Bu satırlarla başlamak istiyorum..."Küçük Prens yine konuşmaya başladı:
'İnsanlar nerede? Çölde biraz yalnızlık duyuyor kişi...'
'İnsanların arasında da yalnızlık duyulur' dedi yılan." (Sadece sevdiğim bir kesit.)
Açıkcası şu an ki duygularımı nasıl anlatsam, hangi kelimeleri seçsem de kendimi size ifade edebilsem bilmiyordum. Ben Blanie Flores, hayallerime bir adım daha yaklaşmıştım. Şu an telaşlı insanların ordan oraya koşturmasını izliyordum. Nasıl da koşuyorlardı. Kimisi işine, kimisi evine, kimisi buluşmaya ve ya kimisi de yalnızlığa koşuyordu. Bense onları bir portrenin arkasından izleyen yeni çizilmiş bir resimdim. Hala renklerin canlılığı üzerimdeydi. Tek bir dokunuşta dağılabilirdim ama kimsenin dokunmayacağını da biliyordum.
Dünyaya yeni göz açmış bir bebek kadar saf, bilinçsiz, yardıma muhtaç hissediyordum kendimi. Başka ülke, başka insanlar, başka insanların omuzlarındaki başka hikayeler ...
Buraya gelmeden önce aileme bir söz vermiştim. Duygulardan önce aklımı dinleyecektim ama asla da duygularımı kaybetmeyecektim. Çünkü ne kadar duygusal davranırsan bir o kadar çok kaybedersin. Ve duygusuz olursan da en başından yalnız kalırsın. Yani arafta kalıcaktım. Hem güvenecek, hem güvenmeyecektim. Hem sesli olucak, hem de sesimi içimdeki en karanlık odaya kilitleyecektim kimse onu bulmasın diye. Hislerimi bir elimde sımsıkı tutacaktım. Amaçlarımı, geleceğimi, kararlarımıysa diğer elimde. Onları tek elimde tutamazdım çünkü en başından kaybedeceğimi biliyordum. Bu yüzden iki farklı ellerde olucak, ama her zaman varlıklarını hissettireceklerdi.
Yüzümdeki küçük gülümsemeyle elimdeki telefonu yukarı kaldırdım. Sun Yeon'un verdiği adrese son kez bakarak ileriden gelen bir taksiyi durdurdum. Taksici taksiden inerek bavullarımı bagaja koymuş ve kapımı açarak geçmem için izin vermişti. Hım, centilmen bir beyfendi.
Kore'nin insanlarının çok nazik olduğunu biliyordum. Yardım sever, güler yüzlü olduklarını da Sun Yeon unnie sayesinde öğrenmiştim. Bu hayatta ona çok şey borçluydum. Şu an bu yüzümdeki gülümseme, omuzlarımdaki gurur ve başarıları ona borçluydum. O benim hayat arkadaşımdı. O benim güç kaynağımdı. O benim en değerli varlığımdı. Olmayan ablanın verdiği huzur duygusuydu.
Taksici verdiğim adrese kısaca bir göz gezdirdikten sonra kafasını sallayarak arabayı çalıştırdı. Aslında bir çok sorunuzun olduğunu biliyordum. Ve en başta nasıl korece konuştuğumu, neden bir anda buraya geldiğimi, farklı insanların, farklı kültürün olduğu yeri neden tercih ettiğimi düşünüyorsunuzdur. Hepsini söyleyeceğim. Zaten artık bu hikaye yalnız benim değil hepimizin hikayesi oldu. Sadece zaman ve sabıra ihtiyacımız var o kadar.
Yeon unnienin bugün geldiğimden haberi yoktu. Koreye geldiğimi tabii ki de biliyordu ama gelişim çok ani, beklenilmez olucaktı onun için. Zaten eşyalarımı bir kaç hafta önceden göndermiştim ve hesaplamalarıma göre şu an eşyalarım benden önce unnienin evine ulaşmıştır.
Yaklaşık 15 dakikalık bir yolun sonunda yanyana dizilmiş binaların olduğu bir siteye girmiştik. Unnienin durumunun iyi olduğunu biliyordum da bu kadar güzel bir sitede yaşayacak kadar iyi bir gelirinin olduğunu bilmiyordum. Ben dikkatlice binalara bakarken taksi krem renkli bir binanın önünde durmuştu. Taksici geldik diyerek arabadan indi ve bagajı açarak bavullarımı dışarı çıkardı. Evet, başlıyorduk. Derin bir nefes alarak kapıyı açtım ve dışarı çıktım.
Tam da beklediğim gibi. Eşyalarım gelmiş, Yeon unnie bir eşyalara bir de eşyaları getiren kargocuya bakıyordu. Yüzümdeki kocaman gülümsemeyle "Yeon unnie," diye bağırdım. Unnie kafasını benim olduğum tarafa çevirdiğinde bir anda yüzünde oluşan şaşkınlık gülümsememi daha da büyütmüştü. Hiç beklemeden koşarak kısa zamanda yanına yaklaştım ve kollarımı boynuna dolayarak "Unnie, ben geldim." diye bağırdım. Şaşkınlığı bir kaç saniye daha sürdükten sonra kahkaha atıp kollarını belime dolayarak sımsıkı sarıldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sessizliğin Melodisi
FanfictionDüşmekten korkan birinin bir anda düşmek için uçuruma yaklaşması ne kadar doğru olabilirdi ki? Hayatın oyununu kendi aleyhine çevirecek kadar zeki birisi aşık olduğunda ne kadar aptal olacağını kendi gözleriyle görmüş ve bu yüzden kendine bir söz da...