Bölüm 3

35 3 0
                                        

"Bir şey söylemeyecek misin?"

Bu soruyu soranın amacının hiç de kötü olmadığını tahmin edebiliyordum ama bana soracak olursanız kısa, çok malca sorulmuş bir soruydu bu.

Ne söyleyebilirdim ki? Benim hayatım zaten önceden planlanmış, önceden düşünülmüş, ve önceden benim iyiliğim için harekete geçilmişti.

İşte buna inanmıyordum, şu saatten sonra benim iyiliğimi düşünecek hiçkimsenin varlığına inanmak gelmiyordu içimden.

Düşüncelerim çok derindi. Keskin bir bıçağın derin keskinliğinden daha derin...

"Ne söylememi bekliyorsunuz be?"

Çıkışmam çok fena olacaktı. Şu güne kadar kimseye karışmamıştım; kimseyle kavga etmemeye çalışmıştım; Ama artık sabrım taşmıştı.

"Eğer benim de adım Mustafa Yavuz'sa, gerekirse evlenmemek için bu lanet evden siktir olur giderim arkadaş!"

Bu sefer herkes ciddileşmişti; bana bulaşıcı iğrenç bir hastalık gibi bakıyorlardı artık. Özgürlüğüm ve gençliğim gidiyordu elimden; var mıydı ötesi?

Bütün bunları başıma açan O kızdan da intikamımı almalıydım ama nasıl? Ben bu evden giderdim gitmesine de, sonra ne yapacaktım beş parasız? Bunları düşünmeden söylemiştim; Ne geçecekti elime? Sokaklarda aç karnına sefil bir halde sürünmek miydi özgürlük?

Kapıya yönelmiştim; ne olursa olsun kaçıp gidecektim buralardan. Bankada biraz param da vardı. Beni bir süre idare ederdi.

"Eğer o kapıdan çıkarsan bizim oğlumuz değilsin anladın mı beni?"

Evet, bu sahneyi hepimiz bir yerlerden hatırlıyoruz. Bazen filmlerden, bazen romanlardan, çok nadiren de olsa gerçek hayattan...

Hiçbirimiz de böyle bir sözü annemizden ya da babamızdan duymayı aklımızın ucuna bile getirmemişizdir. Valla ne yalan söyleyeyim, ben getirmedim. Ve þunu anladım: "Asla bir şeyi bir olayı yaşamam, benim baþýma gelmez demeyin." Üzülürsünüz.

"Sen gitmeden önce sana süpriz bir şeyler göstermek istiyorum; ondan sonra istersen gidebilirsin."

Belen denen bu kız her defasında beni şaşırtmayı başarabiliyordu. Bunu nasıl yaptığını bir türlü almamıştı kafam. Sanırım birazdan pişman olacağım, çok pişman olacağım şeyler yaşayacakmışım gibi hissetmeye başlamıştım.

Merak etmiştim; Ne gösterecekti acaba?

"Muazzez teyze, Emin amca; sizin de izniniz var mı?"

Bizimkiler olumlu anlamda Belen'e kafa sallamakla yetindiler. Abimle yengem ise en az benim kadar şaşkınlardı.

Belen cebinden çıkardığı küçük bir flash belleği soğuk ve terli avcuma bıraktı.

"Bunu televizyonunuza takar mısın? İçindeki video çok önemli, Onu herkesin izlemesini istiyorum."

Şaşkınlığımın yerini giderek artmakta olan bir korku almıştı.

"Bu... Bu nedir?"

Sakince gözlerini devirdi. Şimdiki söylediklerini de sesine sinsilik katarak söylediğinden emindim.

"Ne olduğunu izlediğiniz zaman hepiniz göreceksiniz, sabredin."

Şimdi aklım başıma gelmişti. Sanırım bu gerçeği en iyi babam biliyordu. çünkü ağzından kaçırmıştı benim Belen'e arabayla çarptığımı.

Anlaşılan görüntünün içeriği beni şaşırtmayacaktı. Az çok o videoda kimin olduğunu tahmin edebiliyordum. Herkesin gözünde büyük bir merak vardı. Sadece annem ve babam bakışlarında alev püskürtürcesine sert bir çehre sergiliyorlardı şimdi.

Mavi duvarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin