İnanılmaz baş ağrısıyla gözlerimi açtığımda gözüme giren ışıkla inledim. Elimi alnıma atıp gözlerimi yeniden kapadığımda burnuma dolan kokuyla nerede olduğumu hatırlamaya başladım. Kaya'nın yanında uyuyor olmalıydım. Sağıma doğru biraz daha döndüğümde yüzüm kadife bir tene çarptı. Bu kadar yakın olduğumuzu tahmin edemediğim için irkilip gözlerimi araladım. Uyuyordu.Biraz daha doğrulup açık perdelere ve cama baktım. Homurdanarak kalkıp perdeyi çektikten sonra lavaboya doğru ilerlemeye başladım. Neredeyse öğlen olacaktı. İkimiz de geçen gece uykusuz kaldığımızdan krizi bayağı iyi fırsata çevirmiştik. İşimi bitirip elimi yüzümü yıkadıktan sonra yanına geri dönmek istedim. Ama gidersem muhtemelen uyanacaktı. Biraz daha uyusun diye kendimi mutfağa atıp su içtim. Acıkmıştım da.
Çekinmek nedir bilmeyen bir tip olduğum için aldım telefonu pizza sipariş ettim. Açlıktan ölecek halim yoktu sonuçta değil mi? Sonra bulduğum şarj kablosuna telefonumu takıp yanına çöktüm. Sanırım uyanınca gitmem gerekiyordu. Kalıp mülteci gibi yere çökmemeliydim. Kimin umrundaydı? Tadını çıkaracaktım.
Pizzalar tahminimden daha kısa sürede gelince parasını ödeyip kapıyı çektim. Zile basmalarına rağmen bizimki hala uyanmamıştı. Mutfak masasının üzerine bırakırken dış kapının açıldığını duyunca o tarafa doğru döndüm. Babası olmasın diye dua ederken kapının ardından uzanan kadın elini görmemle rahat bir iç çekerek masaya yaslandım. Kadın beni görünce şaşırıp kaldı. Hak da verdim açıkçası. Sülük gibi yapışmıştım. Ayrılamıyordum kadının evinden. "Selam." diyip sanki orada olmam çok normalmiş gibi gülümsedim.
"Merhaba." dedi. Neden buradasın aq der gibi bakmaya devam edince elimle Kaya'nın odasını işaret edip, "Dün geceden beri buradayım. Hala uyuyor." dedim. Başını sallayarak, "Siniri geçti mi?" diye sordu. Dudak büzerek, "Uyandırıp göreceğim." Dedim.
"Tamam." dedi. "Ben bir iki eşyamı alıp çıkacağım." Kafamı sallayıp Kaya'nın odasına doğru ilerlemeye başladım. Kapısını tam kapatmadan çekip yanına uzandım. Yüzünün yarısı yastıkla bütünleşmiş, tatlı tatlı uyuyordu. Kafamı kaldırıp kapıya baktım. Annesi gelip bakar diye bir şey yapamıyordum. Yeniden yüzüne dönünce gözlerini araladığını gördüm. "Günaydın." diye mırıldanıp kendine gelmesini beklemeye başladım. Yeni uyandığında dudakları şiş oluyordu. Göğsünden itip üstüne çıkasınız geliyordu o tatlılığın. Onu bırakamayan kızları çok iyi anlamaya başlamıştım. Ama hala bencildim. Paylaşmayacaktım. Bu güzelliğin hepsi benim olmalıydı.
Dış kapıdan kapanma sesi gelince irkilip hayata döndüm. Sorar gözlerle bana bakınca, "Annen az önce çıktı." dedim. Homurdanarak tavana doğru döndüğünde, "Pizzalar geldi." diye ekledim. "Kalk da yiyelim. "
Yataktan kalkıp ellerimi ceplerime koyduğumda bana bakmadan homurdanmaya devam ederek oturur pozisyona geçti. Ayağa kalkıp tişörtünü çıkardıktan sonra odasının banyosuna dalıp beni yine kendimle baş başa bıraktı. Orada dikilmek yerine mutfağa geçmeyi daha mantıklı bulup koridor boyunca yürümeye başladım. Evini bayağı benimsemiştim, kendi evimmiş gibi rahat rahat takılıyordum.
Camı açtıktan sonra cebimde sigara paketinin olması gereken yere elimi attım. Yoktu. Hüsrana uğrayarak çevreye bakınmaya başladım. Ortalıkta sigara paketi de yoktu. Üşenmeden kalkıp Kaya'nın odasına doğru ilerleme başladım. Cebinden çıkardığım paket ve çakmakla pizzaların yanına geri döndüm. Az sonra bizimki paytak paytak içeri girdiğinde sigaramı söndürüp onu izlemeye başladım. Hala çok uykusu varmış gibi görünüyordu. Bir de ağzımı açarsam bağıracak gibi kızgın bir ifadesi vardı.
Masaya gelmeden önce mutfağa girip iki ayrı bardağa su doldurdu. Kaptığı birkaç peçeteyle karşıma sonunda oturduğunda ses çıkarmadan pizzamı açıp kaptığım ilk dilimi yemeye başladım. Onunkini yine ince dilimli istemiştim. Tepkisini merakla izlerken ilk dilimi eline aldı. İnce ve istediği gibi olduğunu görüp bana baktı. Psikopat mısın aq? Nasıl sevdiğimi niye hatırladın şimdi? demesini bekledim. Ama güldü. Bildiğiniz kısık sesle gözümün içine bakıp gülmeye başladı.
