~11.BÖLÜM~

242 12 0
                                    


Hayatımın hiçbir döneminde o renkli salak teletabiler gibi huzurlu ve mutlu başlamadım güne. Hep bir aksiyon, hep bir karmaşa. Hani o dizilerde, filmlerde ve kitaplarda söylendiği gibi de hiç değildi. Nedense uyanır uyanmaz canlı bir şekilde yataktan kalkıp , hazır kahvaltı masası bulup ayakta ağzına bir iki şey atıp 'işe geç kalıyorum'  diyen tipler hiç samimi gelmiyordu bana. Bir kere ben boğazıma düşkünüm. Kurduğum 10 alarmın zoruyla kalkıp, en az yarım saatimi banyoda biraz uyuklayarak geçirip sona güzel bir kahvaltı yapardım. Kahvaltının cinsiyeti olsaydı kadın olurdu , içki olsaydı şarap olurdu o derece.

"Günaydın hergeleler." Diyen babamı duyunca ayağa kalktım, bir çay koydum ona.

"Annemler nerede?"

"Masal gece boyu uyumadı, yoruldu tabi. Bırakalım uyusun."

Henüz 2 haftalık kardeşim hepimizi nöbet sırasına dizmişti. Teyzem anneme yardımcı olmak için bize gelmişti ama işin ilginç tarafı Masal'dan çok benimle ilgilenmesiydi.

'Ne zaman evleneceksin, kız arkadaşın var mı, yoksa gay misin'

Bu sebeple pek de eve uğramak istemiyordum ama böyle bir şey imkansızdı. Teyzem ve ardından Selin tek gözleri açık şekilde geldiğinde gitme vaktimin geldiğini anladım.

"Size afiyet olsun."

Tabi babamın arkamdan çaktırmamaya çalışarak gülmesi , teyzemin söylenmesi dikkatimden kaçmamıştı.

Arabaya binecekken telefonumun çalması en son isteyeceğim şeydi galiba. Arayanın Ahmet olması yeterince bozmuştu moralimi. İnsan balayındayken arkadaşını neden arar ya?

"Efendim?" dedim bıkkınca. Hayır, mantıklı ve önemli bir şey söylemiş olsa amenna...

"Kardeşim nasılsın? Biz de iyiyiz. Fatma mı? Valizleri topluyor evet . Biliyorsun değil mi bizim okulun pilav günü var. Ah, demek geliyorsun ? Karıcığım demedim mi ben sana gelecek diye? Tamam tamam kapatıyorum onun da selamı var."

Ulan bu neydi şimdi? Üniversitenin pilav günü mü olurmuş ya? Ayrıca bana tek laf ettirmeden kendi kendine konuşmasına ne demeli?

Maalesef bizim üniversitenin pilav günü vardı, hiçbir zaman gitmemiştim ve şimdi de gitmeyecektim. O gerizekalı Ahmet düzenliyordu bu lanet günü. 90 yaşında olan da vardı 30 yaşında olan da. Ahmet'i geri aradığımda açmayınca Fatma'yı aradım mecburen.

"Alo?"

"Doruk'cuğuuum?"  diyen inceltilmiş hayvan sesinin Ahmet olduğunu anlamak zor olmadı.

"Fatma bence Ahmet'ten boşan."  dediğimde attığı çığlıkla kendini ele verdi zaten.

"Gerizekalı Ahmet gelmiyorum ben pilav gününe falan. " dediğimde bağırmaya başladı.

"Doruk nolur gel, Fatma ile iddiaya girdik kazanmam lazım."  dediğinde kesinlikle gitmeyeceğimi uygunsuz bir dille anlattım. Zaten işe geç kalmıştım Ahmet yüzünden. Arabayı park edip binadan içeri girince beni patronum Halil abi karşıladı. Acaba geç kaldığım için kovacak mıydı?

Garip garip baktıktan sonra aniden bana sarılması beklemediğim bir şeydi evet. Gözlerim huzurlu bir ifadeyle bana bakan mavilere takılınca ister istemez gülümsedim.

"Doruk sen benim en sevdiğim elemanımsın, aslansın aslan!" dediğinde kaşlarımı çattım. Geç geldiği için iltifat alıp pohpohlanan ilk eleman olabilirdim.

BİR KÜÇÜK AİLE MESELESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin