♢15♢

3K 286 18
                                    

"Ee sonra?"

"Sonra işte," dediği an "Annecimmmm!" diyerek püf diye yok olan Armosi ile birlikte "Armes!" dedikten sonra derin bir nefes alarak arkasını döndü Leyosi.

"Hiçbir şey yapmadım ki daha ama."

"Senin varlığın bile yetiyor. Zavallım, nasıl korkuttun zamanında kim bilir?"

"O yerden bitme eskileri mi anlatıyordu sana yoksa?"

"Sadece gördüğü kadarını. Sen gelince şimdi de olduğu gibi yok oluyormuş zaten o."

"Iyi ki de oluyormuş." diye mırıldanıp, "Hadi yürü." dedi Armes.

"Yürümek mi?"

"Evet. Babanın yanına gidiyoruz. Enerjini aktarmayı öğrenebildigine göre, ona yakın olabilirsin artık."

"Ya bir şey olursa. Ona yani." dediğinde, kendisine kızmıştı. Onları hiç umursamadığıni tekrar edip duruyordu oysa kendine, yalnız geçirdiği zamanları asla unutmamak için.

"Merak etme, ben hallederim o kadarını."

Armes'in arkasından yürürken, "Söylesene senin cinsin ne?" diye sordu Leyosi.

"Cins mi? Pitbull falan sanırım."

Kahkaha attıktan sonra "Öyle değil ya. Ülke işte. Cins değil miydi ki? Irk mıydı?" diye sordu kafasını kașıyarak. Kitaplarda öyle yazıyor gibiydi.

"Irk'tı." Leyosi sorusunun cevabını alamadan, babasının odasına gelmişlerdi bile.

Kapı açılırken, "Önce cama yönelip bulutlara bak." dedi Armes. "Ve onların rengi dönene kadar da sakın arkanı dönme."

Derin bir nefes alarak "Tamam." deyip açılan kapıdan içeri girdi. Önce cama doğru yürüyüp bulutlara yöneldi. Daha sonra Armes'in öğrettiği gibi konsantre oldu ve bulutların renginin mora dönmesini seyretti. Babasıyla konuşmak isteyip istemediğini düşünürken, adını söyleyen sesini duydu. Ona doğru dönüp dönmemekte tereddüt ediyordu. Bir yanı güçlerim gitmemiş olsun da, tuzla buz olsun gözlerine bakınca diyordu. Diğer yanı, tamamen aksini savunup kıyamıyordu ona içten içe.

Leyosi tam anlamıyla bir ikilem yaşarken, ellerini tuttu babası.

"Kızım." Bunu ikinci söyleyişi miydi? Ya da üçüncü? Saymamıștı. Sayması mı gerekirdi?

"Armes, yapma şunu." diye mırıldanıp güldü. Sayı sayması değil, kızgın olduğu babasına odaklanması gerekirdi.

Babası "Bana kızgın olduğunu biliyorum." diye söze başladığında ona baktı. Gözleri kendisinin aksine açık  kahverengiydi. Tıpkı burada olan diğer herkes gibi, gözleri kapkara olan Armes hariç. "Büyük bir ihtimalle her şeyi sorguladığında ortada iki suçlu buluyorsun. Ben ve annen. Biz, biz birlikte olduğumuzda bu hiç aklımıza gelmedi."

Alayla "Benim olacak olma ihtimalim mi yani?" deyip elini çekti.

"Seni istememek değil. Senin olman bizi tedirgin etti evet. Ama mutlu da etti."

"Sizi mesut ettiğime sevindim. Cidden." dedi sinirle. "Keşke ben de sizin için aynısını düşünebilseydim." Odadan çıkarken mor bulutlar griye dönüşmüş ve şimşekler çakmaya başlamıştı.

"Sinirlendiğin şey tam olarak ne? Onlar mı, yoksa ben mi?"

"Sen mi?" deyip şaşkınca ona baktı.

"Seni dünyaya gönderen benim. Tüm bunları unutmana sebep olan da."

"Ama melez olmama neden olan sen değilsin." dedi, sinirle eliyle babasının olduğu odayı işaret ederken. "Onlar."

Armes "Asıl kızdığın şey ne peki?" diye sorduğunda gök gürlemesiyle irkilen Leyosi "Hayatlarına devam ediyor olmaları." dedi. "Annemin arkasından gelen, ona benzeyen şeyler onun kızıydı. Bana yaptığı tek açıklama bunu yapmam gerekiyor oldu. Düşünebiliyor musun?"

"Babanın başka bir varisi yok." dedi Armes sakince, onun gözlerine bakıp. Gök gürültüsü ve şimşek durduğunda gülümsedi. "O, anneni çok sevdi. Annen gitmesine rağmen sevdi. Sana karşı bile, biricik kızına karşı, onu kötülemeyecek kadar güzel sevdi. Ayrıca birisini suçlamak istiyorsan hatırlatayım, peşine düşmelerine neden olan benim. Seni dünyaya gönderip anne ve babandan ayıran da benim."

"Uyumak istiyorum." deyip hızla odasına ilerleyen Leyosi'nin arkasından, dağılan gri bulutlara baktı Armes. Demek ki, ona kızgın değildi.

OptilusHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin