Muhabbet

9.6K 248 27
                                    

Bazen durup gözlerini yatağın üzerindeki kitaba çeviriyor, biraz düşünüyor ama sonra yine kararsızlık içinde kıvranarak odadaki turuna devam ediyordu. Herkesin odasına çekildiğinden emin olduktan sonra bütün yaptığı odanın içinde bir aşağı bir yukarı dolaşmak olmuştu. Aklından geçeni yapıp yapmamaya bir türlü karar verememişti.

''Şart mı elinle vermek?'' diye sordu kendi kendine. Güya sonunda bir karara varmıştı ama o kararlılık anında sönüp gitmeye başlamıştı. ''Bir teşekkür borçlusun Hilal. Bu kadarını da yapmalısın.'' Parmaklarını sıkıp birkaç tur daha attı. ''Lakin şimdi gidilir mi, gece vakti? Hiç münasip olmaz.'' Odanın ortasında durdu. ''İyi de, diğerlerinin yanında hayatta veremem. Hele teşekkür hiç edemem.'' Sesi giderek azalmıştı. Dolaşmaya devam etti.

Onun gibi düşünceler içine dalmış bir diğer kişi de Leon'du. Penceresinin önünden gökyüzünü izlerken gözleri dalgındı. Odanın içine dönüp masasına yürüdü. Sandalyeye oturmadan, hafifçe eğilerek kâğıtları karıştırdı. ''Dört.'' dedi, sessizce. Sonra ''Üç buçuk.'' diyerek düzeltti. Biri hâlâ yarımdı.

Bunları son iki gün içinde yazmış, beğenmeyip kâğıdı buruşturup attıkları da olmuştu. Şimdi yazdıklarında göz gezdirirken bir şeyi daha iyi fark ediyor, bu satırların o kişiyi işaret ettiğini görebiliyordu. İnkâr edemezdi artık. Hem onun canına karşılık kaçırıldığında, bir tahta sedirin üzerinde elleri ayakları bağlı yatarken üzüntü yerine mutluluk hissetmemiş miydi? O halde, onu düşünürken ölüm korkusu duymak yerine onunla geçirdiği birkaç kısacık anı belirip kaybolmuştu gözünün önünde. Aklında bir tek o vardı: Hilal.

Hilal idam sehpasına çıkartılıp boynuna ip geçirildiği ve her şeyin bittiğini sandığı an kurtulmuştu. Leon bunu Hilal'in canına karşılık onu rehin tutanların serbest bırakmasıyla eve gelince annesinden öğrenmişti. O zamanki rahatlama hissi de sıradan olamayacak kadar büyüktü. Masum bir genç kızın kurtulmuş olmasından ziyade Hilal'in kurtulmuş olmasıydı onu böylesine rahatlatan, mutlu eden. Evlerindeki misafirliğinin bitmiş olduğunu öğrendiği an ise buna birazcık canı sıkılmıştı. Çünkü artık onu hep gözünün önünde istiyordu.

Talihi bu kez yüzüne güldü, üzüntüsü kısa sürdü. Hilal'in yarım kalan misafirliği bugün, öğle vaktinde, elinde bir bavulla ve annesiyle birlikte konağa gelişiyle devam etti. Cevdet de Leon gibi artık kızının gözünün önünde olmasını istiyordu. Azize buna şiddetle karşı çıkmış, konakta kalmak yerine komşularında misafir olup yanan evlerinin tamir edilmesini orada beklemeye kararlı görünmüştü. Yıldız ve bu süreçte sessiz kalan Hilal hariç diğerleri de ondan yana olmuştu. Yıldız zaten gönülsüz ayrılmıştı konaktan. Hilal ise, babası özellikle onun için konağa dönmelerini istediğinde içten içe mutlu olmuştu. Ama konağa gitmek fikrinin ilk seferdeki gibi rahatsızlık vermemesinin başka bir nedeni daha olduğunu, her şey apaçık ortadayken, bir türlü kabul etmeye yanaşmıyordu. Sonunda Azize kocasının ısrarıyla baş edemeyince Hilal'i yanına alıp konağa dönmüştü. Yıldız'ın bu çatı altında olunca yine bir işler karıştıracağını düşünerek, Hasibe Hanım'ı da gelmek istemediğinden komşuları Marika'ya emanet etmişti. Ali Kemal başta da gelmek istememişti, şimdi hiç gelmezdi, yine bir şekilde başının çaresine bakardı. Evleri de yakın zamanda eski haline dönecekti.

Leon, şimdi, eve geldiğinde Hilal'i yemek masasında görüşünü ve bir anlık herkesi unutup gözlerini ona dikerek uzun uzun baktığını hatırlıyordu. Bir şey söyleyememiş, nasıl olduğunu dahi soramamıştı. Yemek boyunca da babasının Hilal'e nasihatlerini dinlemişlerdi. O nasihatler, nihayetinde, Hilal'in dayanamayıp iğneleyici laflarla karşılık vermeye başlamasıyla bitmiş ve yerini sessizliğe bırakmıştı. Bu sessizlikte birkaç kere göz göze gelmişlerdi.

BedbahtlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin