Bölüm 9

4 0 0
                                    

O'nun başından geçenleri hiç kaçırmadan, merakla dinlemiştim. O anlattıkça, ben daha çok şaşırıyor, kulaklarıma inanamıyordum.

Demek o adam bizi şikâyet etmekten vazgeçmişti. Ama nasıl?

Hayatımızı kurtaranın kim olduğunu öğrenmek istiyordum.

Şimdi de kendisi benim başımdan geçenleri anlatmamı istiyordu. Ama benim hikâyem de O'nunkinden pek farklı sayılmazdı.

Evlerimize her hangi bir şikâyet telefonu gelmemiş, okulun içinde kaç defa görülmemize rağmen herhangi bir uyarıya maruz kalmamıştık.

Zihnimi işgal eden bu düşünceler yüzünden, "Sence bütün bunların bir anlamı mı var?" Diye soran elif'i zor duymuştum.

İkimiz de aynı şeyleri düşünüyorduk ama ortak bir sonuca ulaşamıyorduk.

Bezgin, ve artık bunları düşünmek istemeyen bir yüzle kendisini cevapladım.

"Bilmiyorum, sanırım öyle."

"Üstelik şimdiye kadar O'nun seni şikâyet etmesi gerekirken bunu neden yapmadı?"

Bu soruyu da düşünüp cevabını bulamadığım için kısa sürede cevap verdim.

"Bilmiyorum."

Burada hiç iyi şeyler dönmediğine emindim artık. Hatta bizim mahvolmamızı isteyen gizli bir düşmanımız bile olabilirdi. Eğer bu okulda okuyorsam her şeyin olabilirliğine kendimi alıştırmalıydım.

Elif'in de dediği gibi, bütün bunların gizli bir anlamı olduğunu varsayabilir miydim,

Farzedelim ki öyle biri var. Bu, kim olabilirdi? Elif'le anlaşamayan birkaç serseri kız mı? Yoksa Elif'e çıkma teklifi edip de red cevabı alan abazalar mı?

Belki de O'na dün gizlice bir şeyler yazan, fakat yakalanan Can salağı mıydı?

Eğer böyle birinin varlığını kabul edersem de bütün ihtimaller Can'ın üzerinde toplanıyordu.

Bir defa, aramıza yeni katılmıştı. Onun okulunda böyle şeyler serbestse bile, bizim okulumuzda yasak olduğunu bilmiyor olabilirdi.

Aklıma gelen ani bir düşünceyle, farkında olmadan ürperdim.

O'na aşık mıydı?

Bütün sinir hücrelerim, bu düşünce ile harekete geçmişti; farkında olmadan yumruklarımı sıktığımın farkına yeni varmıştım.

"Daha neler," diye kendi içimden söylendim ama söylediğim şeye değil, düşünceme inanıyor gibiydim.

Peki ya bana ne oluyordu? Yoksa ben de mi O'na...

Saçmalamamalıydım, zihnim dağıldıkça aklıma saçma düşünceler geliyor, doğru düşünmemi engelliyordu.

Şimdi bunları düşünmenin ne yeri, ne de zamanıydı.

"Elif," diye seslendim kendisine.

Dünden beri aklıma takılan, hatta dün kendisine sorduğum, cevabını alamadığım için tekrar soracağım bu sorunun cevabını, ceza alıp almayacağımı merak ettiğimden daha çok merak etmiştim.

"Evet?"

Sesim tereddüt dolu çıkmıştı. Bu soruyu sorup sormamak konusunda kendimle savaşmış, fakat yenişemeyince sormaya karar vermiştim.

"Dün sana yazılan şiir ne şiiriydi?"

İçimden kurduğum bu cümleye kahkahalarla gülmek istemiştim. Bunu sorarken gözlerinin içine bakmaya başladım. Böylelikle benden bir şey saklamasın diye kendimce önlem almıştım.

Mavi duvarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin