♢25♢

1.7K 208 22
                                    

Başlamadan.. Yıldıza basmayı unutmazsak sevinirim.



"Şunu da al."

"Şunu da şunu da diye diye canlı bombaya döndüm yahu."

"Zaten odandaydi bunlar. Sadece yerlerini gösteriyorum."

"Sebep?" diyerek Armes'e baktı Leyosi. Bu kadar zamandır bu odadaysa ve şimdi gösteriyorsa, bir sebebi olmalıydı.

"Önlem."

"Neyin önlemi bu?"

"Kendini koruyabildiğinden emin olmam lazım."

Oflayarak son verdiği aleti de koydu yerine. Koyduğu an, odayla bütünleşip gözden kayboldukları için saklama gereği duymamıştı. Hepsi resmen ortalıktaydı, lakin o dokunamadığı sürece görünmüyorlardı.

"Bırakıp gideceksin demek mi bu?"

"Trip atmaya başlayacaksın demek mi bu?"

"Tamamen meraktan soruyorum, senin odan da böyle cephanelik gibi mi?

" Hayır."

"Sebep?"

"Benim odamda ben varım."

"Kendi odamda da ben varım." dedi Leyosi. "Hem de senin güçlerinin hepsine sahibim. Neden sen değil de ben?"

"Çünkü sen güçlerinin yarısını kullanmayı bilmiyorsun."

"Söylediğin iyi oldu. Senden başka biri yok mu bana bunları öğretecek? k Ne zaman çalışmaya başlasak dudaklarımı seninkiler birleşmiş şekilde buluyorum ve bu çok sinir bozucu." dediğinde güldü Armes. Onun aksine, o bundan asla şikayetçi değildi çünkü.

"Sorarız tabi." derken, aynı anda aklından geçenleri okumaması için engel oluyordu ona.

"Ne saklıyorsun sen benden yine?"

"Armosi'ye de göster yerlerini." dedi Armes, ona cevap vermek yerine.

"Kime diyorum ben?"

Ard arda gelen sekiz can sesiyle birlikte yer gök inledi o anda. Leyosi irkilmisti ilk sesle birlikte. Lakin Armes gülümsüyordu.

"Bu da ne?"

"Savaş çağrısı."

"Turnuva düzenleyip kazanana verseniz mi beni ya? Çok sıkıldım ben?"

"Kazanana vermek derken?"

"Senin kazanacağını ikimiz de biliyoruz." dediğinde gülümsemisti ikisi de. Tam önlerinde biriken kalabalığa baktı o an Leyosi.

"Bu da ne?"

"Çanın ikisi babanın ırkı, ikisi annenin ırkı içindi. İkisi de bizi desteklemek için yanımızda olacak."

"Ben şu köşede biraz ağlasam mı? Malum, şaşırtıyorlar." Armes gülümseye devam ederek eliyle reverans yaptı, çıkması için.

"Ee, sekiz kere çaldı çan."

"Son ikisi benim ırkım içindi." Aynı zamanda dışarı çıktıkları için, siyah tenli olanları da gördü Leyosi.

"Babanın beni sevmediğini sanıyordum."

"Üzerine alınma. Kendi hariç kimseyi sevmez o. Ama yer altının sahibi o değil, benim. Onlar benim ırkım."

"Anladım." dediğinde, yukarı bakan Armes'in yaptığını yaptı Leyosi.

"Orada her şey ters. Annen suları tutmak için elinden geleni yapacaktır. Sen de yardımcı olursan sevinirim. Malum, suyu pek sevmiyorum. Aynı şekilde ırkım da öyle."

Armes konuşurken, tam yukarıdan yansıyan görüntüye baktı Leyosi. Diğerlerini görebiliyordu ve gökyüzünün yerinde duran sularıda.

Bulutlar da, aynı çanlar gibi tam sekiz kere ses çıkarttıktan sonra siyah çiçekler saçıyorlardı, yağmurlar yerine.

Sular da ateş saçıyorlardı etrafa. Tam sekiz kere. Ritm tutturmuş gibiydi gezegen. O da savaşa hazırlanıyordu kendince.

"Gidelim."

"Gidelim." Onu onaylayarak elini tuttu Armes. Ve onunla birlikte geçti karşı tarafa. Diğerlerinin gelip gelmediğine bakmak için dönmedi arkasını ikisi de. Çünkü, ikisinin de birbirinden başkasına ihtiyacı yoktu.

"Prensesim." deyip eğilerek, sözde saygı gösterisinde bulunan, ordunun en önündeki adama baktı Leyosi. Adamın yeşil saçları Shrek'i hatırlamıştı ve bu da gülme isteği uyandırıyordu onda.

"Ne istiyorsun?"

"Herkesin istediği şey belli artık prensesim. Sizi. Ve tabi ki yer altı prensinin güçlerini."

"Güçlerini bilmem de, ta kendisi var. İster misin?" diyerek öne çıktı Armes.

Herkes fısıldașırken, neler söylediklerini duymak için odaklandı Leyosi. Onun burda ne işi olduğunu soruyorlardi birbirlerine. Güç tamam, lakin hiç birinin onu beklemediği apaçık ortadaydı. Kendisini tehlikeye atmayıp, babası gibi politik davranacağını düşünüyordu hepsi. Leyosi onu hiç de tanımadıkları kanısına varırken, altındaki bulutları fark etti. Şimşekler yüzlerine doğru geliyordu. Ve gökyüzünün yerinde olan suların üzerlerine gelmemesi için onlara engel olan su perilerini gördü. Zorlandıklarını hissetmediği sürece karışmamaya karar verdi. Karşısındaki koca orduya bakılırsa, gücüne hiç olmadığı kadar ihtiyacı olacak gibiydi çünkü. Üstelik, bulutlardan şimşek yerine yağmur gelirse de onlara yönelecekti. Dikkatli olmaliydi bu yüzden. Armes gibi, ırkı da sudan pek hoşlanmayacak gibiydi zira.

"Söylediklerinde inanmalıydım. Ama yine de hazırlıklı geldim." Leyosi, savaşın bu kez kaçınılmaz olduğunu anlamıştı bu cümleyle.








Devamını iki haftadır hayal edemedim bir türlü. O sırada taslağım silindi, azimle yeniden yazdım fln. Size söz, bir hafta bile geçmeden gelecek yeni bölüm. 🖤

OptilusHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin