Talip ile Mağlup

5.9K 246 23
                                    

Hilal söyleyeceğini söylemişti Mehmet'e. Elbette vatan elden giderken onun izdivacı ehemmiyet verilmesi gereken bir konu olamazdı. Ayrıca şimdi evlenmeye de hiç niyeti yoktu. Hele babasının seçtiği biriyle... Ablasını evlendirmişti belki ama Hilal ablası kadar kolay boyun eğmemeye kararlıydı.

''Ben eve gidiyorum Mehmet. Sana söylediklerimi General Cevdet'e de söyleyeceğim. Bu saçma mesele kapansın artık.''

Hilal matbaadan çıkıp gittikten sonra Mehmet bir süre oturduğu yerden kapıya doğru baktı. Babası, ablasını hemen evlendirdiğine göre Hilal için de beklemeyecekti ve ona seçtiği gibi Hilal'e de Türk bir damat seçebilirdi. Bu kişi neden o olmasındı? Böyle düşündü, gülümsedi ama ortada bir gerçek vardı. Onunla evlenmek fikri kalbini tatlı bir heyecanla doldurmuş olsa da Hilal başkasını seviyordu. O Teğmen'i...

Gerçi hala seviyor muydu? Aylarca ayrı kalmışlardı. Hilal günlerce karakolda işkence görmüş ve o geçen aylarda çok acı çekmişti. Belki de artık sevmiyordu onu, daha az önce kararlı bir şekilde evlenmeyi düşünmediğini söylemişti. Hâlbuki Hilal istese, Yunan dostu babası onu bir Yunan subaya memnuniyetle verebilirdi.

Kalktı hemen, derinlemesine düşünmeyi bırakıp matbaadan çıktı. Aklına koyduğu şeyi yapacaktı. Sonuçlarını sonra düşünürdü. Babası Hilal'i istemediği birine vermeden önce yapabileceği tek şeyi yapacaktı. Karargâha doğru yola çıktı. Avlusuna vardığında tereddüt eder gibi oldu ama fikrini değiştirmedi. İçeri girdi.

Mehmet'in karargâh avlusunda ilerlediği vakit geldiğini gören biri olmuştu, Leon. Cevdet ile beraber Kumandan'ın yanındaydı. Pencereye bir bakış attığı sırada fark etmişti onu ve görür görmez içine bir huzursuzluk dolmuştu.

''Anlaşıldı mı Teğmen?''

Leon gözlerini pencereden alıp Kumandan'a çevirdi. ''Anlaşıldı.'' dedi. Cevdet'in selam verip kapıya doğru yürüdüğünü görünce o da dayısına başını eğip selamını verdikten sonra peşinden gitti. Koridora çıktıklarında Mehmet'in Cevdet'e doğru yaklaştığını gördü. Yavaş adımlarla gidip biraz arkalarında durdu.

Mehmet, Cevdet'in arkasında duran Leon'u görmüştü. Göz göze geldiler, biraz baktılar birbirlerine. Cevdet, ona ne istediğini sorduğunda Mehmet önüne döndü.

''Ben... Lafı çok fazla uzatmayacağım. General Cevdet, ben kızınız Hilal'e talibim.''

''Nesin?'' diye atıldı arkadan Leon. O an Cevdet'i, nerede olduklarını unutmuş gibiydi. Yanlarına gidip gözlerini Mehmet'e dikti.

''Teğmen konuştuğumuzu görmüyor musunuz? Neden bölüyorsunuz?'' diye sordu Cevdet.

''Ben... Ben...'' Leon düşünmeden ani bir çıkış yaptığını ancak fark etmişti. Ama duyduğu şeyle ne kadar sakin kalabilirdi?

''Bize biraz müsaade edin. Mühim bir mesele konuşuyoruz.''

''Evet.'' diye destekledi Mehmet. Leon ne söyleyeceğini bilemeden ağzını açıp kapatıyor, bir türlü konuşmaya başlayamıyordu. ''Buna rızanız olur mu?'' diye sordu Mehmet, Cevdet'e dönerek. ''Hilal ve ben uzunca bir süredir arkadaşız. İyi tanırız birbirimizi, iyi anlaşırız. Ben onu koruyup kollamak için elimden gelen her şeyi yaparım.''

Bu kez ne söyleyeceğini bulmuştu Leon. ''Geçen seferki gibi mi?'' diye sordu. ''Senin yüzünden infaz edilecekti bu kız. Hem senin nasıl bir vasfın var? İsyancı olmaktan başka... Başını her an belaya sokmaya hazırsın. Böyle mi koruyup kollayacaksın Hilal'i...'' dedi ama sonra hemen ''Hilal Hanım'ı?''diye düzeltti.

''Aramızdaki hukuk sebebiyle kızım için endişe etmenizi takdir ettim Teğmen. Lakin tekrar söylüyorum, siz lütfen karışmayın.''

''General... Siz de biliyorsunuz, tanıyorsunuz bu adamı!''

BedbahtlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin