❅19.Bölüm❅

176K 2.7K 248
                                    

En tatlı bal bile tadıldıkça bıkkınlık verir, aynı tat isteği aşkı köreltir. Onun için ölçülü sev ki uzun sürsün sevgin. Hedefe hızlı giden, yavaş kadar geç varır...

(Romeo ve Juliet)

Kendime verdiğim tüm ikinci şansları toplayıp cebme sıkıştırdım, yıldızsız bir gökyüzü tüm mutluluklarımı çaldı elimden. Artık olması gerektiği kadar boştum. Başımı kaldırıp dalgalı saçlarımı elimle düzelttim ve sakin bir nefes eşliğinde arabadan indim. Sessizlik yerini sağır edici bir müziğe bıraktı. Dans eden insanların arasından geçmeye çalışırken bir hayli zorlanmıştım. Hiç derdi yokmuş gibi dans edip içiyorlardı, belki de yapılması gereken şey buydu. Umursamamak ve dans etmek... Bunu asla yapamayacaktım.

Bara geçip vişne suyu istedim, hayatım boyunca alkol almamıştım ve şu an da almaya niyetim yoktu. Resmini gördüğüm adamı aramaya başladım gözlerimle; kel, hafif kilolu ve koyu kahverengi gözlü biri olmalıydı. Yani resimde öyle bir adam vardı. İçimde nedenini bildiğim o korku şiddetini arttırıyor ve duvarlarımı yıkmaya çalışıyordu, onu bastırıp bir yudum daha aldım vişne suyumdan. Üzerimdeki bordo dar elbiseye aldırmadan bacak bacak üzerine atıp omuzlarımı dikleştirdim, görünürde yoktu. Bar masasına eğilip elimi saçımın arasından geçirdim ve derin bir nefes eşliğinde parmaklarımla saçlarımı tarayarak omzumu dikleştirdim, o sırada yanımda oturan adamın varlığıyla sarsıldım. Hangi ara gelip oturmuştu?

Ona baktığımı fark edince dudaklarından şeytani bir gülümseme geçti. "Sen de mi yalnızsın?" diyerek koyu kahve gözlerini gözlerime itti. Hafifçe başımı sallayıp, "Evet," diye mırıldandım, ilgisini çekmiş gibi bedenini hafifçe bana döndürdü. "Sana bir içki ısmarlamak istesem kabul eder misin? Vişne suyu... Hmm, çok basit." Donuk görünmemeye çalışıyordum ama inanın bunu başarmak benim için imkânsız. "Teşekkür ederim, bu gece aşırıya kaçmak istemiyorum." Sanki başka geceler şişeler dolusu içki bitiriyordum da!

"Bence bir bardaktan veya birkaç bardaktan zarar gelmez, kırma beni?" Pisliğin teki olduğu her hâlinden belli oluyordu. Zoraki bir gülümseme belirdi dudaklarımda, eteğimin ucuna yapıştırdığım böceği gözlerimi gözlerinden ayırmadan çıkardım. "Ben diyorum ki," diye fısıldadım gözlerine bakarak. "...herkes kendi yalnızlığını yaşasın." Gülümsedi. "Yalnızlık paylaşılmalı güzelim." Elimi bacağına koyduğumda dudaklarındaki şeytani tebessüm arttı. Yavaşça yukarı kaydırdım elimi, bacağından göbeğine geçtiğimde gözlerine baktım, sanırım tahrik olmuştu. "Paylaştık sanırım?" diyerek göz kırptığımda, "Hmm," diye fısıldadı. Böceği ceketinin iç cebine atmayı başarmıştım ama şüphelenmesin diye yavaşça çektim elimi.

"Bu bir işaret olabilir. İkimizin de aynı şeyi istediğine dair güçlü bir işaret..." Dudaklarımı birbirine bastırıp saçlarımı arkaya savurdum. "Kim bilir?" Mekânın ortasında kavga çıkınca ve birilerinin polisi aradığını duyunca bana veda etti ve âdeta kaçtı. Üzerime çöken sakinlikle yavaşça mekândan çıktım ve beni bekleyen arabaya girip derin bir nefes aldım. Levent Bey'in elleri direksiyonu öyle sıkı kavramıştı ki direksiyonu kıracağını düşünmeye başlamıştım.

"İyi iş çıkardın," diyerek arkaya döndü Ömer Bey, omuz silkip gülümsemeye çalıştım. "İşe yaradığım için mutluyum." Levent Bey kalabalık bir ara sokakta olmamıza aldırış etmeden gaza yüklendi. Ömer Bey kaşlarını çatarak ona bakmaya başladığında ben de elimi göğsüme koydum. Göğsüm koltuğa çarpmıştı ve şu an ağrıyordu!

"Yavaş!" diye uyardı Ömer Bey şaşkın ve temkinli bir ses tonuyla, onun amacı bana zarar vermekti. Beni korkutmaktı, bunu başarmıştı da. Hiçbir şey demeden sokağı izlemeye başladım. "Bir yerlerde baklava falan yiyelim buraya kadar gelmişken," diyen tabii ki Ömer Bey'di, araba yarışı yapılan günde cips almıştı kaşla göz arasında. Midesine düşkündü gördüğüm kadarıyla. "Olur," diye mırıldandı Levent Bey, bana soran yoktu zaten. Konuşmaya atlamanın anlamı olmazdı.

SİYAH KAR (KITAP)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin