Davetsiz Misafir: Bölüm I

5.8K 202 68
                                    

Leon gözlerini kapatıp gecenin sessizliğini dinlemeye koyulmuşken koridordaki ayak seslerini duyunca gülümsedi. Bir süredir konağın balkonunda beklediği küçük hanım nihayet teşrif ediyordu. Havanın böyle güzel olduğu geceler yatmadan önce gizlice sözleşir, el ayak çekilip herkes uykuya dalınca bu balkonda buluşup yıldızları izlerlerdi.

Balkonun kapısı açıldı ancak o tarafa doğru dönmedi. Ayak sesleri iyice yaklaştı ve beklediği kişi gelip tam arkasında durdu. Oturduğu sandalyede hiç hareket etmeden duruyor ve sırada ne olduğunu çok iyi biliyordu. İki küçük el gözlerini kapattı.

''Bil bakalım ben kimim?''

''Anne? Sen misin?''

''Hayır.'' diye kıkırdadı.

''Bu yumuşak eller abimin olamaz. Buldum! Marika, sensin. Lakin evin küçük beyine böyle cilve yapmak senin yaşında kadına yakışıyor mu hiç?''

''Aşk olsun!'' deyip çekti ellerini. Çatık kaşlarla gelip Leon'un önünde dikildi. ''Benim amca... Benim! Beni nasıl tanımazsın?''

''Ah, Eva... Sen miydin? Ben seni nasıl tanıyamadım? Çok özür dilerim. Beni affedebilecek misiniz Küçük Hanım?''

Somurttu biraz küçük kız. Kollarını göğsünde birleştirip dudaklarını sarkıttığında Leon gülerek elini ona doğru uzatıp gıdıklamaya başladı. Eva ''Yapma! Yapma!'' derken kıkırdıyordu. Gıdıklamaya devam edince bu kez neredeyse kahkaha atıp gülmeye başladı. Seslerinin çok çıktığını fark edince kızı rahat bırakıp parmağını dudağına götürüp ''Şşt.'' deyip sessiz olmasını tembihledi. Küçük kız da gülerek amcasını taklit edip parmağını ağzına götürdü. Biraz da sessiz gülüştüler. Leon yeğenini dizine oturttuğunda ikisi de başını gökyüzüne çevirdi.

''Amca! Bak! Bu gece hilal var.''

''Gördüm.''

''Çok güzel.''

Eva biraz sessiz durduktan sonra derin bir iç çekti. Leon bu iç çekişlerden sonra ne geleceğini tahmin edebiliyordu. Ne zaman bu balkonda otursalar ve sohbete başlasalar, o sohbet er ya da geç aynı yere varıyordu. İzmir'e... Orada yaşayan ve Eva'nın hiç görmediği ninesine, anneannesine, dedesine ve pek tabii ki Hilal teyzesine... Leon, Londra'dan döndüğünden beri her gün bu isimleri duyuyor ve yeğeninin bu tanımadığı akrabalarına olan özlemini dinliyordu.

''Hilal ve Yıldız... Dedem isimlerini ne güzel koymuş değil mi amca?''

''Evet.''

''Bayraklarının üzerinde var ya, dedem o yüzden isimlerini öyle koymuş. Sence hangisi daha güzel? Annemin mi, yoksa teyzemin ismi mi?''

Leon yeğenine sarılıp ''En güzeli senin ismin.'' dedi gülümseyerek. ''Amca!'' dedi Eva itiraz eder gibi, kaşlarını çatsa da gülümsedi. Gökyüzünü izlemeye devam ettiler. Bir süre sonra Eva heyecanla parmağını gökyüzüne uzattı. ''Yıldız kayıyor.'' Hemen ellerini birleştirip gözlerini yumdu, dilek tuttu.

''Ne diledin?''

''Söylersem, gerçek olmaz.''

Yeğenine sarılıp çenesini omzuna koydu Leon. Yumuşak bir sesle ''Belki amcan gerçek olmasını sağlar.'' dedi. Yeni bir oyuncak dilemiştir, diye düşündü. Belki kitap, defter, çikolata... Yeni bir elbise... Başka ne dilemiş olabilirdi ki?

''Sana dileğimi söylersem, sahiden gerçekleştirir misin?''

''Tabii ki, söylemen yeterli.''

''Söz mü?''

Bu kısımda biraz duraksadı. Ya hiç olmayacak bir şey dilediyse? ''Söz.'' derken sesi tereddütlü çıktı. Eva ona doğru döndü.

''Smyrna'ye gitmeyi diledim.''

BedbahtlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin