❅29.Bölüm❅

170K 2.5K 161
                                    

"İlham aldığımız insanın bizden hiçbir farkı yok. Sadece biz hazır olanı istiyoruz, her mimarın hazırlayabileceği sıradan projeler hazırlıyoruz, herkes kadar umursuyor ve herkes kadar umursamıyoruz. Bir mimar olarak da, bir insan olarak da sizce de çok sıradanlaşmadık mı? Hissetmeyi gitgide unutuyoruz, yaptığın işi gönlünden hissedersen ırmaklar çağlar demiş Mimar Sinan, yetersizliğimizin altında yatan ikinci neden de bu... Tembellik ve hissizlik."

Gözlerimi kırpmadan onu izliyor ve can kulağıyla dinliyordum. Ömer Bey'e göz ucuyla baktığımda onun da gülümseyerek kardeşini izlediğini gördüm. Aralarındaki bağ çok güçlüydü, Levent konuşmasını bitirince derin bir nefes aldım. Koray konuşmanın ortasında tuvalete gitmişti. Hayatının yarısı tuvalette geçiyordu adamın, neyse kınamayalım başımıza gelir.

Levent yanıma oturunca gözlerim gözleriyle buluştu, biraz kızarmıştı. Sanırım konuşma yapmak onu geriyordu, yine de gizlemek konusunda iyiydi. "Koray nerede? Gidelim artık şuradan." Gülümseyerek tuvalette olduğunu söyledim, söylene söylene arkasına yaslandı ve telefonunu çıkarıp Koray'a mesaj yazmaya başladı, insanların telefonuna bakmayı, hele mesajlarına bakmayı hiç sevmezdim ama şu an merak etmiştim.

"Sana tuvalet alacağım." Mesajı sesli okuduğumda bana tuhaf tuhaf bakmaya başladı. "Gözüm takıldı," diyerek omuz silktim. "Gerçekten alacak mısın?"

"Hayır tabi kii de." Telefonu kapattı ve eğilip Ömer Bey'e,

"Çıkalım," dedi. O ve Ömer Bey kalktığında ben de kalktım,

zaten konferansın bundan sonrasında uyuklardım kalsak. "Levent düğün ne olacak?" Levent durdu, gergince havayı yanaklarına hapsetti, ardından ofladı. "Niye söz veriyorsun ki? Düğüne gitmenin sırası mı?"

"Hayatın akışından kopamayız."

"Sen tam bir belasın."

"Yalnız ben gelemem, biliyorsun akşam işim var."

"Tamam, n'apalım biz gideriz." Levent'in bana attığı bakıştan hiç hoşlanmamıştım, sanırım beni de götürecekti! "Ov, Bayan Sonbahar Kış Arası da buradaymış." Duyduğum sesle donup kaldım, anormal kuzenleri buradaydı. Dostça bana sarıldığında olabildiğim kadar sıcakkanlı olmaya çalıştım ve ben de sarıldım. "Nasılsın güz mevsimi? İnsanlar neden çocuklarına ay ismi verir ki? Ayşe, Fatma dururken."

"İnsanlar neden çocuklarına Buket adını verir ki?" diye- rek göz kırptı Ömer Bey, kendi ismine bakmadan benim ismimi eleştiriyordu. Ayrıca ismimi seviyordum. "Çünkü güzel tatlım. Hem sen ne karışıyorsun her şeye?" Kolunu Levent'in omzuna koydu ve başıyla Ömer Bey'i işaret ederek,

"Dili de pabuç gibi," dedi, kendimi bir an tutamayıp kıkırdadım.

"Hiç terbiye vermemişler bu çocuğa." Levent de sevgili deli kuzenine katıldığında şu an bu grup gözüme çok şirin görünüyordu. "Yazık, vallahi serserilerle uğraşıyoruz."

"Sizi tekerleğime bağlayıp yokuştan aşağı sürerim susmaz- sanız."

"Ay tehdide bak, tam serseri. Sen de bir şey söylesene güz güzeli." Hafifçe omuz silkip Ömer Bey'in yanına geçtim. "Sizsiniz serseri." Ömer Bey elime sert bir beşlik geçirdi ve kolunu bağlayarak sırtını sırtıma yasladı. Hocam şapka ve gri efekt alabilir miyiz buraya?

"O, raffığım gelmiş." Koray Buket'e sarılınca Ömer Bey ve Levent ona ters ters bakmaya başladılar. Kıskanç kuzen alarmı mı? Yok daha neler! "Hayırdır birader, bizim kardeşimize sarılmalar falan?" Ömer Bey şakayla karışık konuştuğunda gözlerim Levent'i buldu. Gülümsüyordu, uzun zaman sonra dudaklarına yerleşen tebessüm gerçekti, sıcacıktı. "Hey, karışmayın benim raffığıma," diyerek Koray'ın koluna girdi Buket. Bu raffık dedikleri şeyde neydi yahu?

"Fransız kaldın sen," diyerek kıkırdadı bayan deli. "Kanka demek, Antep'te oğlanlar böyle diyormuş kankalarına."

"Sen oğlan mısın?" Levent'in sorusu üzerine Buket göz devirdi. "Size ne? Si- ze-ne? Ben özgür bir kadınım tamam mı? Koray da benim raffığım nokta, ünlem, nokta." O değil de bu kız nereden çıkmıştı? Koray benim kankam olmuşken ikinci bir kanka savaş demekti, üf uğraş dur şimdi. Bir koku geliyor, sanırım beynimden.

"Neyse benim alışverişe gitmem gerek, düğünde giyecek hiçbir şeyim yok."

"Yalandan kim ölmüş?" diyerek kolunu kızın omzuna atan tabii ki de Koray'dı. Arabacılık oynayacaklardı sanırım. "Eylül'ün de bir şeyi yok. Ne yazık ki pek giyim zevki de yok." Ömer Bey'e gözlerimi belerterek baktığımda ellerini kaldırdı. "Biz müttefiktik," diyerek burun kıvırdım. "Dost acı söyler ne yapayım yani?"

"Tamam Ömer Bey, tamam."

"O iş bende, akşama onu tanıyamayacaksınız. Mükemmel olacak."

"Buket kül kedisini prensese çeviren peri de bizim mi haberimiz mi yok lan?" Koray'a gözlerimi kısarak ters ters bakmaya başladım. "Sensin kül kedisi be!"

"Benden olsa olsa bal kabağından arabayı sürükleyen fare yapımı atlar olur."

"Ne dediğini sen biliyor musun acaba?" Mırıldanıp derin bir nefes aldım. "Alışverişten nefret ederim." Buket göz devirip Koray'ın kolundan çıktı ve benim koluma girdi. "Çok eğleneceğiz." Eyvahlar olsun, bu deliyle alışveriş?

"Biz gidiyoruz beyler, malum vakit az. Koray sende bizimle geliyorsun, arabayı kullanacak bir kankaya ihtiyacımız var."

"Baş çavuşun eşeği miyim ben?" Ah bu da başka bir tartışmanın fitilini ateşleyen diyalogdu. Bu kız tüm deliler- den daha deliydi ve herkesi de delirtmeye çalışıyordu. E yalnız olmak zor tabii. Asıl dananın kuyruğunun kopacağı zaman dilimi alışveriş kısmı olacaktı. Büyük hissediyorum!

Beynim sanırım mutluluktan yanmıştı, artık bir beynimin olduğunu sanmıyorum ve bunun tek nedeni Levent! Binadan çıktığımızda Koray ve Buket sinsi bakışlarıyla gülümseyerek bana bakmaya başladılar ve sonra Buket'in dudaklarından ne cevap versem olmayacak o soru döküldü...

"Levent'in başını döndürmeye hazır mısın sonbahar kış arası?" 

"Levent'in başını döndürmeye hazır mısın sonbahar kış arası?" 

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
SİYAH KAR (KITAP)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin