Leyosi tekrar gözlerini yatakta açtığında "Sıkıldım ama artık." diye bağırdı. "Duyuyor musun beni?"
"Hayır." Ses duvarda yankılandığında kahkaha atmaktan alamadı kendini. Armes tam önünde belirdiğinde, korkuyla bir kaç adım geri gitti.
"Ne diye her seferinde aynı şeyi yapıyorsun?"
"Neyi?"
Gözlerini kocaman açıp nefesini tutarak yanaklarını şişirdi. "Yok bir şey ya. Cidden."
"Çalışma?"
"Oyalıyor musun sen beni?" diyerek ona doğru yürüdü Leyosi. Göz bebeklerindeki yıldızların parlamasından, Armes onun sinirlendiğini anlayabiliyordu.
"Şey değil mi bu ya? Dünyada beş altı yıl sevgili olan çiftlerin söylediği şey?"
Leyosi gözlerini devirerek kanatlarını ortaya çıkartıp açıp kapatarak ona su sıçratmaya başladı. Su damlaları Armes'e çarptığında coss diye ses çıkıyordu ve Armes'in bembeyaz yüzünde küçük kıvılcımlar oluşuyordu.
"Kes şunu." Canı yanıyor gibi değil de, eğleniyor gibiydi daha çok sesi.
"Sıkıldım. Günlerdir buradayım ve yaptığım tek şey saçma sapan bir iki alıştırma. Ve de olur olmaz yerlerde uyumak. Çok sı kıl dım." dedi Leyosi, sondaki her hecede avucundan çıkarttığı suları Armes'e atarak.
Armes gülerek kanatlarını açıp sulardan kurtularak kendini havaya kaldırdı ve onun kanatlarından çıkan havanın gücüyle duvara yapışan Leyosi'nin üzerine doğru gitti. Kaşlarını çatarak "Bir şey mi diyordun?" diye sordu ona yukardan bakarken, alay edercesine.
Leyosi başını kaldırdığında, gözleri kesiştiği an, kanatları pes edercesine kapandı Armes'in. Onu öptüğü an olacaklarını farkında olmayan Leyosi'nin aksine, en ince ayrıntısına kadar biliyordu başına gelecekleri. Ama bir an olsun engel olmak istemedi.
Ikisinin aksine buna engel olmak isteyen bir vardı ama. Gök gürlediği an, arkasını dönüp onunla göz göze geldi Armes. Ve arkasındaki Leyosi'yi korumak için kanatlarını açtı.
"Vay vay. Bak sen Armes'e. Korumalıktan varisliğe geçmek için depar atmaya karar vermiş."
"Seni burada yakalarsam, kendi gezegeninin dışında, kolaylıkla yok edebileceğimin ve asla gözümü kırpmayacağımın farkındasindir umarım." deyip sinirle dişlerini sıktı Armes.
"Belki de Leyosi senden önce beni öpmek ister. Ne dersin? Böylece ölen sen olursun."
Armes'in gözlerinden dahi alevler çıkarken, zarar vermemek için Leyosi'yi kendinden uzaklaştırdı.
"Hemen yok ol. Yoksa seni kendi ellerimle yok etmek için bir saniye bile düşünmem."
"Leyosi'ye soralım. Kimi seçmek ister. Ama her şeyi açık açık anlattıktan sonra. Ne dersin? Öncelikle kimsenin yüzüne bakamamasının nedenini öğrenmek ister belki de, kimi öpeceğine karar vermeden önce."
"Sen de kimsin?"
Gözlerini Leyosi'ye çevirip, tam içine baktı. Hafifçe eğilerek selam verip "Sabnel." dedi. "Ersenus gezeninin varisi."
"Varisi idi." dedi Armes sinirle. "Birazdan Ganj nehrine dökülen küller arasında olacak kendisi."
Sabnel alayla gülerek "Bu üstün espiri yeteneği siz kölelere mi özel?" diye sordu.
"Ne oldu üstün varis, gülemedin mi?" diye sorarak Sabnel'in yanında biterek boğazından tutup, tek eliyle havaya kaldırdı. Sabnel kıpırdayamadığını anladığında "Nesin sen?" diye fısıldadı. Bir kölenin bir varisi yenmesi imkânsızdı.
"Az önce kendin söyledin. Ben Leyosi'nin kölesiyim.." Onu kendine yaklaştırıp kulağına fısıldadı bu kez. "Ama bazı köleler köle olarak doğmaz, bunu kendi seçer sayın varis."
Ve Elini serbest bırakarak onun yok olmasını izledi.
"Öldürdün mü onu?"
"Hayır. Kaçtı."
"Umarım onun anlatmadıklarını bizzat anlatmayı düşünüyorsundur. Ve inan bana tekrar uyursam seni öldürürüm."
"Beni öldürmek sandığın kadar kolay değil." derken keyfi yerine gelmiş gibiydi. "Ama yine de her şeyi öğreneceksin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Optilus
Fantasy"Armes mi? O nasıl isim be?" Armes siyah, koca kanatlarını açıp onu kucağına alarak yükselmeye başlarken, "Senin asıl adın da Leyosi." dedi. "O yüzden bence bu konuyu tartışmayalım." Zaten şu an bundan daha önemli bir konu vardı onun için, özellikle...