Bölüm 15

10 0 0
                                        

Aslında hayat, bir şairin dediği gibi olsa gerek.
Madem hayat çok kısa, bu kısa hayatı kendine zehir etme.
Bunun için gülümsemek tek bir yol; ve gülümsediğin her an mutlu ol.

31.12.2013 (5 sene öncesi:)

Candan:

Aslında hepiniz farkındasınız bir şeylerin. Aslında hayatı sevmiyorsunuz, yaşamayı sevmiyorsunuz ama hayatı size sevdirenleri seviyorsunuz.

Bu anneniz de olabilir, babanız da; kardeşiniz de; arkadaşınız da; her şey...

Sizinle hayatlarını paylaştığı için seversiniz hayatı. Yoksa hayatın işi gücü yok da, sizi mutlu etmekle mi uğraşacaktı?

Evet; yaratanın ve yaşatanın yalnız Allah olduğuna inancımız yerindeyse, hayatınız bu kadar da acımasız geçmiyor; geçmemeli de bence.

Bu gün yılın son günüydü ve ben bu günde kendi hayatıma bir son deği, sonsuzluğumu yazmak istemiştim.

Cebimde kalın bir kutu, içinde nişan yüzüklerimiz ve kalbimde O'na dair ne varsa yanına gidiyordum.

Kışın ortasındaydık ama sanki hava hiç bu kadar güzel olmamıştı!

Kıyafetim, yolunda; saçlarım, yolunda; duruşum ve hareketlerim, eh yolunda diyelim. Görünüşte aslında her şey yolundaydı; ben, O'na giden yoldaydım, ve O'na gitmek hiç bu kadar zor olmamıştı.

Çiçeklerimi unuttuğumu hatırlayıp oflaya puflaya gerisin geri döndüm. Ah Can ah, çiçek unutulacak şey miydi? Kendini unut, çiçeği unutma demiş şairin biri. Kim demiş ne zaman demiş karıştırma orasını şimdi.

Acele ile önüme çıkan ilk çiçekçiden kıpkırmızı bir gül aldım. Faturasına bakmak, dükkandan çıkınca aklıma gelebilmişti. 19 liralık güle 50 lira vererek geçirgen ve saydam bir adam olduğumu bir kez daha kanıtlamıştım.

Bu günün tadını kimsenin bozmasına müsadem yoktu. Hatta kendimin bile...

Telefonumu çıkardım ve "sonbaharum" diye kayıtlı olan numarayı aradım.

O benim son baharımdı; yani ondan başka bir bahar gelmeyecekti. İlkbaharın ardından son bahar gelirdi ama sonbahardan başka bahar gelmezdi. O mevsimi bitirebilecek tek şey, kışın gelmesiydi.

Of! Neden bu korkunç düşüncelerle canımı sıkıyordum ki? Mutlu olmak, hayatı sonsuz yaşamak dururken neyin nesiydi?

Sonbaharla ilgisi alakası olmayan yaz mevsimi sesiyle, "Efendim" diyerek açmıştı telefonu. Ondaki bu konuşma ahenge ve telaffuza kimse de rastlamamıştım.

"Nasılsın?"

Bu soruyu korkarak sormuştum; iyi olduğunu söylemesi lazımdı. Prenseslerin kötü olmalarına imkân yoktu.

Neyseki iyiydi; O^nun iyi olması demek, günümüzün mükemmel ve sorunsuz geçmesi demekti. Peki ben nasıldım? O soruyordu.

"Sen iyisin ya, benim kötü olmam mümkün mü?"

Elbette değildi; O'nu ailemden bile çok seviyordum. Evet, ailemden bile; Olmayan ailemden...

Vardılar olmasına ama herkes kendi borusunu çalıyor, umurlarında bile olmuyordum. Annem gezip tozmakla, babam ise hiç gülmeyen asık suratıyla kendini kitaplara emanet etmesiyle ömürlerini tüketiyorlardı.

Ben daha başka dalgalarda, mutluluk denizinin ruhumu Bahar'a doğru sürükleyişinin tadını çıkarıyordum. Böylesi daha iyiydi; hüznümü de, sevincimi de kendi içimde yaşıyordum.

Kendimin iyi olduğumu söylememle telefondaki sesinin daha da gülümsediğini duyuyordum. Sadece yüzler değil, sesler de gülümseyebilirdi. O sesiyle gülümsediği zaman, dünyanın en güzel seslerinin bile kulağa ne kadar da çirkin geldiğini düşünüyordum.

Mavi duvarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin