#12

1.5K 199 11
                                    

sahte




Yürüdüğüm kaldırımda adımlarımı yavaşlatarak arkadan duyduğum şarkı mırıltısına kulak verdim. Şarkı kaldırımda dolaşıp yavaş yavaş bana yaklaşıyordu. Uykusuzluk göz kapaklarımı ele geçirmek için savaşırken yanıma varan şarkıyla kafamı çevirdim.

Jimin?

Beni mi takip etmişti? Neden? Bakışlarımı önüme çevirerek hiçbir şey olmamış gibi yürümeğe devam ettim. Gittikçe yaklaşan Jimin omuzuyla hafifçe omuzuma vurdu. Sendelesemde tekrardan yürümeğe koyuldum.

Dilinin altında mırıldandığı şarkıyı keserek tekrardan omzuyla omuzuma vurdu. Uykusuzluktan çökmüş bünyem bir daha vurursa darmadağın olacaktı muhtemelen. Boğazımı temizleyerek tekrardan yürümeğe koyuldum.

Hayatına girmeyeceğime dair kendime söz vermiştim.

Bıkkınlıkla nefesini soluyan Jimin'e kaçamak bakış attığımda tekrardan bu kez daha güçlü vurdu omuzuma. Sendeleyerek yere çakılmanın eşeğine itmişti beni. Ama güçlü kollarıyla belimi kavrayarak bunun karşısını tek hamlede aldı.

Kabul ediyorum, etkilendim.

Az önce uyandığı için şişmiş gözleri, birbirine girmiş saçları ve benim montumla çok güzeldi.

Sadece güzeldi.

Çünkü o Jimin'di.

"Uyumasanda, bir günaydını hakettiğini düşündüm." diye fısıldadı hafifçe gülümseyerek.

"Uyumadığımı nereden biliyorsun?" dedim ifadesizce, oldukça mesafeli davranmaya çalışıyordum.

"Gözlerim kapalıyken seni izledim."

Kollarını gevşeterek beni bıraktığında hala sessizliğimi koruyordum. Uyanık mıymış?

Normal birisi olamadığım için kendimden nefret ediyorum, saçlarına bile dokunamadım ben.

Oysa rüzgar onlara sarılıyordu, gözlerimin önünde.

"Neden uyumadın?" diye sordu kaldırımda birlikte yürümeğe başladığımızda. "Neden uyuyayım?" diyerek sorusuna soruyla karşılık verdim sertçe.

Benden uzak dur Jimin çünkü kalbime en yakın kişisin.

"Bakmam gereken koca bir bebek varken hemde?! Otobüste uyumak mı? Evsiz misin sen? Ya birisi seni kaçırıp, 39 kez bıçaklatıp, böbreklerini kaşıkla çıkarıp, cesedini çırılçıplak denize atsaydı?" dedim tek dikişte nefesimi havaya üfleyerek.

Kocaman şişmiş gözleri yüzümü taradıktan sonra kahkaha attı. "Sen yanımda olmasaydın, kesin öyle yapacaklardı, evet." alaycı sesiyle mırıldandı.Kendime engel olamayarak hafifçe kıkırdadım ben de.

Gülmek diyorum bana yakışıyordu, ama çok pahalıydı.

"Adın ne?" dedi küçük parmaklarını montunun - daha doğrusu benim montumun- cebine sokarken. Şimdi farkediyorumda o kadar küçük parmakları vardı ki neredeyse hiç yok gibiydi. Nasıl çalışıyordu o parmaklarla? Zorluk çıkarmıyordu mu?

Yürüdüğümüz kaldırımda aniden durarak ona taraf çevrildim. Meleğim bir katille arkadaş olamazsın. Sana söz verdim, kötü olan ne varsa hayatına girmesine izin vermeyeceğim diye. Buna bende dahildim. Hayatına girmeme izin veremezdim.

Çiçeklerini solduramazdım.

Daha büyümediler bile.

"Benden uzak dur melek." diyerek bir adım attım ona doğru. Aramızda bir nefes mesafesi kalınca duraksadım. "Üzüleceksin."

"Adın diyorum çok uzun. Hadi biraz kısaltalım." dedi ve gülümseyerek alnımdaki kakülleri parmak uçlarıyla karıştırdı. "İsmin bundan sonra Pembe." diyerek ilave etti.

Ondan uzaklaşarak dağıttığı kaküllerimi düzelttim. "Neden pembe?"

"Otobüsteyken pembe hayallerin olduğundan bahsetmiştin." diyerek tekrardan kaldırımda yürümeğe başladı. Onu takip ettim usulca.

Çok fazla masumdun Jimin, bir katili gülümsetebilecek kadar hemde.

"Olur," diye mırıldandım. En azından yıllar sonra beni 'pembe hayalleri olan kız' diye tanıyacaktı. Sahte olmak hiç bu kadar yakışmamıştı bana.

"Bana mı öyle geliyor yoksa bu kadın montu mu?" diyerek güldüm. Bakışları yüzümü taradığında benim gibi gülerek konuştu. "Bana mı öyle geliyor yoksa bu senin montun mu?"

Alay serpiştirdiği sesinde farkındalık vardı. Kasiyer söylemişti ona değil mi? Onu mahv edecektim cidden. Yüzüm aynı ifadesizliği alırken kalbimin nasıl atttığını duydum. Neden böyle atıyordu?

Öfke miydi?

Yoksa?

Parçalanmak mıydı bu his?

Parçalanıyordu kalbim. Hayatına çoktan en büyük cehennemi dahil etmiştim. Ve o cehennem bendim.

"Neden sürekli bana iyilik yapıyorsun? Benden hoşlanıyor musun pembe?" dedi sessizliği ev bellediğimi anlayarak.

"Sana iyiliği kalbine girmek için yapıyorum. Böylelikle seni kolayca yatağa atabilir istediğimi aldıktan sonraysa çöp gibi fırlatabilirdim." dedim sertçe ve bütün kırgınlıklarıma rağmen gözlerinin içine baktım. "Seni kullanmak istiyordum. Ama açıkcası artık istemiyorum. Sıkıcısın." diye ilave ettim fısıltıyla.

Duygu çarpışı yaşayan Jimin, özür dilerim. Hayatından def olmak zorundaydım. Seni seviyorum diye kendi cehennemime getiremem. Sen ateş sevmezsin ki.

Yanarsın.

Uzun suskunluk kollarımızı kelepçelediğinde kımıldayarak gitmeğe yeltendim. "Beni kullanmak mı istiyordun?" dedi fısıltı karışık sesiyle.

Kafamı sallayarak onu onayladım. "Hadi o zaman yap." diyerek ellerini öne doğru uzattı. Teslim olmaktan çok sanki bir şeyleri kontrol ediyordu. Bana uzatılan ellere baktım önce. Küçük parmaklı meleğim. Sonraysa bakışları göğüsümü delip geçen adama baktım. Masum adam.

Yazın ortasında ilk karın yağma olasılığı kadar imkansızdık oysa.

"Yapmayacağım." dedim sertçe

"Neden? İstediğin bu değil miydi?" diyerek bir adım attı bana doğru. Zihnin zeki olduğunu haykırıyordu Jimin, haraketlerinde bunun silahıydı.

"Artık istemiyorum. Zor olanları seviyorum sen kolay erkeksin." dedim ve yürümeğe yeltendiğimde kolumdan tuttu. Duraksarken kalbimin sesinin çok fazla yüksek olduğunu anlayıp duymasından korktum.

"Seni görmek istiyorum demiştim ama masken buna izin vermiyor. Sana yakışmıyor, benim yanımda onu takma. "

"Y"

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


"Y"

possibility; if you love me, jiminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin