Bölüm 14

6 0 0
                                        

Asıl yıkım canının yanması değil, artık yanacak bir canının bile kalmamasıdır.

Evet, yanılmış olamazdım. Resmen saldırıya uğramıştık ve bunun planlı ve programlı olduğu çok açıktı. Bu eylemi her kim gerçekleştirdiyse, amacı ikimizi de yok etmekti.

Bunları düşünmeyi bırakıp şimdi neler yapabileceğime odaklanmalıydım.

"Can lütfen bir şeyler yap; böyle giderse ya uçuruma yuvarlanacağız, ya da arabamız devrilecek."

Hayır güzel Pınar; 3. bir ihtimal daha vardı. O da benzin depomuzdan darbe alırsak kelimenin tam anlamıyla havaya uçabilirdik.

Pınar'ı direksiyon başından bir şekilde alıp kendim geçmeliydim. Çünkü araba kullanmasını bilse de, benim kadar usta değildi.

Pınar, elinden gelen çabayı gösterirken ben de hem içimden dualar ediyor, hem de gözlerimi yoldan 1 saniye bile ayırmadan Pınar'a talimatlar veriyordum.

Aklıma gelen dahiyanece bir çözüm yolu sayesinde gözlerim parladı.

Arabayı ışık hızı moduna geçirecektim ama bunu Pınar benim yardımımla bile olsa başaramazdı. Bunun için üst düzeyde matematik bilmek gerekiyordu ve oldukça riskli bir işti.

"Şimdi beni çok dikkatlice dinlemeni istiyorum;" derken daha önce hiç bu kadar ciddi olmadığımı biliyordum. Bir yandan boşa çaba sarf ederek arabayı idare etmeye çalışırken diğer yandan da benim söyleyeceklerimi çabucak anlayabilmek için dikkatinin çoğunu bana vermişti.

"Çabuk söyle!" Diye bağırdı.

"Öncelikle şu saçmasapan panik duygunu üzerinden at! Ne kadar paniğe kapılırsan, kurtulma şansımız o kadar azalır."

Biraz olsun sakinleşmesi için bekledim.

"Daha sonra, seninle yer değiştireceğiz ve sen sürücü konumunda değil, benim yardımcım olacaksın. Şimdi yolu ortalayacak ve direksyonu olası bir kazaya mahal vermemek için kilitleyeceksin. Şimdi söylediklerimi yap çabuk."

Elleri ve ayakları titriyordu ama soğukkanlılığından hiçbir şey kaybetmemişti; doğrusu O'nun bu tutumu beni de cesaretlendirmiş, Pınar'ı motive edici sözler çıkmaya başlamıştı ağzımdan.

Yanımızdaki minibüsün varlığına aldırmadan önce yolu ortaladı. Sonra da benden yeni talimatları beklemek için hazırdı.

"Peki direksiyonu nasıl kilitleyeceğim?"

Sözlerini bitirir bitirmez trafik canavarı minibüs sürücüsü bu sefer de arabaya sağ taraftan vurmuş, benim bulunduğum yerin kapısının camları tuzla buz olmuş, birkaç parça ufak cam parçası kol etime saplanmıştı.

Pınar derin bir çığlık attıktan sonra korkuyla sordu.

"Can iyi misin?"

Hiç beklemediğim bu şaşkınlığı üzerimden atıp kendimi hızla toparladım.

"İyiyim ben, sen kendine dikkat et ve söylediklerimi baştan yap. Önce yolu ortala, sonra direksiyonu kilitle. Direksiyonu kilitlemek için de tam şurada bulunan lock düğmesine bas."

Pınar Söylenilenleri büyük bir dikkatle, işine konsantre olarak yapıyordu. İşte bundan sonra çok hızlı davranmak zorundaydık.

"Tamam şimdi kendini hızlıca arka koltuğa at. Senin yerine ben geçeceğim. Sen de eski yerine geçip bana yardım edeceksin anlaştık mı?"

Daha anlaştık bile demeden kendisini arka koltuğa fırlatmıştı bile. Minibüs ise, vurabileceği en kötü yere darbe yapmak için çabalıyordu. Kendimden beklenmeyecek bir hızla şoför mahaline geçmiş, arabamı hakimiyetim altına almıştım.

Mavi duvarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin