"Gelin şu taraf oturalım." Kalabalık gruplar için ayrılmış,köşede ki büyük masaya yönelen Başak'ın peşinden herkes onu takip etti.

Çoğu için oldukça güzel bir gün olarak geçse de Alaz Devrim için gereksiz bir gündü. Sırf Önder'i yalnız bırakmamak ve belki Ömür Keskin'e yaklaşırım umuduyla geldiği Adana'da bütün gün boyunca sadece grubu takip edip,bolca İstanbul ile telefon görüşmesi yapmak olmuştu. Planını devreye sokmak için çok çalışıyordu. Ne kadar çabuk projeyi bitirirse Ömür Keskin'e gerçekleri o kadar çabuk anlatırdı ve nihayet dedesinin vasiyetini yerine getirir,hak ettiği güce kavuşurdu.

"Bütün gün sanki sizi buraya silah zoruyla getirmişler gibi davrandınız Alaz Bey." Ömür tam karşında oturan adamın güzel çehresinde bakışlarını gezdirirken,yüzüne eğlenen bir ifadeyi kondurmayı ihmal etmedi. Alaz Devrim'in bütün gün boyunca neden sürüye katılıp,zevk almadığını merak ediyordu fakat bunu öylece sormak yerine kendi yöntemleriyle halletmeyi tercih etti.

"Silah değil arkadaş zoruyla. İstanbul'da işlerimin başında olmayı tercih ederdim." Alaz Devrim ciddi bakışlarını ve sert yüz hatlarını bozmadan Ömür'e bakarken,genç kadın yüzünde ki eğlenen ifadeyi bozmadı. Karşısında ki dengesiz adama göre şekil almayı çoktan bırakmıştı,onun sürekli değişen ruh haline ve davranışlarına yetişemiyordu.

"Bende size küçük bir tavsiye Alaz Bey..." Ömür tam konuşacağı sıra da Alaz,masada hafifçe eğilerek karşında ki genç kadın ile yüzlerini yakınlaştırdı.

"İzninizle ilk önce ben bir tavsiye vermek istiyorum. Artık şu aramızda ki resmiyeti kaldırsak nasıl olur ?" Alaz Devrim'in emreder yapıda ki sesi Ömür ile aralarında ki mesafeye hükmederken,Ömür derin bir nefes alıp düşünmek için beynine oksijen yolladı.

DOKUNULMAZ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin