"Hikaye"-Bölüm 15

51 11 25
                                    

"Anne, babamla nasıl tanıştığını anlatsana?"

Dizlerindeki kafamı yukarı kaldırmış, altan bakışlar atarken, annem elini kaldırıp burnumu sıkarak "Blanie, kaç kez anlattım, hala bıkmadın mı?" diye sordu bıkkın bir sesle.

Kafamı salladım tekrar dizlerine yatarak. "Tabii ki de bıkmadım. Kim böyle bir hikayeden bıkar ki."

Elleriyle saçlarımı karıştırmış, oturduğu koltukta daha da geriye yaslanarak rahat bir konuma geçmişti. "Tamam o zaman, ben yine ilk sefer anlatıyormuşum gibi anlatacağım, sen de ilk kez duyuyormuş gibi dinleyeceksin."

Büyük bir hefesle kafamı sallayarak gülümsedim."Pekala, okulumun son senesiydi. Herkes deli gibi sınava çalışırken, deli gibi kitap okurken, ben onların okudukları kitapları kafamın altına koyar, ders bitene kadar uyurdum."

Kıkırdayarak "Anne, bunu her seferinde söylüyorum ama sana ne kadar benzediğimi bir kez daha anladım." dedim elimi dizinin üzerine koyarak.

"Keşke diğer konularda da bana benzeseydin güzel kızım, her neyse. Bir gün yine uyuduğum bir ders günü, sınıfın kapısı aniden açıldı. Tabii ben uyuduğum için kapının sesinden korkmuş aniden yerimden sıçramıştım. Müdür bey, yani deden, o zamanlar tam bir manyaktı. Düşünsene herkes ders çalışıyor ama müdürün biricik kızı tüm gün uyuyordu. Deden sınıfa girdiğinde yine benim uyukladığımı görünce homurdanıp gözlerini devirmişti."

"Ben hala ne olduğunu anlamaya çalışıyordum ki deden 'dersinizi böldüğüm için özür dilerim ama yeni bir nakil öğrencimiz var' dedi yüzünü kapıya çevirerek. Yeni nakil öğrenci deyince herkes birbirine bakıp fısıldamaya başlamıştı. Tabii benim zerre umrumda değildi. Benim tek derdim yarım kalan uykuma devam etmekti."

Kahkaha atarak "Anne, hala uykun yarım kaldığında seni uyandıran kişiye öldürecekmişsin gibi bakıyorsun." dedim saçlarımdaki elini tutup yüzümün altına koyarak. Pamuk gibiydi. Yumuşacıktı.

"Sen bir de beni o zamanlar gör. Şimdi daha uysallaştım." Kahkaha atmıştım. Annem çok özel, çok güzel bir kadındı. İşter konuşması, ister görünüşü, ister karakteri olsun herşeyiyle mükemmeldi.

"Neyse, ben tam kafamı tekrar kitapların üzerine koyup uyumaya devam edecektim ki bir anda kapıdan içeri giren kişiyle uykum hemen açılmıştı. O an o kadar özeldi ki. Sanki gökten bir melek inmişti sınıfın ortasına. Siyah..."

"Siyah uzaktan yumuşacık görünen saçları, çok da küçük olmayan burnu, bembeyaz teni, dolgun dudakları olan bir yabancıydı senin için. Sana yabancı, kalbine en yakın kişi."

Kafamı tekrar kaldırıp anneme bakınca, yüzündeki ifade gözlerimin dolmasına sebep olmuştu. Dudaklarındaki küçük ama içten gülümseme, huzurla kısılan ve dolan gözler o an gözüme o kadar güzel gözükmüştü ki. Annem hala babama deliler gibi aşıktı.

Ben hayran hayran annemin yüzünü seyrederken, o kafasını sallayarak "Aynen öyle. Melek," dedi derin bir nefes alarak. "Baban benim için her zaman melek oldu. Gelip yanıma oturduğunda, merhaba ben Adrian deyip elini uzattığında, bana zorla ders çalıştırıp aynı üniversiteye girmemize sebep olduğunda, ağladığımda, güldüğümde, düştüğümde her zaman yanımda olup elleriminden tutarak düştüğün yerden kaldırmama izin verir misin diye sorduğunda ve sizin gibi iki tane şahane çocuklarımız olduğunda o benim için her zaman kanatsız melekti. Baban benim için en ama en değerli varlık. Amaçsız, umutsuz hayatıma tek dokunuşla rengarenk eden adam."

Sessizliğin MelodisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin