Fena derecede akşamdan kalmaydım ve sabahın köründe havuza gitmiş, kahvaltıyı dışarıda etmiş ve şimdi de önümdeki kağıtlara odaklanmaya çalışıyordum. Anlayacağınız güne bok gibi başlamış, en kısa yoldan yatağıma nasıl dönerimin derdine düşmüştüm.
Gözlüğümü çıkarıp burun kemeri denilen yeri ovduktan sonra geri taktım. Ne benim okuyasım vardı, ne de gözlerimin beni çalışmaya itesi...
Ve Allah tam o an sesimi duyarak telefonuma mesaj bildiriminin gelmesini sağladı. (Alper burada Mustafa Ceceli'ye dönüşür. Allah sevgisi ile dolar ve kendisine sonatlar çıkarmaya başlar.)
Ekrana eğildiğimde Kaya'nın "Günaydın." Yazdığını gördüm. Kaşlarımı çatarak telefonu elime alıp ekranı baş hizzasında kaldırıp bir de dik açıyla baktım. Harbiden yazmıştı. Aynı şekilde cevap verip kapattığımda gelen "Naber" bildirimiyle yine uygulamaya girip, "Harika, sen?" Yazdım.
Ve deli ilginç bir şey oldu. "Hala uykum var." Yazdı. Normal bir şekilde mesajlaşıyorduk? Şaşırarak, "Benim de." Yazdım. "Evde misin?" Diye sordu. Kafamı kaldırıp hüzünle ofise baktım. "Değilim, sen?"
Konum attığını görünce açıp evde olduğunu anladım. Altında, "Gel uyuyalım" yazmış ve bir de gülen yüz koymuştu. Gülerek önümdeki kağıdı ittim. Kalkıp yürümeye başladım, bir yandan da, "Yok ya annen falan rahatsız olmasın şimdi." Yazıyordum. Gözlüğümü bırakarak anahtarları kaptığım gibi Eren'in camını tıklayıp gidiyorum işareti yaptıktan sonra nedenini sormasını beklemeden kaçtım. Arabaya bindiğimde, "Ev boş." Yazıyordu. Değerlendirmek lazımdı değil mi? "İyi peki geliyorum." Yazdığımda çoktan arabayı çalıştırmıştım.
Sitenin giriş kapısının önünde güvenlik görevlisinin sorduğu 5N1K sorularından kaçmak adına (kendimi kesmemek için) Kaya'yı aradım. Daire numarasını falan söyledikten sonra sonunda yukarı çıkabildiğimde ejderhayla korunan kuledeki uyuyan güzeli falan uyandırmaya gittiğimi düşünmeye başlamıştım. Kapıyı gülerek açtı. Saçları dağınık, üzerinde bir şort ve tişört vardı. Yorgun görünüyordu ama bu hali bile karşısına oturup izlenilebilinecek derecede tatlıydı.
"Görevlileriniz Obama'yı mı koruduklarını düşünüyorlar?" Diye içeri girdiğimde gülüşü büyüdü. Kapıyı çekerken, "Annem evde parti vereceğimi düşündüğü için içeri kimseyi almamalarını söylüyor." Dedi.
Gülerek, "Ha yani sadece sizin daireye çalışıyorlar?" Dedim. Güldü. Koridora doğru yürümeye başladığımızda, "Banyo ne tarafta?" Diye sordum. Bir elimi yüzümü yıkasam iyi olacak gibiydi. Bir kapıyı açıp beklemeden odasına doğru ilerlemeye başladı. Hızla içeri girip yüzüme bir su çarptıktan sonra kenardan çektiğim selpaklarla kurulayıp banyodan kaçtım.
Odasına girdiğimde yine örtünün üstünde yattığını görüp kıkırdadım. (Bu cüsseyle nasıl kıkırdanıyor bilmiyorum ama tam gülmek değildi yaptığım şey.) kafasını kaldırıp bana baktıktan sonra, "Soyun gel, giysi çıkarmaya üşendim." Diye mırıldanıp kafasını yastığa geri koydu. Fuck buddymle "uyumak" için buluşmuş soyunup yatağına giriyordum. Güzel. İyi gidiyorsun Alper. Bir dahaki gelişimde güllerle falan süpriz yapacaktım. Sonuçta fuck buddylik seksle ilgili bir şey değildi. Tamamen flört üzerine kuruluydu. Sevgilisi olanlarla takılma sanatı, fuck buddyizm.
Örtüyü kaldırıp içine yüz üstü atlayınca yine göz ucuyla bana baktı. Ben de boş boş ona bakarken ağzını açtı ve dedi ki, "Terlersen yataktan atarım seni." Biraz düşündükten sonra homurdanarak arkamı döndüm, az sonra yine ona doğru dönecektim ama şimdilik bir cevap vermem gerektiği için böyle yapmalıydım. Yüzümü diğer tarafa dönüp kollarımı yastığın altından geçirip gözlerimi de kapattığımda dünyanın en rahat anını yaşadığımı sanıyordum. Sonra çarşaftan bir hışırtı sesi geldi, Kaya hafif doğrularak Kafasını omzuma koydu. İşte o an aslında az önceki halimin çok da huzur dolu olmadığını fark ettim. Kaya yokken pek de dile getirilecek kadar güzel bir biçimde dinlenmemiş olmalıydım. Çünkü bu his, onun yatağında onunla birlikte uyumak, benim yatağıma uzanmasından çok daha farklıydı.
Omzumu hareket ettirmeden yeniden yüzümü Kaya'ya doğru çevirdiğimde o çok bayıldığı saçları hemen burnumun ucunda duruyordu. Selen'in tanışmak istediği, Doğa'nın salya sümük ağladığı çocuk hemen burnumun ucunda gözlerini kapatmış, benimle birlikte uyuyordu. Gülümseyerek gözlerimi kapattım.