Peki dedim. Buna da şükür. İç çekerek pizzama döndüğümde o da benim gibi sessiz kaldı. Aklıma geçen gece alkolü çok kaçırdığım gelince pizzamı bırakıp Kaya'ya bakmaya başladım. Bir özür dilemem gerekiyordu.
"Dün gece için..." Dedim. Kafasını pizzasından kaldırıp gözlerime baktığında, " Özür dilerim." diye mırıldandım. O şekilde gözlerini bana diktiğinde her şey zorlaşıyordu. Hiçbir şekilde gerilmeyen o her zamanki relax Alper ciddileşiyor, hareket etmeyi unutuyordu. Yakında kekeme olursam şaşmayacaktım. "Önemli değil." diyip gülümsediğinde şaşırarak, "Aptalca bir şey yapmadım değil mi?" diye sordum. Geceye dair çoğu şeyi hatırlıyordum. Ama sorup emin olmaktan zarar gelmezdi. Ağzını silip, "Hayır." dedi. "Baygın gibiydin zaten." dedi.
Sinirlenerek önüme döndüm. Güya çocuğa göz kulak olacaktım. O bana göz kulak olmuştu. Tebrikler Alper valla. İçmeyi bile beceremiyorsan şu hayattaki işlevin ne? diye iç savaşı başlatan o soruyu sordum. Sonra bir süre kendi kendimle kapışırken aslında yemeyi bırakıp önüme kaşlarımı çatarak baktığımı fark ettim. Kaya da beni izliyordu. Harbiden, bu çocuk neden hep beni izliyordu? Rahatsız falan olması gerekmiyor muydu bakışma olaylarından?
"Ne oldu?" diye sordu. Omuz silkip konuyu değiştirebilmek adına, "Babana olan öfken geçti mi?" diye sordum. Kaşlarını çatarak "Öfkeli değilim o adama." diye çıkıştı. Sonra başladı küfür etmeye. Gülerek önüme döndüm. Kesin değilsindir.
Pizzam bitince kartonu büküp içine attığım çöplerle mutfağa geçtim. Kartonu çöp kutusuna atıp ellerimi yıkadıktan sonra yanına döndüm. Tek bacağımı masaya dayayıp aradan kaçan küçük saç tellerini geriye doğru ittim. İtmemle kafasını kaldırıp bana baktı. Rahatsız olmuş gibi hissettim ama aksine bir şey demeden önüne döndü. Bana hissettirdiklerini kendisi de hissediyor mu merak ediyordum. Karşıma alıp konuşmak, her şeyi açık açık dile getirmek istiyordum. Ama bir yandan da ya beni bırakırsa korkusu doluyordu içime. Öylece yemek yiyişini izlemeye koyuldum. "Babamla aram hep kötüydü." dedi. "Bu konuya o kadar da takılma."
"Neden kötüydü?" diye sordum. Benimki de pek iyi sayılmazdı. Babamın yüzüme baktığı yoktu. Omuz silkip, "Samimi değiliz." dedi. "İşim düştüğünde konuşuyorum, hallediyor." Kafamı sallayarak, "Ben de değilim." dedim. "Ama bunun için tüm gece arkadaşımla içip konuşmuyorum."
Kaşlarını çatarak kafasını kaldırdı. Yüzüme bakıyordu. Yanlış bir şey mi söylemiştim şimdi? Duygu'yla içmesinin sebebi bu adam değil miydi? Ne gerek vardı. "O adamı o kadar sorun etmiyorum." diye cevap verdi. Yani başka sorunları vardı? "Götünden uydurma." diyip son dilimine döndü. Güldüm. Argo konuştuğunda komik geliyordu. "Tamam." dedim kıkırdayarak. "Götümden uydurmam."
Güldüğümü görünce o da gülümseyip elinin altındakileri toplamaya başladı. Mutfaktan çıkarken ben hala masaya dayanmış dikiliyordum. Yanımdan geçecekken yine deli cesaretiyle kolundan yakalayıp çektim. Beklemediği için irkilse de ne yapacağımı anladığı için kızmamıştı. Çenesini yakalayıp dudaklarımı uykudan hala şiş olan dudaklarına bastırdım. Kollarını belime dolayarak o çok sevdiğim dudaklarıyla bana birkaç küçük öpücük daha verdi. Ayrıldığında telefonumu almak için ayaklanmak zorunda kaldım. "Gidiyorum." diye seslendiğimde, "Beni de arkadaşa bıraksana." diyip kaptığı ceketiyle yanımda yürümeye başladı. "Kızım dün gece onda kaldı."
Kaşlarımı gülerek çattım, "Kızım?" diye sordum. Yüzüme boş boş bakıp, "Arabam?" dedi. Gülerek önüme döndüm. Kapıyı açarak geçmemi bekledi. Arabasına kızım diyordu. Genel mutluluğumdan dolayı oluşan gülme isteğini bastırmaya çalışarak yürümeye başladım. Eşyalarına lakap takan bir tür velete abayı yakmıştım.