"Hastane"-Bölüm6

108 35 18
                                    

"Nefes aldığım için kendimden nefret etmem doğru mu, Blanie?"

Ellerime diktiğim bakışlarım, kapşonuyla gizlemeye çalıştığı yüzüne kaymıştı. Olaydan sonra kendini gizlemeye çalışıyordu ve ben bundan nefret ediyordum.

Zorla yutkunarak "Bu konuyu konuştuğumuzu ve hallettiğimizi hatırlıyorum?" diye sordum dikkatini çekmeye çalışarak. "Öyle değil mi, Casey?"

Komik bir şey söylemişim gibi gülüp sırtını pencerenin kenarına yaslayarak göz göze gelmemize sebep oldu. "Neyi hallettik? Sen konuştun, sen de kendi kafanda hallettin. Ben hala aynı düşüncedeyim. Hala aynı yüze, aynı duygulara, aynı hissizliğe sahibim. Ve hala yanına yakışmadığımı, seni utandırdığımı düşünüyorum."

Hızla ayağa kalkarak "Kes şunu!" diye bağırdım. Aynı şeyleri duymaktan yorulmuştum artık. "Yeter! Anlıyor musun beni? Canımı ne kadar yaktığının farkında mısın? Seni böyle görmek beni ne hala getiriyor görmüyor musun?"

Sol gözümden iki damla yaş art arda akarken yavaş adımlarla yanına gittim. Önünde durduğumda yüzünü diğer tarafa çeviriyordu ki "Yapma," dedim hıçkırarak. "Benden gizlenmeni istemiyorum. Güzel yüzünü saklamanı, insanların ne dediğini umursamamanı istiyorum. Bunu yapmak bu kadar mı zor?"

İlk gördüğüm günden hayranlıkla baktığım masmavi gözleri hüzünle kaplanırken, yüzümü iki elinin arasına aldı. "Üniversiteyi kazanacağına söz vermeni istiyorum," dedi hiç beklemediğim bir anda. Yanağımdan süzülen yaşları baş parmaklarıyla silerek beni kendine çekerek sıkıca sarıldı. "Hayatına yeni birilerini almanı istiyorum. Anlıyor musun beni? Daha fazla gülmeni istiyorum. Bunu benim için yapar mısın, Blanie?"

Kalbimi parçalayan ses onun acıyla inleyen kalbinin sesiydi. Ruhumu parçalayan onun mavi gözlerinde boğulan çocukluğundaki hayalleriydi. Doktor olmak için sabaha kadar günlerce uyumadığı uykusuz gecelerin karanlığıydı. Nefesim tükeniyordu onun çığlık gibi çıkan hıçkırıkları yüzünden. Nefret ediyordum insanlardan. Onu bu hale getiren acımasız yüzlerden, sözlerden nefret ediyordum.

Ağladığım için boğuk çıkan sesimle "Tek bir şartla söz veririm," dedim gözlerimi sımsıkı yumarak. "Şartsız kabul etmeyeceksin değil mi?"

"Hayır."

Kısık sesle "Söyle," diyince hiç beklemeden "Yaşamanı istiyorum," dedim içimden yalvararak. Lütfen, lütfen kabul etsin. Lütfen, beni bu berbat dünyada yalnız bırakma...

Kollarının baskısını artırarak "Kabul edersem bana söz vereceksin değil mi?" diye sordu kırgın bir sesle. Ondan böyle bir şey istememe kırılmıştı ve buna hiç hakkı yoktu. Ondan böyle bir şey istemem onun çocukluğuna, hayallerine olan sözümdü. Günlerce uyumadığı günlerine verdiğim tek sözümdü. Onu yaşatacaktım.

"Evet. Kabul edersen dediklerini yapacağım. Çok iyi bir üniversite kazanıp, iyi arkadaşlar edineceğim."

Çenesini omzuma yaslayarak "Söz veriyorum," dedi buz gibi bir sesle. "Yapacağım. Söz veriyorum, Blanie..."

"Şşş, Blanie? Sağır mı oldun şimdide?"

Gözlerimin önünde sallanan elle düşüncelerden sıyrılarak, yüzüme çatık kaşlarla bana bakan adama çevirdim. Neden ona bu kadar çok benziyordun ki?

Cevap vermediğim için huzursuzlanmış olucak ki vücudunu bana çevirerek "İyi misin?" diye sordu küçük gözlerini yüzümün her bir yerinde gezdirerek. Ona benzediğini neden şimdi farkediyordum ki?

Sessizliğin MelodisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin