♢1♢

12.1K 586 208
                                    

Küçüklükten beri gördüğü kâbusların bir yenisine daha uyanırken derin nefes aldı. Alışmıştı artık, kâbus bile demiyordu onlara. Sakin ol, dedi kendi kendine, geçti. Kendisinden başka kimi vardı ki zaten onu sakinleştirecek? Annesi babası olmadığı gibi, arkadaşı da yoktu yanında. Hiç bir zaman arkadaş edinen sıcak kanlı bir kız olamamıştı zaten.

Işe gitmek için ayaklanırken, dolaptan peynir ve domates çıkartıp yemeye başladı. Bir an önce haftalığını alıp, eve yiyecek bir şeyler alsa iyi olurdu. Domates ve peynir yemekten sıkılmıştı artık.

Üzerini değiştirip işe doğru yol alırken, bir süre yürüdükten sonra köşeyi de dönerek kafeye doğru ilerledi. Kilitleri açıp içeri girer girmez temizliğe koyuldu. Patronu da kendisi gibi soğuk nevalenin tekiydi ve temizliğe de çok önem veriyordu. Ondan azar işitmek istemezdi. Temizlik bittikten sonra tüm aletlerin fişini takarak çay ve kahve makinalarına su koydu. Bu sırada içeri gelen patronuna "Günaydın." derken cevap alamayacağından adı gibi emindi.

Kafeye müşteriler gelmeye başlarken, O da dikkatle masaları izliyordu. Tek bir müşteriye geç kalsa azar işiteceğini biliyordu çünkü.

Akşam olup da son müşteriler giderken, kasadaki paraları teslim ederek haftalığını da alıp dışarı çıktı. Otobüsten inerken dışarıda yağan yağmur onu huzursuz edip kaçıracağına daha çok mutlu ediyordu. Seviyordu yağmuru, ağladığını kimse görmüyordu böylece.

"Pardon?" diyen sesin sahibine dönerken, çocuğun gözlerinin güzelliğini düşünmeden edemedi. Simsiyah gözler nasıl oluyordu da böyle güzel oluyordu ki. Kendi ela gözlerini herkesin beğenmesine rağmen kendisi hiç beğenmezdi zaten. Ama çocuğun gözleri...

"Buyurun." diyerek çocuğa döndü.

"Buralarda kalabileceğim bir yerler var mı acaba? Bu yağmurda hiçbir araba almadı beni, taksi de geçmiyor."

"Burada taksi ya da otel bulamazsınız zaten, isterseniz benimle gelin." derken bunu hangi akla hizmet söylediğini kendisi de bilmiyordu. Ne diye tanımadığı birini evine çağırıyordu ki?

Eve girerken sırılsıklam olan hırkasını çıkartarak çocuğa salonu işaret etti. Banyoya giderek saçına bir havlu bağlarken, diğerini de alarak salona geçip çocuğa uzattı.

"Teşekkür ederim." diyen çocuk sorar gözlerle ona bakarken "Ezgi." dedi.

"A... Akın ben de. Memnun oldum."

"Kıyafetlerini de değiştir derdim de, evde sana uygun kıyafet yok."

"Şunu çıkarsam yeter zaten." diyerek üzerindeki tişörtü çıkartıp koltuğa atan çocuğa bakakaldı. O dövmelerin hepsi gerçek miydi acaba?

"Gerçek." diyen Akın'la birlikte yerinden sıçramasına engel olamadı. "Sorar gibi bakıyordun da."

"Ben üzerimi değiştirip geleyim." Odasına geçerken, aklından geçen tek şey bir erkeğin nasıl bu kadar yakışıklı olabileceğiydi. Onu eve alarak hata ettiğini düşünse de şu an bu çocuğun kendisine asla bakmayacağını bildiğinden oldukça rahattı. Herkeste olan siyah saçları ve sıradan ela gözleri varken bu çocuk ona asla bakmazdı. Zaten kesinlikle bir sevgilisi olmalıydı.

"Karnın açsa sandviç falan yapabilirim. Evde başka bir şey yok, yağmur yağdığı için yolumu uzatıp markete gidemedim." diyen kıza dikkatle baktı Armes.

"Önemli değil, aç değilim zaten."

"Ben kendime hazırlayayım bari bir şeyler." diyerek mutfağa yönelen Ezgi'yi durdurarak "Şemsiye var mı?" diye sordu.

Ezgi ona şemsiyeyi uzatınca "Bir şey yeme, geliyorum." diyerek çıktı evden. Marketin nerede olduğunu bilmiyordu, bilmesine de gerek yoktu zaten. Onun tek yapması gereken biraz dışarıda bekleyip markete gitmiş gibi yapmaktı.

Bir süre dışarıda bekledikten sonra elindeki pizzaya gülümseyerek kapıyı çaldı.

"Bunu bulabildim ancak." diyerek içeri girerken, şaşkınlıkla ona baktı Ezgi.

"Burada pizzacı yok ki."

"Ezgi, burada pizzacı var." diyerek gözlerine bakan Armes'e "Evet, var." diye cevap verdi Ezgi.

"Hadi şimdi pizzanı ye."

Ezgi pizzasını yerken, arada sohbet eden ikili iyice tanımışladı birbirlerini. Armes'in onu tanımasına gerek de yoktu zaten, her şeyini biliyordu onun. Sadece doğru günü beklemisti karşısına çıkmak için.

Gök gürlediği sırada "Ne düşünüyorsun?" diye sordu Armes sessizliği bozup. Eğer gök gürlüyorsa, o üzgün demekti.

"Hiç." Ezgi umarsızca omuz silkerken, bir hafta sonraki doğum gününü düşünüyordu. Her zamanki gibi yalnız geçireceği bir doğum günü daha...

Armes de tam olarak onun için gelmişti zaten. 20. Yaş gününden önce onu alması gerekiyordu.



Hikayedeki her şey tamamen hayal ürünüdür. Fantastige bogacam sizi, hazır mısınız 😂🤭

OptilusHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin