#9

1.7K 206 34
                                    


暗いです

karanlık



"Turuncu yardım et." kapıdan çıkmak üzereyken fısıltılı sesi kulaklarıma ilişti. Attığım adımlar benden bağımsızca durmuş, zihnimde dolaşan düşünceler birbirini sarmış çözmeme engel oluyordular. Elimde tuttuğum küçük heykele sarılarak arkamı döndüm.

"Ölmek istemiyorum." diye ilave etti fısıltıyla. Yerde yatan arkadaşıma baktım üzüntüyle bir süre. Sarıldığım heykeli çalmaya çalışırken etrafına sarılı cam parçaları ayağına batmıştı ve yürüyemeyerek yere çakılmıştı. Benden yardım istiyordu.

Haksızlık değil mi yardıma muhtaç birisinden yardım istenmesi?

Hem de ona hiç yardım eli uzatılmamışken?

Vicdan denilen lanet olası şey kımıldanıyordu. Ama kaçmazsam yakalanacaktım. Alarımın gürültü sesi kulak perdemden içeri dalış yapmıştı çoktan.

"Yapamam MinHo. Seni kurtarırsam kendimi mahvederim. Hapse girmek istemiyorum. Hayatımı boka sarmak için daha çok gencim." dedim titreyen sesimi umursamadan. Hayatımın çürümesini istemiyordum. Daha meyve bile vermemişti bana.

"Bende yaşamak istiyorum. Yaşamayı herkes ister. Ama bizim gibilerin sence buna hakkı var mı? Kurtar beni. Ben hapse girmekten korkmuyorum. Polisler gelene kadar heykelin sahipleri öldürecek beni. Ölmek istemiyorum. Lütfen."

Hayatımı mahvetmek istemiyordum. Ama zaten hayatım mahvolmuştu değil mi? Bizim gibiler? Yaşamaya, sevmeye hakkı olmayan varlıklardık. Harama el uzatmış cehennemi unutmuş ruhlardık. Yanacak olan bedenlerdik. Sonumu çok iyi biliyordum ama hiç ölmeyecekmişim gibi yaşıyordum hep. Çünkü bana doğru yolu gösterecek kimsem yoktu.

Herkes doğru yolda ilerlememi söylüyordu ama yolun nerde olduğunu kimse bilmiyordu.

Ani ayak sesleriyle koridor haraketlenmeğe başladı. Panikle gözlerimi yerde yatan ortağıma çevirdim. Çaresizce bana bakıyordu.

Yapamam.

Yapamazdım.

Son kez umut etmeyi unutmamış MinHo'ya hafifçe başımı iki yana sallayarak arkaya doğru bir adım attım. Beni anlamış gibi bütün çaresizliğiyle sarsıldı yüzü. 3 yıldır onunla birlikte çalışıyordum. Ortağımdan çok arkadaşım kankam sırdaşım olmuştu. Ama bedenime hüküm eden şeytan onu kurtarmama izin vermiyordu.

"Sonunu kendi ellerinle mahvettin Turuncu." diyerek kafasını tavana çevirdi bütün çabalarından vazgeçerek. Derin bir nefes aldı ve gözlerinden yaşlar akmaya başladı.

"Git." diye fısıldadı gözlerini kapatarak kaderine teslim olurken. "Benim korkaklarla işim olmaz." dedi sanki beni yeni tanıyormuş gibi.

Kucakladığım heykeli daha sıkı sararak, korkunun beni ele geçirmesine göz yumdum. Arkaya attığım paranoyakça adımlarla çıkışa doğru koştum. Kapıya doğru durmadan koşuyordum.

Bu onun hatasıydı. İşini doğru yapmalıydı. Tek bir hatasında canını kaybedebilirdi. Bunu fark etmeliydi. Kendi elleriyle hayatına son verdi. Benim suçum ne?!

Peki, onun suçu neydi?

İnsanlar ne kadar kötü olsa da yaşamayı herkes hakediyordu.

Onun iyileşmek hakkını elinden almıştım. Belkide ruhunu güzelleştirmek için çabalayacaktı. Birkaç haftadır bunu söyleyerek hiçbir işe burnunu sokmuyordu. Onu buraya gelmesi için zorlayan bendim. İyileşmek isteyen birisini uçurumdan iten bendim.

possibility; if you love me, jiminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin