Görme sakın içimdekileri, duyma yüreğimdekileri. Benliğimde sana dair ne varsa, sadece görmezden gel. Ellerimi tutmana da gerek yok; gözlerimin içine bakmak için de zorlama kendini. Unutma; Aşk, bende gördüğün değil, bende hissettiğindir sadece.
Bu kadarı da fazlaydı ama; kendime gelmemin zamanı gelmişti artık. Sırf saçma bir hayal kurdum diye neden kendime bu kadar kızdığımı anlamlandıramamıştım. Elbette o hoşlanılacak, sevilecek bir kızdı; ama ben ne sevilecek, ne de sevebilecek bir adamdım! Bütün bunların hiçbir açıklaması ve anlamı olamazdı. Onu sadece kısa süreli sevebilirdim; sonra da geçip giderdi hayatımdan.
"Eğer böyle sürekli bana bakmayı sürdürüp de yola bakmayı ihmal edersen, kendimizi hastanede bulacağız ona göre."
(Boşversene şimdi! Ben sende kendimi bulmuşum zaten, bir de hastanede bulurum çok mu?)
İnanılır şey değildi; bu kız bana psikolojik anlamda da zarar vermeye başlamıştı. Bir an önce bu durumdan kurtulmam gerektiğinin farkındaydım; ama bu büyük çaba isteyen bir işti. Ondan kurtulsam bile O şahane görüntüsünü hafızamdan uzunca bir süre silebileceğimi zannetmiyordum.
"İşlerime karışılmasından hoşlanmam!"
Olamaz! Gerektiği kadar sert çıkmamıştı sesim; gereği gibi korkutucu olamamıştım. O yanımdayken, nasıl böyle davranabilirdim ki?
"Kiminle konuştuğuna, ve kiminle muhattap olduğuna çok dikkat et; canını yakmak istemiyorum!"
"Bütün işin gücün silah senin değil mi? İnsanlıktan, iyilikten haberin yok! Bütün işlerini zorbalıkla elde etmeye çalışan zavallı birisin sen!"
"Peki ya rica etseydim beni arabana alır mıydım?"
Kendimden emin, cevapladım.
"Kesinlikle almazdım; henüz bu noktaya gelecek kadar aklımı kaybetmedim."
Ukala tavrıyla söylendi.
"Yapabileceğimiz hiçbir şey yok. İkimiz de bu yolculuk bitene kadar birbirimize katlanmak zorundayız; şimdi bana bakmayı ve laf yetiştirmeyi bırakıp yolla ilgilenirsen daha sağlıklı bir yolculuk yapabiliriz."
Bir noktada yanılıyordu; O bana muhtaçtı; çünkü arabam vardı ve bu civarda bu saatte tek arabası olan salak ben olduğum için ister istemez beni bulmuştu. Ama benim O'na hiçbir şekilde ihtiyacım yoktu ki. Yoksa... yoksa aslıında var mıydı? Bu olabilir miydi? Etrafına bütün kapılarını kapatmış bu mavi duvar, bana geçit verir miydi?
Şimdi bütün bu saçma sapan düşüncelerimden uzaklaşma vakti... unutma Can, aşk yok, sevmek yok; sadece kısa süreli tadımlık gönül ilişkileri var. Onda da kendini kaptırmayacaksın.
"İsmin Candı öyle değil mi?"
"Evet."
"Aslında bir yerlerde durup karnımızı doyursak hiç de fena olmaz."
Alayla süzdüm kendisini.
Bunu sana ben söylediğimde kabul etmemiştin; şimdi durup bir yerde yemek yememizi istiyorsun. Merak ediyorum, kendinde misin?"
"Elbette kendimdeyim; ama şunu unutma; sen ne istersen değil, yalnız ben ne istersem, o olur."
"O nedenmiş?"
Aptal aptal sorular sormaya başlamıştım. Cevabını bildiği bir soruyu neden ısrarla sorarki bir insan?
"Çünkü asıl güç benim elimde. Bu güçle sana yaptıramayacağım hiçbir şey yok. İşte bu yüzden, benim isteklerim daha önemli."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mavi duvar
Teen FictionNeden yalnız kalır ki insan? neden bu kadar ağırdır yalnızlık? 100 kiloluk dambıldan daha ağır olduğu için mi ağır diyorlar? yoksa aslında 100 kilo ağırlık olarak bile hükümlü değil mi? Bana göre yalnız kalmak sensiz kalmaktır kadınım. Kimse yalnız...