Tanışma

233 62 16
                                    

Yanlışıyla doğrusuyla, sevinciyle kederiyle, korkusu ve huzuruyla hayatı yaşamak güzeldir. Hele ki büyük umutların varsa o hayat daha da güzeldir. Çocukken kurduğumuz hayallerin büyürken aslında gerçekten de hayal olduğuna, kazanması zor ama illa da katılmak istediğin bir yarış olduğunu anlarsın . Kazanamayacağını biliyorsundur ama yine de olmayan şansını denemek istiyorsundur. Adı üstünde çocukluğun hayalleri.

Mesela ben çocukken aşçı olmak istiyordum ki bu hayali gerçekleştirmek o kadar da zor değildi. Ama gel ki bu hayal yeni dekore ettiğimiz mutfağı yakana kadar devam etmişti. Sadece ilk deneyim için patates kızartmanın iyi bir seçim olduğunu düşünmüş, patatesleri kızgın yağa döktükten sonra tuvalet için mutfaktan ayrılmış ve patates kızarttığımı tamamen unutmuştum. Ta ki burnuma gelen yanık kokular sayesinde mutfağa koşmuş, alışan tavayı gördüğümde ne yapacağımı bilmeden yanan tavayı elime almıştım. Sonuçta yanan elim yüzünden tavayı hemen yere atmıştım ve tavayı öylece arkamda bırakarak tekrar banyoya girmiştim. Ve kısa sonuca gelirsek evin tamamen yanmasını son anda abimin yetişmesiyle önlemiştik.

Elimi çok fena şekilde yaktığım ve aynı zamanda yeni tamirden çıkmış mutfağı mahvettiğim için annem beni bir daha mutfağa sokmamıştı. İşte o günden sonra bir daha patates kızartmak ne ki patates soymamıştım bile.

Bu yüzden çocukluk hayalim olan aşçılığı yanan tavayla birlikte çöp torbasına atmıştım. Zaten bu beceriksizlikle de bir şey yapamazdım. Bir bardak kolayı hem kendi, hem anne, hem baba üzerine dökmüş bir insandan bahsediyoruz sonuçta.

Bundan sonra hedeflerimi değiştirmiş resimlere olan ilgim yüzünden fotoğrafçı olmaya karar vermiştim. Ressam da olabilirdim ama bir resim çizmek için çok zaman harcamak gerekiyordu ve çok eziyyetli bir işti. Ve üşengeç bir insan olarak fotoğrafçılık bölümünü seçmiştim. Aslında bir fotoğraf çekmek de o kadar kolay değildi ya her neyse.

Birinci yılımda maalesef geçirdiğim kaza yüzünden sınava vaktinde yetişememiş ve bu yüzden ilk yılım ellerimden kayıp gitmişti. İkinci yılımda tesadüfen tanıştığım bir arkadaş sayesinde üniversitemi arkadaşın yaşadığı ülkeye yazmış ve hiç beklemediğim halde kabul edilmiştim.

Evet, ben Blanie Flores. Kazandığım üniversitenin ülkesine, Kore'ye gidiyordum. Bir kaç yıl öncesine kadar Kore'ye gitmek için bu kadar hevesli olucaksın deseler asla inanmazdım ama şu an o ülkeye gitmek için son parça elbisemi valizime koyuyordum.

Ben Blanie Flores. Bu yolculukta başıma neler gelecekti hiçbir fikrim yoktu ama bildiğim tek bir şey vardı ki garip şeyler yaşacaktım. Hem de çok garip...

Sessizliğin MelodisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin